Bayram Sevinci

Deprem sonrası ikinci dini bayramımızı yaşamaya çalışacağız. Deprem bölgesinde acılar o kadar taze ki, nasıl olacak bilmiyorum. Kaybedilen anaların, babaların, kardeşlerin, hısım ve akrabaların, dostların, arkadaşların, bildik ve bilmedik hemşerilerimizin yokluğuna henüz alışamamışken bayram sevinci yaşamak elbet kolay olmayacak…

Depremden sağ çıkanlar o mahşerden kurtuldukları için elbette şükrettiler ve etmeye de devam etmekteler. Ama kaybettikleri canların ve malların acısı henüz azalmamıştır. Çocuklar ana ve babalarının acısını, ana ve babalar çocuklarının acısını henüz unutamadılar. Evleri yıkılan, ağır hasarlı olduğu için evini boşaltıp çadıra veya barakaya çıkan vatandaşların çektikleri sıkıntılar henüz sonlanmamıştır.

Birde depremde yıkılan evlerin ve bu evlerde can veren insanlarımızın sorumlusu olarak görülen ve yaşları yetmişi geçmiş bu insanların sorgusuz sualsiz tutuklanıp, hapse tıkılan, haksız yere linç edilen inşaat mühendisleri, mimarlar ve müteahhitler var. 40 yıl, 45 yıl, hatta 50 yıl önce yapılan, üstelik 1999 öncesi deprem yönetmeliğine göre yapılan bir bina 7,7 ve 7,8 şiddetindeki art arda yaşanan depremlerde yıkıldı diye hapse tıkılan insanlar var. Bu binalar elbette yıkılacaktır. Asıl cinayet, bu binaların mühendislerini dinlemeden, bilirkişi raporunu beklemeden tutuklayıp hapse atmaktır.  

Yıkılan bu binaların planına, projesine 50 yıl önce beş kuruş para almadan bir garip vatandaş ev sahibi olsun diye, bir tanıdığın ricası üzerine imza atan ve bu sebepten tutuklanarak hapse atılan 75, 80 yaşlarında inşaat mühendisleri var. Bu insanlar 50 yıldan beri bu şehre ve şehrin insanlarına hizmet etmekteler. Orta yerde hiçbir suçları bulunmayan bu insanların acısı var. Bu insanların kalp, şeker, damar tıkanıklığı, yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkları var. Bir yere kaçacak güçleri yok. Bu insanlar yasa gereği tutuksuz da yargılanabilirler…

Acılar o kadar çok ki, saymakla bitmez. Bu acıları insanlarımıza yaşatanları Allah’a havale ediyoruz. Her şeye rağmen bayram yapmak, bayramı yaşamak ve yaşatmak, bayramın gereklerini yerine getirmek şüphesiz Allah’ın emri. O sebeple bayramı mutlaka yaşamalı ve yaşatmalıyız. Acıları henüz tüm tazeliğini korusa da depremzede kardeşlerim ve tüm inananlar Allah’ın emrine uyarak buruk da olsa bayram yapacaklardır.  

Cenabı-Hak Kevser Suresi 1. Ayette; “ Rasûlüm! Şüphesiz biz sana Kevser; bol nimet, ilim ve büyük şeref verdik. Kevser / 2. Ayette ise; Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” buyuruyor. Bu sebeple mutlu, mutsuz, dertli dertsiz tüm Müslümanlar Bayram sabahı Bayram Namazını kılacaklar, Kurbanlarını kesip fakir fukaraya dağıtacaklar, mezarlık ziyaretinde bulunacaklar hısım, akraba, komşu ziyaretlerini yapacaklar ve bu insanları sevindirip mutlu olmalarına vesile olacaklardır.  Böylece kendilerine binlerce nimet veren Allah’a karşı şükretme görevlerini yerine getirmiş olacaklar ve bayram sevincini yaşamış ve yaşatmış olacaklardır.

Rahmetli Anam ve Babam biz evlatlarını bayramlardan bir gün önce toplar ve bayram günü şunları yapmak sünnettir der ve biz evlatlarını uyarırlardı. “ Bayram sabahı erken kalkmak, gusül abdesti almak, güzel kokular sürünmek, yeni ve temiz elbise giyinmek, namazdan önce tatlı yemek, camiye erken gitmek, camiye giderken tekbir getirmek, karşılaştıklarımıza selam vermek, güler yüzlü olmak, karşılaştıklarımızla bayramlaşmak, fakirlere kurban eti ve sadaka vermek, dargınları barıştırmak, akrabayı ziyaret etmek, kabir ziyaretinde bulunmak.”

Eskiler bu saydıklarıma çok dikkat ederlerdi. Sayılanların hiç birisini terk etmezlerdi. Çok az kimsede araba olmasına rağmen herkes en uzak mahalledeki akrabasını dahi ziyeret ederdi. Ziyaretlere mutlaka bir hediye ile gidilirdi. Çocuklara harçlık verilir, herkesin mutlu olması için herkes çaba sarf ederdi. Tüm geçmişlerimize rahmet olsun. Ruhlar Şad, mekânları Cennet olsun.

Deprem sonrası ilkyazım. Oğuz KARAKOÇ Bey arayarak; “Ramazan Bayramında es geçtin, yazı göndermedin bir şey demedim. Kurban Bayramı yazını mutlaka istiyorum. Bayram yazınla birlikte artık süreli yazı yazmayada başla. Yoksa külahları değişiriz” diyerek beni yazmaya teşvik etti. Kendisine teşekkür ediyorum.

Birkaç gün sonra idrak edeceğimiz Kurban Bayramının ailelerimize, hısım ve akrabalarımıza, dost ve arkadaşlarımıza, hemşerilerimize, Yüce Türk Milletine, İslam Âlemine ve tüm İnsanlığa sağlık, mutluluk, huzur ve güzel günler getirmesini Cenab-ı Haktan (Yüce Yaratandan) niyaz ediyorum. Kurban Bayramınızı en kalbi duygularımla kutluyorum. Hoşça kalın, Allaha Emanet Olun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Erdoğan Arşivi