Dr.Mehmet Güneş
SILA-İ RAHÎM (YENİ)
SILA-İ RAHÎM
[1]*
Gurbet var alınyazımda,
Sıla tütüyor gözümde,
Hasret yüklü her sözümde;
Yarpız[2] kokar buram buram,
Deşildikçe azar yaram.
Bir türkü gelir dilime,
Hicrân olur her kelime,
Vuslat çıkar mı yoluma?
Bir gün buluşuruk[3] zahar,[4]
Tama[5] sılayı rahîm var.
Oğuzların bir koluyum,
Yedi Uyurlar[6] iliyim,
Özbeöz Türkmen diliyim,
Arı sili gökçek[7] şîvem,
Dile gelsin gerçek şîvem.
Atlas’ı var, Ekiz’i var,
Dağda kenger sakızı var,
Ashâb-ı Kehf’in izi var,
İsimlerden sezmedin mi?
Koyundaş’ı gezmedin mi?
Ulu Câmî, Çadıravan,[8]
Daaştirdi[9] sizi zaman,
Her şeyi çaldı mihrican,[10]
Memleketin benzi[11] soldu,
Dââtle[12] bak nasıl oldu.
Gındıralık’tan geçerdik,
Ordan gındıra[13] seçerdik,
Baydılı’dan su içerdik,
Eski gane[14] buz mu taşır?
İçenin dişi gamaşır.[15]
Var mı sirke salatası?[16]
Gören var mı bakır tası?[17]
Nerde tertemiz havası?
O günler gitti, gelmez ki;
Kirli hava düzelmez ki.
Aaah, o burcu burcu kokan,
Kaldı mı kekik, ırahan,[18]
Dört yanı sardı toz duman;
Zehir saçtı Termik[19] bize,
Vuruyoruz dizimize.
Kül kapladı ovaları,
Kanser yıktı yuvaları,
Hasta yüzler bak sapsarı;
Berit ile Binboğalar,
Bizim hâlimize ağlar…
Gala’dan top atılırdı,
Yazın damda[20] yatılırdı
Pekmeze kar, katılırdı;
Nerdesin garlı garsambaç,[21]
Gel çamanı[26] sayıklama,
Etli gıyma[27] vardır amma
İçli köfte bir bambaşka,
Eski tehler[28] olsa keşke.
Kezbi[29] düşmüş bak bibere,
İlaç atın çitillere…[30]
Su verin arka,[31] gevere;[32]
Kurumuş hep maşalalar,[33]
Fideler, su diye yanar.
Kimi guşguş,[34] yemlik,[35] kenger,[36]
Kimi gangal,[37] ümürtlek[38] yer,
Kimisi de hardal[39] sever.
Teh düştün[40] belki bunlara,
Pek ağız vurmam onlara.
Ne çiriş,[41] ne de soğukluk,[42]
Etmem ota dalkavukluk,
Et yemezsem çöker duluk;[43]
Gavurmayı[44] çok severim,
Afşin tavayı[45] özlerim.
Şôra[46] bişse[47] gendimeyle[48]
Köftelaş[49] gelse keteyle;[50]
Tepeleme et soteyle;
Dıha basa[51] doysak da biz,
Gene[52] de sütlü[53] isteriz.
Eşsizdir kelle paçası,
Bizde paklavunun[54] hası,
Meşhur Maraş dondurması,
Löp löp[55] götürsek bunları,
Tahalaklar[58] söbe[59] olsun,
Kışın yağlı kömbe[60] olsun,
Bastık[61] olsun, semse[62] olsun;
Hâtize[63] de çeker canım,
Humsuluk[64] etme gurbanım.
Gısmık[65] olma getir desek,
Küncülü[66] ekmek istesek,
İrişgit[67] kızartıp yesek;
Pendirli çörek[68] de olsa,
Sôna[69] gül şurubu[70] gelse.
Koruk[71] teyekte[72] kalmalı,
Saraç,[73] kabarcık[74] dolmalı,
Salda[75] ağtoprak[76] olmalı,
Bekmezimiz[77] bek[78] şireli,[79]
Çenler[80] ipe dizilmeli…
Örülür mü cağla[81] örgü?
Gapılarda[82] yok mu sürgü?
Atan var mı bağa sergi?[83]
Serpeneyi[84] unuttuk mu?
Cili[85] yalayıp yuttuk mu?
Arzularım gayganayı,[86]
Çomça çomça[87] ver tôgayı,[88]
Gursak[89] ister gavurgayı[90]
Fazla yeme ötürürsün;[91]
Tokmalamayı[92] görürsün.
Öteân[93] dahra[94] yülettim[95]
İnce dal kesip şimşettim,[96]
Çöteyle[97] balık elettim;[98]
Duzlayıp[99] soôlsek[100] ıcık;[101]
Çakmak daşı,[102]gav[103] ahacık.[104]
Samırsağı[105] güzelce soy,
Tomatisle[106] suvanı[107] koy,
Et, baldırcan[108] oy babam oy!..
Açık ekmek[109] getirmişsin;
Ataş kay[110] da güveç bişsin…[111]
Irgatlıktan[112] geliyorum,
Susuzluktan ölüyorum,
Pakla[113] yoldum[114] horum horum;[115]
Azzık[116] bitti, ben çok acım;
Çalkamanız[117] yok mu bacım?
Ekmek evirenler[118] nerde?
Kirmen[119] çevirenler nerde?
Hasbir[120] gavuranlar nerde?
Duygularım duman duman,
Gurbet, cip[121] mızmırık[122] zaman.
Şimdi satılır mı payam?[123]
Hani nerde datlı mayam?[124]
Yine efkârlandı dünyam;
Ayrılık göcek[125] tutuyor,
Sıla beni unutuyor.
Höllük[126] elenmiyor artık,
Şimdi giyen var mı çarık?[127]
İthal tohum tüm zahralık;[128]
Heç ettik[129] yerli bideri,[130]
Kaldı mı Yarpuz[131] biberi?
Don könçek[132] yunur[133] yunakta,[134]
Çul,[135] çuvalda, gap gacakta…[136]
Tohaç[137] elde, su şapşakta;[138]
Sâsı[139] ile kül dökülür,
Küpeliden[140] kir sökülür.
Tarihe karıştı donnuk,[141]
Culfalar[142] dokurdu yolluk,
Her kümeste olur folluk,[143]
Ancak kalktı gaz ocağı,[144]
İdârenin[145] bitti çağı...
