Fatih Erdoğan
Gençlerimize Kurtuluşu Yaşatmalıyız
Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı'nı kaybetmişti. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince Anadolu'nun birçok yeri gibi Maraş da önce İngilizler sonra Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Fransızlar, Maraş’ta yaşayan Ermenilerle birlik olup Maraşlıların dinini, örfünü ve tüm yaşam biçimini değiştirmek istiyorlardı.
Bir gün kaledeki Türk Bayrağını indiriyorlar, başka bir gün kadınların peçesini açmaya yelteniyorlar, bin yıldan beri özgürce yaşadıkları bu topraklarda köle gibi yaşamalarını istiyorlardı. Maraşlılar Ermenilerin ve Fransızların bu davranışlarından son derece rahatsızdılar.
“Bu Topraklar Bize Mezar Olmadan Düşmana Gülizar Olmaz” diyerek 21 Ocak 1920 tarihinde başlattıkları kurtuluş mücadelesi 11 Şubat 1920 tarihinde Allah’ın yardımıyla zaferle sonuçlanır. İşbirlikçileri Ermenileri de yanlarına alan Fransız askerleri 11 Şubat gecesi yakıp yıktıkları Maraş’ı ayaklarına keçe bağlayarak hırsızlar gibi sessizce terk ederler.
Kahramanmaraş'ın Kurtuluşu, her yıl 12 Şubat tarihinde coşkuyla kutlanıyor. Kurtuluş Savaşı'nın kaderini tayin eden şehirlerden birisi olan Kahramanmaraş, işgalci güçlere karşı gösterdikleri topyekûn direniş ile ülke kaderinin tayininde önemli bir rol oynamıştır.
21 Ocak-11 Şubat 1920 tarihlerinde tek başına verdiği kurtuluş mücadelesiyle şehri Fransız işgalinden kurtaran, ardından da çevre illerin yardımına koşan Maraş halkının bu kahramanlığı, 5 Nisan 1925'te kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Kurtuluş mücadelesinden sonra Meclis'ten gelen "şehirde Kurtuluş Savaşı'na katılanların bildirilmesinin" istendiği yazıya, "Maraş'ta Milli Mücadele'ye katılmayan tek bir fert bile yoktur" cevabının verildiği Maraş’a, 7 Şubat 1973 tarihinde TBMM tarafından "Kahraman" unvanı verilmiş, Şehir bu tarihten itibaren Maraş yerine Kahramanmaraş ismini kullanmaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle; “her yıl şubatın on ikisinde, Maraşlıların ve Maraş’ın bayramı başlar. Şehir kendi kurtuluş gününü kutlamak için yediden yetmişe sokaklara çıkar. Zengini ve fakiri ‘varını yoğunu’ ortaya koyar. Nasıl ki bu günü hazırlamak için yıllar önce elinden geleni, hatta gelmeyeni yaptığı gibi.” Bayramını da aynı ruh haliyle kutlar.
Ne yazık ki son yıllarda bu ruh halinin yok olmaya başladığı görülmektedir. Kurtuluş Bayramı öncelikle gençlerimize çok iyi anlatılmalı ve yaşatılmalıdır. Gençlerimize; “Sütçü İmam, Vezir Hoca, Muallim Hayrullah, Ali Sezai Efendi, Avukat Mehmet Ali Kısakürek, Rıdvan Hoca, Doktor Mustafa Köker, Arslan Oğuzata, Abdal Halil Ağa, Kılıç Ali Bey, Yörük Selim, Senem Ayşe, Çakmakçı Sait, Abdullah Çavuş, M. Hilmi Dedeoğlu, Fatmalıoğlu Derviş, Osman Erşan, Mümtaz Eren, Hafız Ali Efendi, Sait Yalçın, Tekerekzade Ahmet Efendi, Zeki Karakız, Yusuf Çavuş, Şehit Evliya Efendi, Cennet Ali Gözükara, Bombacı Ahmet, Osman Eşbah, Mustafa Kuşçu, Muhittin Karakız” ve ismini sayamadığım diğer milli mücadele kahramanlarımızı çok iyi anlatmalıyız. Sütçü İmam Olayı, Bayrak Olayı ve verilen mücadelenin tüm aşamaları gençlerimize adeta ezberletilmelidir.
Coğrafi keşifler ve sanayileşme ile gelen Batının üstünlük ve sömürgeleştirme çabaları, Osmanlı Devleti üzerinde de görülmüştür. Bunun sonucu olarak girilen savaşlar ve çaresiz imzalanan anlaşmalar, dünya Türklüğünün büyük kalesi olan Anadolu’nun kurtulması ve milletimizin yaşaması için ağır mücadeleler verilmesine sebep olmuştur.
Allah göstermesin ama kötüsü geldiğinde mücadele edecek olanlar gençlerimizdir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin, yurdumuz bir daha sonsuza dek işgal edilmesin. Bizlere ve gelecek nesillerimize bir kez daha istiklal mücadelesi, kurtuluş mücadelesi yaşatmasın ama olası her savaş ortamına hazırlıklı olmamız gerektiği de aşikardır.
Bu duygularla Maraş’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yılını yürekten kutluyorum. Yaşadığı toprakları işgal edenlerle gözlerini dahi kırpmadan savaşan ecdadımıza Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.