Tarihi Ceyhan Köprüsü İşgal mi Ediliyor?
İlimizin sembol yapılarından tarihi Ceyhan köprüsündeyiz. Muhteşem ve estetik bir şaheser. Atam Yavuz’un gürlemesi: at kişnemeleri, nal sesleri ve mehter eşliğinde yankılanıyor gibi. Kim bilir daha kaç ordu, kaç yolcu geçti üzerinden. Tarih film şeridi olup üzerinden, nazlı Ceyhan turkuaz rengi ile altından akıyor. Akmıyor süzülüyor adeta bir martı gibi, martıyla beraber.
Romantik cazibesi eşleri, aileleri, sevgilileri cezp ediyor. Âşıkların ifade edemediklerini anlatıyor sevgililerine. El ele gezen eşler, ailesi ile balık tutan beyleri selamlayıp geçiyorlar.
Sadece Ceyhan köprüsü değil, Hasancıklı köprüsünden başlayıp, kılavuzlu baraj gövdesine kadar olan bölge, muhteşem bir vadi. Adeta İstanbul boğazı gibi bir güzelliği var. Peki, bu bölgenin güzelliği değerlendirilebilecek mi? Korunabilecek mi? En önemlisi halkın kalabilecek mi?
Bir ara bu vadinin sağlı sollu tamamının park yapılacağı söyleniyordu. Çokta güzel olur elbette. Sır barajındaki su seviyesinin düşmesi ile inen su seviyesini korumak için, Hasancıklı köprüsünün hemen üzerinden bir set yapılabilir. Bu set üzerinden su kademeli olarak indirilebilir, böylece hem şelalemsi bir görüntü oluşur, hem de alttan balık geçişi korunmuş olur. Üst kısımda kalan temiz su ile park ortasında uzanan doğal, büyük ve temiz bir göl olur. Gölün kıyıları yürüyüş alanı, ailece gelip sportif ve kurallara uygun balık tutma alanı neden olmasın.
Efendim balık demişken sportif amaçlı balık tutmak, bütün dünyada kabul gören, hem fiziksel hem ruhsal yönü olan bir spor. Yeter ki kurallara uygun, çevreci ve ölçülü olsun. Nitekim ilimizde bu şekilde balık avı sporu yapan, toplumun değişik kesimlerinden hatırı sayılır bir kitle var.
Bu havzaya yapılacak proje, hem bu vadiyi muhteşem bir güzelliğe dönüştürür hem de Ceyhan köprüsünü daha da güzel hale getirir. Ancak Ceyhan köprüsünün siluetine zarar verecek şekilde hemen alt kısımlarına yüzer lokantalar inşa ediliyor. Kimden, hangi imtiyazla sorusu ve daha birçok soru geçiyor aklımızdan. Sonra park hizasına balık üretme çiftlikleri kurulacağı bilgisi geldi. Eğer bu doğruysa gitti güzelim havza. Ayrıca bazı kurumlar bölgede özel park alanı oluşturmuşlar. İyi tarafları da var elbette. Lakin bir vatandaşın ailesiyle piknik yaparken herhangi bir kurum mensubunun ailesiyle özel çevrili bir alanda piknik yapmasının toplumdaki tepkisini varın siz düşünün.
Ayrıca, topluma açık parklarda özel lokanta açılmasını da iğreti bulurum hep. Çünkü oraya pikniğe gelmiş bir gariban ailenin gözü önünde çaka satar gibi bir görüntü oluyor. Bu tür lokantalar bağımsız alanda olmalı.
Önceki yazımda bahsettiğim korkunç vahşet maalesef gerçek oldu. Balık çiftliklerinin ölü balıklarını gelişi güzel sahillere döktüklerinden bahsetmiştim. Kılavuzlu ve sır bölgesinde martılar artık yok. “ Bu göç mü?” diye sorduğum yılların balıkçıları, “hayır, martılar bu yıl azalarak yok oldu” diyorlar.
Türkiye son yıllarda hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştiriyor. Bu durum, sanayileşmeyi peşinden getiriyor. Kontrolsüz sanayileşme ise çevresel felaketleri… Sanayi bulunur ama bozulan doğal yapıyı düzeltmek binlerce yıl alır. O yüzden hele Kahramanmaraş gibi çevre cenneti bir bölgede her türlü yapıyı 40 defa değerlendirmek gerekiyor. Çünkü çevre, en kutsal hazinelerimizden biridir, vesselam.