Yapıklı[146] kız yasyapıldak, [147]
Sufata[148] bak nasıl ablak,[149]
Dâsin[150] ensesine şaplak…[151]
Kelermişsin[152] hoşaâlmez,[153]
Bu nasıl kendine garez?[154]
Ne düven[155] kaldı, ne köten,[156]
Ne sohu[157] var, ne de seten,[158]
Haber var mı erişteden?[159]
Kızlar oklâyı[160] tanır mı?
Yufka ekmek sulanır mı?
Var mı; el hızarı[161] çeken?
Evlek[162] evlek gısga[163] diken?
Çam çırayla[164] mazı[165] yakan?
Ocakta keşgek[166] kaynar mı?
Ardıç odununuz var mı?
Tez bulurlar mahanayı[167]
Kurmamak için sufrayı,[168]
Kim tanır unu, ufrayı;[169]
Hazır yemek, hazır çörek;
Pastâneden gelsin börek…
Yığın yığın cec[170] harmanda,
Hazırlanmış çeten[171] yanda,
Dolsun kağnıya saman da;
Harmanı kösnü[172] talamış,[173]
Cardın[174] kimi cırmalamış?[175]
Tırpan,[176] galıç[177] dünde kaldı,
Anadut[178] uykuya daldı,
Dirgen,[179] dırmık[180] çok azaldı.
Tarlalarda biçerdöver,
Çifçi, moturunu[181] över.
Tarla; dölek[182] mi, lığlak[183] mı?
Ağaç var mı, cascavlak[184] mı?
Yola yakın mı, yırak[185] mı?
Dört yanında siyeç[186] var mı?
Teli möhkem[187] dikeç[188] var mı?
Küşneyi[189] aldık verese,[190]
Yonca ekiliydi neyse;
Fiğle[191] yulaf[192] kattık kese...[193]
Sığırtmacın[194] yok kusuru;
Pürle[195] doldurdu musuru.[196]
Gıvış[197] kaplamış ağılı,
Ahırda mayıs[198] yığılı,
Her yer kohuk[199] velhâsılı,
Besi damının[200] çevresi
Pire dolu mal[201] gübresi.
Çemledin[202] mi sen mintanı?[203]
Çok mu topladın culbanı,[204]
Ger[205] olmuş gızın[206] fistanı?[207]
Zıhazık[208] dolmuş eteği,
Kerme[209] bağlamış bileği.
Her tarafı sarmış gubar,[210]
Garman çorman[211] tüm odalar,
Hâcet sandığında[212] ne var?
Garsambayla,[213] öteberi;[214]
Kim bulacak ilmeçeri![215]
Dâne;[216] cilbir,[217] var mı yerde?
Bir bak nacak,[218] bıçkı[219] nerde?
Hele seğirt[220] bak ilerde!..
Gücele güç[221] buldun getir;
Atın terkisine[222] otur!..
Öyle ganırdılmaz[223] gazma,
Sökülmeyen daşa[224] gızma,[225]
Hemencik[226] sen moral bozma;
Torsun,[227] çarçabuk apışma,[228]
Gendândine[229] çıkışma.
Çalışırken sook[230] aldık,
Yûsek ataşdan[231] bunaldık,
Evlere dıhılıp[232] kaldık,
Obayı sardı gırfacan, [233]
Başımız oldu don kazan…[234]
Cêranda[235] kalırsak birden;
Kitlenirdi bel kirpeden,[236]
Cumbar[237] vurunca, cirpeden;[238]
Ağrı, sızı kesilirdi,
Sınıkçı[239] neler bilirdi.
Câhil cemekeydim,[240] tıfıl[241];
Comarttım,[242] olmadım pahıl,[243]
Ne aldım, ne verdim bartıl,[244]
Haram yemem, yedirmem ki,
Aslâ babala[245] girmem ki.
Çocukken çok çabalardık,
Her gün zöhüre[246] kalkardık,
Tekne orucu[247] tutardık,
Gücükte[248] gün bir süngüçtü,[249]
Tam gün oruç tutmak güçtü.
Üç harfliyle,[250] büyücüyle,
Korkuturlardı öcüyle,[251]
Her gün oynardık bocuyla;[252]
Yatıp yere ağnanırdık,[253]
Bayırdan[254] yuvarlanırdık.
Her an birînen[255] atışma,
Hır çıkarıp da[256] kapışma,
Varıp hırtlâna[257] yapışma;
Taşkala etmeden[258] yürü;
Ne deyim: “Öllüyün körü!”[259]
Eyâsı beş karış[260] hödük,[261]
Hem fodul,[262] hem dilli düdük,[263]
Tafrası bol, aklı güdük;[264]
Bir laf eder ki tarpadan,[265]
Ne çamlar devirir gürpeden.[266]
Nôtak[267] düvende[268] namtıyı,[269]
Sındı[270] ile kes pırtıyı,[271]
İşe salma mıymıntıyı;[272]
Herslenirsin[273] sünepeye,[274]
Sinirin çıkar tepeye…
Daârmenbaşı’nda bulgur
Kaynatılır, buğday yunur.
Dede Baba bir kutsal nur;
Çalgınlara[275] şifa yağar,
Güneş Boşnaklar’dan doğar.
Purluk’tan pur[276] çıkıyor mu?
Arıstaklar[277] akıyor mu?
Komşular loğ[278] çekiyor mu?
Hazındamı[279] var ellaham[280],
Sızgıt[281] acık[282] zor ellaham.[283]
Gonşudan[284] hedik[285] geldi mi?
Göçmen zobası[286] kaldı mı?
Gözü[287] patada[288] doldu mu?
Paludun[289] yemesi hoş mu?
Dadı[290] eşgi[291] mi, mayhoş[292] mu?
Bekcaâz’e doğru çıksam,
Deplengisiz[293] çiğdem söksem,
Ataş gaysam,[294] çipri[295] yaksam,
Gızınsam[296] el üfeleyip,[297]
Eski günleri özleyip.
Atlas Suyu’nun yanına,
Varsam Suyun Gıraı’na,
Ayran Dede’den Hurman’a;
Portmak[298] alabalık tutar,
Tâdeşleri[299] ilik[300] atar.
Firik üttüm[301] Mârözü’nde,
Ava gittim her yazında,
Kar kürüdüm ayazında,
Süyükleri[302] buz tutarken,
Teberikler[303] söz tutarken.
Döller[304] çimip[305] üşüyor mu?
Cıncıklı aş[306] pişiyor mu?
Eski âdet yaşıyor mu?
Ohuntu[307] veren var mı ki?
Dürü[308] salan çıkar mı ki?
Şimdi kalın[309] alan var mı?
Tohumgavut[310] salan var mı?
Bediriği[311] bilen var mı?
Dûünde[312] bayrak kalkar mı?
