Bari ‘Sıla-i Rahim-i’ Terk Etmeyelim

Akraba ve yakınları belirli aralıklarla ziyaret etmek, telefonla arayarak seslerini duymak, hal ve hatırlarını sormak, gönüllerini almak, varsa müşküllerini gidermek İslam’a inanmış insanlar için vazgeçilmez bir davranış biçimi olmalıdır.

‘Birlikte rahmet vardır’ düsturu elbette çok önemlidir. Arzu edilen bu birlik; filan parti üyeliğinden, o veya şu vakıf veya cemaat mensubiyetinden değil başta anne ve baba olmak kaydıyla kardeşler ve onların çocuklarından başlamalıdır. Anne ve babalarımızın kardeşleri ise anne ve babalarımız hükmünde olmalıdır.

İslami olan her şeyin terk edildiği bu günlerde bari Kuran’ın ve Peygamber Efendimizin bu kadar önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennete girmelerine sebep olacağını haber verdiği sıla-i rahim’i asla terk etmeyelim…

Konuyla ilgili dinimizden referans vermem gerekirse, gerek ayetlerde, gerekse hadislerde, akrabaların aranması namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmektedir. İslam âlimleri sıla-i rahimde bulunmanın vacib olduğu görüşündedir.

Yine bir çok İslam Alimine göre; bir kimsenin akrabaları ve yakınları ile ilgisini kesmesi, günah, hatta büyük günah sayılmaktadır.

Cenab-ı Hak Kitabında; ‘Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının’ (Nisa Suresi, 4/I), diyerek biz kullarını çok ciddi olarak uyarmaktadır. Buna benzer yüzlerce Hadis-i Şerif olduğunu da unutmamalıyız.

Allah (c.c) ve Peygamberi (s.a.s), akrabanın görülüp gözetilmesini emrettiklerine göre, bunun nasıl yapılacağını iyi bilmek gerekir.

Büyükler sıla-i rahmin birkaç derecesinden bahsederler. İlk derecesi; akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak. Karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmemek; daima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir.

İkinci derecesi; bayramlarda, iyi(düğün) ve kötü(hastalık ve cenaze) günlerde yanlarında olmak, sair günlerde ziyaretlerine gitmek ve ihtiyaç duyduklarında yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecek, Sizleri ise mutlu edecektir.

Sıla-i rahmin üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır. Bu yardımlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyaret etmesini istemek anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına mali yardımda bulunmasını beklemek yanlıştır. Yalnız zengin, hali vakti yerinde bir Müslüman’ın, sadece ziyaret ve hal, hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de söylenemez.

Zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden geldiğince malî destekte bulunmaktır. Bu destek ödünç para vermekle olabileceği gibi; karşılıksız mali yardımlar şeklinde de olabilir.

Akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirmek, varsa dargınlıkları sona erdirmek erdem ve bir yanlıştan dönmektir. Akrabalar arasında kine, nefrete yer verilmemelidir. Küskünlük ve dargınlıklar yerine sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşıldığı bir ilişki biçimi geliştirilmelidir. Bu durum sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesile olur. Özellikle yaşlılar toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve mutluluk içinde geçirirler.

İyilik, karşılık bekleyerek yapılmamalıdır. Sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunulmamalı; aksine, unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine getirilmelidir.

Unuttuklarımızı hatırlama adına önümüzde çok önemli fırsatlar var. Çarşamba günü idrak edilecek olan Kadir Gecesi ve Pazar günü yaşayacağımız Ramazan Bayramı iyi değerlendirilmelidir. Başta aile fertleri olmak kaydıyla; küslükler giderilmeli, Allah’ın emrettiği ‘Sıla-i Rahim’ mutlaka yerine getirilmelidir. Bu duygularla yaklaşan Kadir Gecesinin ve Ramazan Bayramının tüm hemşerilerime ve bütün İslam âlemine mutluluk getirmesini ve birlik ve beraberliğimizin daim olmasını niyaz ediyorum…

Âmin, Taha ve Yasin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Erdoğan Arşivi