Güvâ[313] da sinsin[314] oynar mı?
Genç iken kekil yağlardık,[315]
Halay için el bağlardık,
Halay başı elde yağlık;[316]
İlkin[317] bir “Atalım!”[318] çeker;
“Ağırlama çalınsın!”[319] der.
Zurna, üç ayağa[320] geçer,
Davul, Kırıkhan’ı[321] seçer
Çüven,[322] havalarda uçar,
Melçik,[323] vurur fasıl fasıl;
Davulcu düşer zayahıl; [324]
Sâmende[325] bayanlar baylar,
Vıngır vıngır[326] adam gaynar,
Dıvrak[327] gençler gaba[328] oynar,
Velîme[329] verenler bitmiş,
Çarhıt[330] ciple[331] gelin gitmiş.
Galan[332] yûsük oynanır mı?[333]
Yerler palaz[334] mı, hasır mı?
Yaygısız[335] mı, tamtahır[336] mı?
Sorun düğün kâyesine?[337]
Yôsa[338] kâyelik nesine.
Kâyeler bâşiş[339] saçardı
Galak[340] vardı, gına[341] vardı;
Son gün gelin alırlardı;
Üç günlük düğün kaldı mı?
Güvâ dıkmak[342] azaldı mı?
Teze[343] gelin ağ bürüklü,[344]
Mahraması[345] al pürçüklü,[346]
İş görmesin garnı yüklü[347]
Duldada[348] hanek eylesin,[349]
Örtmede[350] deyiş[351] söylesin.
İyi kötü günümüzde,
Herkeş[352] toplanırdı bizde,
Kuzen yoktu dilimizde;
Bibi[353] oğlu, dezze[354] kızı,
Emmideşler[355] bilir bizi.
Köye çerçi[356] geldi mola?
Mıkdar[357] dellâl[358] saldı mola?
Babam bir şey aldı mola?
Çerçilerde her şey vardı,
Pisgevit[359] bile satardı.
Gapıt[360] boyu kısaldı mı?
Izar[361] giyen azaldı mı?
Gayrı[362] üç etek[363] kaldı mı?
Devri bitti mi birdemlik?[364]
Var mı gül şefteli edik?[365]
Şaârtlik[366] yaptığım yerde,
Daraba[367] yok, galle[368] nerde?
Hulkum daralıyor[369] burada;
Yelli[370] gittim, telefsidim,[371]
Hışım çıktı[372] tez eskidim.
Gızlar Pınarı yitti mi?
Göz; göre göre gitti mi?
Mınavaralar[373] bitti mi?
Sülenkede[374] mucuk[375] yok mu?
Gosguç[376] bilen çocuk yok mu?
Zırnamak[377] yok her oyunda,
Çemkirecek[378] ne var bunda,
Sokranma[379] işin sonunda;
Dölek duran[380] lafı gevmez;[381]
Hınazayı[382] kimse sevmez.
Gildik[383] oynayıp da utsak,[384]
Kerevette[385] peçiç[386] atsak,
Günevik[387] yolmaya[388] gitsek;
Yaptığın işe gubarma;[389]
Darbıza[390] yatıp zıbarma.[391]
Koz[392] dibinde çayır döşşek;[393]
Aşık atıp[394] da güleşsek…[395]
Kim oynar ki uzun eşşek?[396]
Unuttuk abudamyayı,[397]
Beş taş;[398] hımbıl[399] oynamayı.
Okul zamkımızdı mezdâ,[400]
Kullanırdık onu illâ,[401]
Acep[402] bilen var mı hâlâ?
Yapışmaya bire birdi;
Dutgal[403] gimi[404] berkidirdi.[405]
Neeşgördün[406] doğru söyle,
Yamyaş[407] oldun nasıl böyle,
Ulan deli soyha[408] neyle?[409]
Cımcılık[410] olmuşsun hêri![411]
Al peşkırı[412] sil her yeri.
Asbabınan[413] suya girme,
Kehliyerek[414] tohaç vurma,
Çevleklere[415] tumup[416] durma,
Cağlak[417] çayı yuha[418] görme;
Cılbanıp[419] derine varma.
Nasıl sever gösterişi,
Bana yaptırır her işi;
Tutmaz aslâ ibiğinden,[422]
Yersin bir de depiğinden…[423]
Ben güneşte börtlenirim,[424]
Tarlaları sular terim,
Bitî[425] övülmek isterim;
Adam,[426] çıkmaz ayda “Peh!”[427] der;
Güzel olsa bile; “Eeeh!..”[428] der.
Herif,[429] savuşup[430] da gider;
Bağ bahçe bana el eder,
Çalışmazsak eller ne der?
Irgatlıktan hiç gocunmam,[431]
Hamlasam bile zorsunmam.[432]
Haz etmem;[433] aslâ godazdan;[434]
Muhanetten,[435] alaazdan,[436]
Ödlek,[437] göpçü,[438] boşboğazdan,
Müptezelden[439] düzenbazdan,
“Kaba softa, ham yobaz”dan.
Goddiklerde[440] asâlet yok,
Kepçiklerde[441] meymenet[442] yok,
Sosurlarda[443] muhabbet yok,
Her biri ayrı gudûbet,[444]
Ne ülfet var, ne ünsiyet.
Gızıl yûrük[445] çıkasıca,
Gara baba[446] çekesice,
Şibikleri[447] akasıca;
Gözüyün nûru döküle,[448]
Adın kara yerden gele.[449]
İşmar[450] etme ona buna,
Yumuş[451] buyurma her yana,
Dîdîsının dîdîsına...[452]
Tenteneyi[453] ördür hele,
İyeşip de[454] durma kele.[455]
Celfinleri[456] dert mi sarmış?
Ferikleri[457] yere sermiş,
Pinniğe[458] gıran[459] mı girmiş?
Oşartmadan[460] ânat[461] bana,
Kişeleyip[462] de saysana.
Kimi anaç[463], kimi güccük[464];
Gürük,[465] şişek,[466] potuk,[467] kürük,[468]
Çebiş,[469] gidik,[470] püsük,[471] cücük;[472]
Hepsinin farklı adı var;
Gölüklerin[473] inadı var.
Kuzlacı[474] mal[475] yakında mı?
Ötaçenin[476] bükünde[477] mi?
Camız[478] bizim ekinde mi?
Seyiple[479] malı, davarı,
Sür velhana[480] sal yukarı!
Cirlavuk,[481] cırlar yatar mı?[482]
Malı büvelek[483] tutar mı?
Eskisîmi[484] ivez[485] var mı?
Dabaz[486] edip giciştiren,[487]
Cibinniğe[488] bile giren.
Guz[489] Bahçe’den ceviz yolsam,
Depecik’te soluk alsam,
Gô mal[490] için fetvâ bulsam;
Humsuzlara[491] doğar fırsat,
Fidanlık’a ol mıhıyat.[492]
Mıtırıptan[493] hayır gelmez,
Müzevirden[494] adam olmaz,
Geslerle[495] yola çıkılmaz,
Macca eder[496] gaslek[497] seni;
Gelir beleni beleni.[498]
Bastığı yer çıkla[499] mırık[500]
Her işi mıllı mıcırık[501],
Beşiriksiz[502] ırzı gırık[503],
İş ver, hemen çirişliyor;[504]
Bir de; “Bak, tavatır!”[505] diyor.
Marabalar[506] hayma[507] yaptı,
Hıllıngacın[508] ipi koptu,
Essah,[509] portma[510] nasıl kepti,[511]
Çalgap[512] gördüm olanları,
Himsiz[513] mi havlu[514] duvarı?
Yâdellerde çarnaçarım,[515]
Bitmez tükenmez efkârım,
Eşgeredir[516] âhû zarım,
Kerçetmeyin[517] heri[518] edem;[519]
Ôğrün ôğrün[520] söyleyemem.
Ula pörtlek[521] yoldan çıkma,
Horantama[522] kakıç kakma,[523]
Diklenip de[524] ters türs[525] bakma,
Hös[526] lan, sumsuk[527] yersin benden,
Dinel[528] şurda cibelmeden.[529]
Evrâc[530] ile eviririm,
Elöpene[531] çeviririm,
Culluk gimi [532] deviririm,
Atan[533] şimdi dört dombalak,[534]
Olun[535] gırnapsız[536] fırıştak.[537]
Pusup[538] durma siflenerek[539]
Hôladım mı[540] yersin kötek;[541]
Bak hışnarım[542] seni köçek![543]
Sırtında kırarım süven,[544]
Devlisüun[545] yekinemen.[546]
Dânediğini[547] dilleme,
Onu bunu kişifleme,[548]
Her adama hıntık[549] deme;
Üsperleme;[550] “Hastir!”[551] derler;
Nizah[552] çıkarma düverler.[553]
Geglik[554] eşgir[555], oma pırtar,[556]
Yelpikli[557] çor[558] döşü yırtar,
Malamatlık[559] her gün artar;
Ulmayan[560] yer galdı mı ki?
Şor[561], tapına geldi[562] mi ki?
Kaldı mı ki eski cere,[563]
Şimdi rağbet hep acere,[564]
Ne akmın[565] var, ne geçgere,[566]
Tarla kepir[567], tahım[568] nerde?
Gımpeşten[569] git yöreplerde.[570]
Hezen,[571] mertek,[572] katil,[573] yok mu?
Çelikle[574] uruplâ[575] çok mu?
Değirmen ücreti hak[576] mı?
“Un uğuddük”, “su suladık”,
“Ölü ölünce” [577] ağladık.
Eymenmenin[578] ohdu[579] bitti,
Bak şirpeden[580] neler gitti,
Gullep,[581] zerze[582] ve dil[583] yitti;
Habbap[584] çoktan unutuldu,
Velesbitle[585] yol tutuldu.
Toplanır mı göbelekler?[586]
Kim satar da kim eşgın[587] yer?
Şimdi kimler filar[588] giyer?
Aşlanık[589] mı ediyon sen;
Ne köşger[590] var, ne sahdiyen.[591]
Guşgana,[592] küpeli gazan,[593]
Mâsere teşti,[594] ilaan,[595]
Satır,[596] sitil,[597] sini,[598] sahan,[599]
Güûm,[600] ırbık,[601] boduç[602] nerde?
Çirtikli tas[603] yok evlerde.
Mâzi oldu şimdi dibek;[604]
İğ,[605] culfalık,[606] tağ[607] ve temek…[608]
Yakan kalmadı mı ki tezek?[609]
Daha tergenmez[610] heralde;[611]
Bizim eller fakir belde…
Havlu,[612] hayat,[613] doldu zibil,[614]
Perişanlık attı mitil,[615]
Kesemiz[616] boş, hâne sefil…
Kızıl ala çuval[617] boş mu?
Öndüç[618] alma işi yaş mı?
Yüklük[619] geniş, süllüm[620] dardı,
Cinnik,[621] mâbeyn[622] ve çâ[623] vardı,
Ganime[624] dert bizi sardı;
Langara çaldık[625] boşuna,
Şıltakcıların[626] işi ne.
.
Kafiyeydik, redif olduk,
Çiltim[627] idik, hetif[628] olduk,
Çölpeşik[629] bir herif olduk;
Çiğnimize[630] şelek[631] bindi;
Sırtımızda el depindi.[632]
Erir sabun, olur kirtik,[633]
Yaptık her mesese[634] kertik,[635]
Var mı vızzık[636] içen artık?
Cuvaralar[637] tükenirken,
Pahıllar alelenirken.[638]
Dur mahalsiz;[639]godduşlanma[640]
Vetsizliği[641] bir iş sanma,
Hökkem[642] ol da hiç utanma,
Horu hopu[643] nedir ömrün;
Vakit dolar biter bir gün.
İnaamsağmada[644] ışık,
Yedi renkli bir sarmaşık,
Duygular karmakarışık;
Hüzünlendim bayak[645] beri;
Hayâl ettim eskileri...
Cangamayla[646] geçti yıllar,
Mâsimedim[647] uçtu yıllar,
Elden pırtıp[648] kaçtı yıllar,
Gurbet oldu bana sılam;
Çok söyleme gadan alam.[649]
“Gâzî” Maraş[650] yiğit dolu,
Bükülmez edenin kolu,
Yolu, Sütçü İmam yolu;
Göğsümüzde kâmil îman;
Ay Yıldızlı aşk-ı vatan.
Müslüman Türk benim adım,
Kimliğimden arsınmadım,[651]
Öykünmedim,[652] horsunmadım.[653]
Garamet[654] çalmayın bize;
Biz bağlıyız töremize.
Zaman gençliğimi çaldı,
Çocukluğum nerde kaldı,
Eski günler bir masaldı,
Saçımda ak yoktu bıldır;[655]
Her sene ayrı fasıldır.
Gocayınca[656] uzar kaşım,
Abbağ[657] olur saçım başım,
Dayanaktır[658] arkadaşım;
Yaşlılığa bulunmaz em;[659]
İhtiyarlık ağır seklem.[660]
Elim ayağım tutmuyor,
Gopmaya[661] gücüm yetmiyor,
Tısıl tısıl[662] yol bitmiyor,
İki gözlük, kulakçalık,[663]
Aha[664] torçum[665] kaldı artık.
Dert tebelleş[666] oldu bize,
İnc’ağrı[667] gelmesin size,
Bahın[668] kesik benzimize;[669]
Kalmadı hiç dizimde fer,[670]
Dağ oldu dünkü gedikler.[671]
Delânnıydım,[672] deli fişek,[673]
Zabın[674] düştüm eriyerek,
Yatıyorum yorgan döşek;
Gün kısaldı bundan kelli,[675]
Yolculuk var, menzil belli.
Unutmayın dostlar bizi,
Künde[676] ânadırım[677] sizi,
Göresidim[678] hepinizi,
Hasret sineleri dağlar;
Yâ’da düşer hatıralar.
Babam Afşin’de yatıyor,
Kalbi Mekke’de atıyor,
Medîne’de saf tutuyor;
Hac yolunda şehit babam;
Hislerimi ânadamam.[679]
Ahbaplarım gazel[680] döktü,
Yıllar belimizi büktü
Âşam alacası[681] çöktü
GÜNEŞ’in vakti azaldı,
“Azığım” yok!.. Yol kısaldı!..
Toprağında sakla beni,
Toprağına ekle beni,
Mahşere dek bekle beni;
Ata yurdum, memleketim,
Mezarda bitsin hasretim.
Dr. Mehmet GÜNEŞ
[1] *Bu şiirde geçen boldlu kelime ve deyimler Afşin-Elbistan-Maraş yöresinde kullanılan ve değişik
ağız özellikleri bulunanı mahallî kelimeler; boldlu italik yazılanlar ise Afşin’deki mahallî yer
isimleridir.
[2] Yabâni nâne
[3] Buluşuruz
[4] Her halde
[5] Hani yâ, çünkü anlamındaki hatırlatma nidâsı
[6] Ashâb-ı Kehf’in mahallî ismi
[7] Beğenilen, duru, tertemiz
[8] Şadırvan
[9] Değiştirdi
[10] Sonbaharda ağaçları soğuk vurması ve yaprakların kızıla dönmesi
[11] Çehresi, yüzü
[12] Dikkatlice uzaklara bakmak
[13] Mor renkli bir kır çiçeği
[14] Çeşme
[15] Kamaşır
[16] Sulandırılmış sirke, tuz ve ince ince doğranan salatalıkla yapılan ve mercimekli pilavın yanında yenilen farklı bir salata
[17] Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
[18] Reyhan
[19] Afşin-Elbistan Termik Santralı
[20] Kerpiç evin toprak çatısı
[21] Pekmezle karın karıştırılıp yenmesi
[22] Tadını özlemek
[23] Yufka ekmeğin tereyağıyla kavrularak üzerine yumurta kırılması
[24] Katık yoğurt ve yarma (dövme) ile yapılan, Afşin’de, Elbistan’da sıkmaç sıkmaç şekillendirilen,
Maraş’ta çiğlere incecik serilerek kurutulan, çok leziz çorbası olan ve çerez olarak yenilen önemli
bir besin
[25] Mercimek ve bulgurla yapılan bir çorba
[26] Biber, baharat ve et suyuyla yapılan çemen
[27] Çiğ köfte
[28] Üzüm reçeli
[29] Sebze ve meyvelerde siyah renkli küçük bir böceğin yaptığı hastalık
[30] Fidelere
[31] Bahçe ve tarla sulamak için toprağı kazarak yapılan geniş su kanalı
[32] Arklardaki suyun yolunu değiştirmek ve evleklerdeki sebze meyveyi sulamak için ayrılan ince suyolu
[33] Bağ, bahçe ve bostanlarda farklı sebze ve meyve dikmek için kenarları yükseltilen toprakla
birbirinden ayrılmış arâzi parçası, evlek
[34] Hüdâi nâbit olarak ilkbaharda ortaya çıkan ve yenilen yapraklı bir bitki
[35] Dağlarda, çayırlarda, tarlalarda kendiliğinden yetişen yemeği de yapılan şifâlı bir ot
[36] Dağlık ve sarp kayalık arâzide bulunan, gövde yaprakları sapsız olup, mayıs ayında kırmızı mor
çiçek açan, kökünün kesilmesiyle çıkan sütten sakız yapılan otsu bir bitki
[37] Dikenleri temizlenerek yenilen, hafif tuzlu bir tadı olan faydalı bir bitki
[38] Yeşil soğanın tohuma kaçmaya başlamasıyla uzayan, tepesinde sivri tohum haznesi bulunan sapı
[39] Çok küçük tohumları olan ve yaprakları yenen, dövülerek macun haline getirildiğinde iştah açmak
için kullanılan bir bitki
[40] Fark ettin
[41] Dağlarda kendiliğinden çıkan ve pırasaya benzeyen yeşil yapraklı bir bitki
[42] Semizotu
[43] Yanak, avurt
[44] Kavurma
[45] Kuşbaşı et, biber, sarımsak, bol domates ve kuyruk yağı konulan ve kara fırında pişirilen bir tepsi
yemeği
[46] Çorba
[47] Pişse
[48] Dövülmüş buğdayla, yarmayla
[49] Kıyma ve bulgurla hazırlanan, bilye şeklinde yuvarlanıp, nohut ve parça etle pişirilen bir sulu
yemek çeşidi
[50] Mayalı veya mayasız hamurdan yapılan yağlı çörek
[51] Tıka basa
[52] Yine
[53] Sütlaç
[54] Baklava
[55] İştahlı şekilde yemek yeme
[56] Pişene kadar
[57] Küçük tâneli mısır
[58] İçsiz köfte
[59] Elips biçiminde
[60] Kıyma, ya da patates harcıyla yapılan göçmen sobasında pişirilen börek
[61] Pestil
[62] Üzüm pestilinin içine ceviz ve toz şekeri konulup üçgen biçiminde sarılmasıyla yapılan bir tatlı türü
[63] Pekmez ve nişastayla pişirilen muhallebi türünde bir tatlı
[64] Bir şeyi canı çekip elde edememe hâli
[65] Cimri, pinti
[66] Susamlı
[67] Yassı et sucuğu
[68] Pide hamurunun üstüne ince dilinmiş taze koyun peyniri dizilip, üzerine toz şekeri konularak fırına
verilen ve sıcak sıcak yenen çok nefis bir yöresel peynirli çörek
[69] Sonra
[70] Reçellik gül yaprağı, şeker ve limon tuzuyla hazırlanan bir şerbet
[71] Olgunlaşmamış üzüm
[72] Üzüm asmasının dalları
[73] Büyük kalbur
[74] Kabuğu ince ve çok tatlı bir üzüm cinsi
[75] Üzümün tepelenerek ezildiği, büyük tahta ya da taştan oyulmuş tekne
[76] Pekmez yapımında şırayı durultmak için saldaki üzümün üzerine atılan, büyük çoğunluğu kireçten
oluşan marn da denilen beyaz toprak
[77] Pekmezimiz
[78] Çok
[79] Tatlı
[80] Ceviz içi (pekmez sucuğu yapmak için ipe dizilen ceviz içleri kaynatılıp koyulaşan pekmeze
daldırılır.)
[81] Örgü örülen şiş
[82] Kapılarda
[83] Kesilen üzümlerin ilaçlandıktan sonra toprağa ya da bir bez üzerine serilip kurumaya bırakılması
[84] Bir ucu çatal, bir ucu sivri olan üzümün yere değmemesi için yere çakılıp teyekleri yukarı kaldıran
dal parçası
[85] Teyek dallarından çıkan, üzerinde üzüm meyvesi bulunmayan, tadı mayhoş olan, kıvrım kıvrım ya da
spiral şeklindeki ince yeşil eşkın
[86] Çırpılmış yumurtaya, un, yağ, süt, peynir, pekmez, kıyma vs. katılarak yapılan bir cins krep
[87] Kepçe kepçe
[88] Süzme yoğurt, yarma ve nohutla yapılan bir çorba
[89] Boğaz
[90] Kavrulmuş buğday
[91] İsal olursun
[92] Çok yiyerek şişmek, çatlayacak kadar çok yemek
[93] Geçenlerde, geçen gün
[94] Ucu kavisli, dal kesip, ağaç budama işinde kullanılan bir araç, et dövüp kıymaya hazırlamaya
yarayan satıra da dahra denir.
[95] Balta, bıçak gibi gereçlerin ağzını açtırmak, biletmek
[96] Sivrilttim
[97] Söğüdün, çalının çatal ve ince dalından yapılan, bir ucu uzun, diğer ucu kısa olan ve avda
tutulan balıkların asıldığı bir nevi avadanlık
[98] Getirdim, ilettim
[99] Tuzlayıp
[100] Közlesek
[101] Çok az bir kısmını
[102] Birbirine ya da demire sürtüldüğünde kıvılcım çıkaran kuvars türü bir taş
[103] Ateş yakmak için kullanılan mantarlaşmış ağaç kökü
[104] İşte
[105] Sarımsak
[106] Domates
[107] Soğan
[108] Patlıcan
[109] Yufka
[110]Ateşi yak
[111] Pişsin
[112] Hasat mevsiminde tarlada bahçede çalışmaktan
[113] Fasulye
[114]Nohut, fasulye, mercimek gibi tarla bitkilerini çekerek yerinden çıkarmak, çekip koparmak
[115] Yığın yığın, tarlada toplanan öbek öbek baklagil
[116] Azık; yola, işe, tarlaya giderken öğün olarak hazırlanan yemek, kumanya, nevâle.
[117] Ayran
[118] Tandırda saç üzerine ekmek pişirme
[119] Yünden ip eğirmek için kullanılan tahtadan araç
[120] Hedik ve kavurga yapılan bir çeşit çedene
[121] Çok
[122] İşe yaramaz
[123] Meyan kökünden yapılan bir meşrubat, çağlaya da payam denir.
[124] Mayalanmamış hamurdan yapılan bir çörek türü
[125] Baharda ekinlerin yeşermesi
[126] İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan eski ayakkabı
[127] Eskiden bebeklerin altına konulan elenmiş toprak
[128] Buğday, arpa ve her türlü tahıl ve bakliyatın konulduğu kiler, zâhirelik
[129] Zâyi ettik, hiç ettik, yitirdik
[130] Tohum
[131] Afşin’in eski adı
[132] Külot, fanila
[133] Yıkanır
[134] Dere kenarındaki, çamaşır ve bulaşık yıkanan yer
[135] Keçi kılından örülmüş kilim
[136] Mutfak malzemeleri
[137] Yün, halı, kilim yıkamak için kullanılan tahtadan yapılmış araç
[138] Uzun saplı tas, maşrapa
[139] Köz tavası, küçük köşeli kürek,
[140] İki kulplu çok büyük bakır kazan
[141] Dere ve çeşme başındaki mahalle çamaşırhânesi
[142] El tezgâhında bez dokuyan kimse, dokumacı
[143] Tavukların yumurta yumurtladığı, samanın üzerinde fol bulunan yer
[144] İspirto ya da petrol ürünlerini yakıt olarak kullanarak yemek pişirme ateşi sağlayan gereç
[145] Az ışık veren, elde gezdirmeye mahsus konik şeklinde haznesi olan fitilli küçük gaz lambası
[146] Saçı kirli ve taranmamış olan
[147] Yalın ayak, çıplak
[148] Çehre, yüz
[149] Yayvan ve dolgun yüzlü kimse
[150] Değsin
[151] Tokat, enseye vurulan sille
[152] Güneşte yanma sonucu deride oluşan derma gibi kabartılı ve alerjik lekeler
[153] Hoşa gitmeyen
[154] Kin, kötülük
[155] Tarımda makineleşmeye geçmeden önce, ekinlerin sap ve tânelerini ayırmak için kullanılan, önüne
konulan bir hayvanın çekilen, alt kısmına çakmak taşı çakılmış olan kalın ve geniş tahtadan
yapılan bir araç
[156] Çift sürmek için kullanılan karasaban
[157] Taş dibek
[158] Bulgur, yarma dövülen ya da tahılın kepeğini ayırmaya yarayan, hayvan ya da suyla döndürülen
dikey konulmuş değirmen taşı.
[159] Evde yapılan, ince ince kesilip kurutulmuş hamur, ev makarnası
[160] Oklava
[161] İki kişi tarafından kullanılan, iki başta elin tutacağı kısım bulunan ve karşılıklı hareket ettirilerek
büyük ağaçları kesmek için kullanılan ilkel hızar
[162] Dönümün yaklaşık dörtte birine tekabül eden ve tarlanın tohum ekmek için saban iziyle bölünen
küçük parçalarından her birine verilen isim
[163] Tohumluk küçük soğan
[164] Çam ve benzeri reçineli ağaçların yağlı ve yanmaya elverişli bölümden kesilerek hazırlanmış ve
tutuşturma, aydınlatma işlerinde kullanılan ağaç parçası
[165] Meşe
[166] Genellikle düğün ve bayramlarda yapılan, et ve yarmanın bol tereyağıyla birlikte ocakta iyice
kaynatılmasıyla pişirilen, yarması ezilmeyerek tân tâne düşmesi makbul sayılan bir yemek
[167] Bahâne
[168] Sofra
[169] Hamur yapışmaması için tahtaya serpilen un
[170] Samandan ayrılmış buğday yığını
[171] Saman taşımak için kağnılara konulan, dört yanı çul, hasır ya da söğüt dallarıyla çevrilmiş bir
nevi büyük sepet
[172] Köstebek
[173] Sarmış, her tarafı kaplamış
[174] Tarla fâresi, lağım fâresi, iri sıçan
[175] Tırnaklarıyla çizip yaralamış
[176] Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak
[177] Orak
[178] Üç kollu, sapları tutmaya yarayan bir tarım âleti
[179] Harmanda sapları yaymaya yarayan demirden îmal edilmiş çatallı bir tarım aracı,
[180] Kabartılmış toprağın taşını, çöpünü ayıklamak için kullanılan seyrek dişli, tarak biçiminde bir
araç, tırmık
[181] Traktörünü
[182] Düz yer, ova
[183] Meyilli
[184] Üstümde bir şey olmayan, ağaç bulunmayan
[185] Uzak
[186]Tarla ve bağ çevresine çekilen çit
[187] Muhkem, sağlam, tahkim edilmiş
[188] Çitte kullanılan kazık
[189] Karaburçak
[190] Karşılığı sonra ödenmek üzere, veresiye
[191] Baklagil cinsi bir yem bitkisi
[192] Hayvan yemi yapılmak üzere ekilen, otsu bir tarım bitkisi
[193] İri kıyılmış saman, yonca ve ot karışımı
[194] Çoban
[195]Tarla bitkilerinin yeşil yaprakları, pancar yaprağı
[196] İçi oyulmuş iri ağaç gövdesinden yapılan, hayvanların yem yedikleri yer
[197] Koyun ve keçi dışkısı
[198] Sığır dışkısı
[199] Kokmuş
[200] Üstü toprak damla örtülü büyük ahır, besihâne
[201] Büyükbaş hayvan
[202] Gömleği, pantolonu, elbiseyi bir miktar katlayarak yukarı sıvamak
[203] Gömleği
[204] Yabani bezelye
[205] Meyvenin, sebzenin, otun, özellikle ceviz kabuğunun ele ya da elbiseye renginin çıkıp lekelenmesi
[206] Kızın
[207] Entâri, elbise
[208] Basa basa doldurmak
[209] Kabuk bağlayan kir
[210] Toz toprak
[211] Karma karışık Evde kalabalık yapan gereksiz eşya
[212] İhtiyaç duyulan âlet, edevatın konulduğu kutu
[213] Gereksiz malzeme, kullanılmayan eşya
[214] Önemsiz, ufak tefek şeyler
[215] Çatal iğne, firkete
[216] İzle, yakından iyice bak
[217] İnce lastik tel
[218] Kısa saplı küçük balta
[219] Testere
[220] Çabuk adımlarla veya sıçrayarak yakın bir yere doğru yürü
[221] Zor belâ, zar zor
[222] Arkası, arkasına
[223] İleri doğru bükmek
[224] Taşa
[225] Öfkelenme, kızma
[226] Çabucak, birdenbire
[227] Acemisin
[228] Şaşırma
[229] Kendi kendine
[230] Soğuk
[231] Yüksek ateşten
[232] Dar bir yerde kalma, hapsolma
[233] Salgın hastalık
[234] Başımız ağrıdı, hiçbir şey anlamaz oldum mânâsında bir deyim
[235] Kapı, pencere açıkken esen yele mâruz kalmak, soğuk rüzgâr akımına uğramak
[236] Bir anda
[237] Yakı, macun şeklinde ilaç
[238] Bir vuruşta kesmek
[239] Kırık, çıkık vakalarıyla uğraşan, su ve sabun yardımıyla ovalayarak uzvu eski haline getiren ve
iptidâi bir atel yaparak bağlayan kimse
[240] Yeni yetmeydim, ergendim,
[241] Çocuk
[242] Cömert
[243] Cimri
[244] Rüşvet
[245] Vebâl
[246] Sahura
[247] Çocukları oruca alıştırmak için öğleye kadar tutturulan oruca verilen isim
[248] Şubat ayında
[249] Gerilmiş hâldeki başparmakla işâret parmağı arasındaki mesafe
[250] Cin
[251] Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayalî yaratık, umacı
[252] Yavru köpek
[253] Yerde sırt üstü yatıp yuvarlanırdık, tozda toprakta debelenirdik
[254] Yokuştan
[255] Birisiyle
[256] Kavgaya, gürültüye ve bir olaya sebep olanlar için kullanılan bir deyim
[257] Boğazına
[258] Gürültü, patırtı etmeden
[259] Beğenilmeyen bir iş yapanı, bu fiili tenkit bâbında azarlamak için söylenen bir deyim
[260] Kuru kuruya iddâ eden, hiçbir şeyle iknâ olmayan, ne söylersen söyle dediğim dedik diyen
[261] Yontulmamış, câhil, inat
[262] Kibirli
[263] Boş ve çok konuşanlar, bilgiçlik taslayanlar için kullanılan bir deyim
[264] Kısa
[265] Birden bire
[266] Çok ses getirecek bir biçimde
[267] Ne yapalım
[268] Dükkânda
[269] Sapsız bıçak
[270] Makas
[271] Kumaş ve benzeri manifatura ürünleri
[272] Elinden iş gelmeyen, uyuşuk,
[273] Kızarsın, sinirlenirsin
[274] Miskin, tembel, sümsük
[275] Felçlilere
[276] Damlara su akmasın diye serilen ve loğ ile sıkıştırılan killi toprak
[277] Tavan
[278] Toprak evlerin damlarına serilen puru sıkıştırmak için kullanılan silindir şeklindeki taş
[279] Kiler
[280] Herhalde, sanırım
[281] Kavurma
[282] Biraz
[283] İhtimal
[284] Komşudan
[285]Pişirilmiş buğday
[286] Yüz yıl önce Afşin’e gelen Bulgar göçmeni Türklerden hâtıra kalan, hem ısınmaya, hem üzerinde su
ısıtmaya, yemek ya da kestane, palamut pişirmeye veya fırın gözünde börek, çörek, kömbe
kızartmaya yarayan bu göze patates de doldurarak közlenen büyük ve yatay soba çeşidi, kuzine
[287] Göçmen sobasının önünde kapağı bulunan ve içine börek kömbe pişirmek için tepsi konan haznesi
[288] Patates
[289] “Fakirin kestânesi” olarak da bilinen palamut. Palamut, meşe ağacının fındık biçiminde olan ve
şekli yüksük içine geçmiş bir yumurta benzeyen meyvesi
[290] Tadı
[291] Ekşi mi?
[292] Tadı biraz şekerli ve biraz ekşi olan
[293] Çiğdem sökmek için kullanılan ucu sivri demirden sopa
[294] Ateş yaksam
[295] Asmanın kurumuş dalları, bağ teyeğinin çubukları
[296] Isınsam
[297] Elini birbirine sürterek, ovalayarak ısıtmaya çalışmak
[298] Bir lâkap (Deve yavrusu anlamındadır.)
[299] Akranları
[300] Düğme
[301] Yeşil buğday veya nohudun ateşte kavrulması
[302] Kerpiç yapı evlerde damın etrafına çekilen oval tümsek
[303] Vefat eden birisinden geriye kalan çocuklar
[304] Çocuklar
[305] Yıkanıp
[306] Dalga geçmek, alay etmek için cam parçasıyla yapıldığı söylenen yemek
[307] Düğünlere dâvet etmek için gönderilen, dâvetiye yerine verilen mendil, havlu, elbiselik kumaş
türünde ya da kümes hayvanı cinsinden hediye
[308] Oğlan evinin kız evine gönderdiği ve gelinin düğünden sonra dâmadın âilesine getirdiği hediyeler
[309] Başlık parası
[310] Düğünlerde kız evine gönderilen koç
[311] Gelinlik kız çeyizi
[312] Düğünde
[313] Dâmat
[314] Türklerin Uluğ Türkistan’dan beri ateş üzerinden atlayarak oynadıkları yiğitlik ve mertlik gösterisi
olan bir erkek oyunu, düğünlerde geceleyin, genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde ateş çevresinde,
oynadıkları bir halk oyunu
[315] Kâkül tarardık
[316] Mendil
[317] İlk önce
[318] Halaya başlarken halay başı “Atalım! Atalım!” diye bağırır, halaya duranlar “Her kime!” diye
karşılık verince hep birlikte “Güvânın şerefine!” (Dâmadın şerefine!) deyince silahlar atılır ve
halaya başlanılır.
[319] Halay çekilirken ilk olarak “Ağırlama” oynanır, sonra da Yedirme, Yanlama, Sıktırma, Yaslanma,
Kollama, Ayrılma, Zahma ve Hoplatma, … ile devam edilir.
[320] Üç Ayak; Kahramanmaraş yöresinde en çok bilinen ve kendine has fiğürlerle oynanan halk
oyunlarımızdan birisi
[321] Yöremizde Kırıkhan diye bilinen ve “Kırıkhan’a varayım /Altın diş yaptırayım” türküsü de
söylenerek oynanan bir halk oyunumuz
[322] Davulun tokmağı, ucu eğri, yassı ve yuvarlak tokmak
[323] Davul ön yüzünü çalan, ince, ucu yuvarlak çubuk, baget
[324] Yorgunluktan bitkin düşmek
[325] Düğün alayı
[326] Sayılmayacak kadar çok
[327] Düzgün giyimli, eli ayağı çabuk kişi
[328] Bir halay türü
[329] Düğün yemeği
[330] Hurda, iş görmez
[331] Jeep
[332] Artık, bundan böyle
[333] Düğünlerde oynanan ve tepsideki kahve fincanlarının altına saklanan yüzüğü bulmayı hedefleyen
bir oyun
[334] Kilim
[335] Yere serilen halı, kilim, çul, hasır ve benzeri sergilerin genel ismi
[336] Tamtakır; içinde olması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş olan
[337] Düğün kahyâsı, düğünündeki her türlü düzenleme ve hizmetten sorumlu olan kişi
[338] Yoksa
[339] Bahşiş
[340] Düğünün ilk günü gelin duvak takar buna galak denirdi.
[341] Düğünün ikinci günü geline kına yakılırdı.
[342] Yatsı namazını câmide kılan ve ilâhîlerle, duâlarla ve âminlerle evine getirilen damadın sırtı yumruklanarak gerdeğe girmek üzere zifaf odasına sokulması töreni
[343] Tâze, yeni
[344] Beyaz başörtülü
[345] Kadınların sokağa çıkarken giysilerinin ya da mantolarının üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü,
bir çeşit şal, banyo havlusunun bir diğer adı
[346] Püsküllü, saçaklı
[347] Hâmile
[348] Rüzgârdan, soğuktan, yağmurdan korunaklı yer
[349] Sohbet etsin, konuşsun
[350] Etrafı tahta veya briketle çevrili balkon, veranda
[351] Şiir
[352] Herkes
[353] Hala
[354] Teyze
[355] Amcaoğulları
[356] Seyyar satıcı
[357] Muhtar
[358] Tellâl, satılacak malı veya bir haberi halka bağırarak duyuran kişi
[359] Bisküvi
[360] Erkek paltosu
[361] Kara çarşaf, ferâce
[362] Artık, bundan böyle
[363] Genellikle özel günlerde, düğünlerde giyilen üç parçadan oluşmuş yırtmaçlı etek. Üç etek, bütün
Yörük ve Türkmenlerce hâlâ kullanılan, Türk Dünyasında da giyilen, at binmeye elverişli bir Türk
giysisi
[364] Tamâmen
[365] Kırmızı /pembe renkli sahtiyenden yapılmış yarım konçlu kelik, yemeni
[366] Çıraklık
[367] Tahtadan kepenk
[368] Kasa çekmecesi
[369] Canım sıkılıyor, rûhum daralıyor
[370] Hızlı
[371] Çok bitkin düştüm, nefes nefese kaldım
[372] Yorulmak
[373] Gece oynanan bir çocuk oyunu
[374] Yassı taşlarla oynanan bir çocuk oyunu
[375] Sülenke oyunundaki yuvarlak taş
[376] Uçu sivriltilmiş ağaç parçalarının çamura saplanmasıyla oynanan bir oyun
[377] Oyunbozanlık yapmak
[378] Büyüklere karşı uygunsuz cevap vermek
[379] Kendi kendine söylenmek
[380] Düzgün, akıllı uslu
[381] Bir sözü açık seçik söylememek
[382] Geçimsiz yaramaz
[383] Cam bilye
[384] Kazansak
[385] Sedirde, makatta
[386] Ortada kalesi bulunan, dört kollu olarak bezden diklen, üzerinde bağlar işâretli olan ve altı adet it
boncuğu zar vazifesi gören, karşılıklı taşlar dikilerek ve yürütülerek oynanan ev içi bir oyun
[387] Ay çekirdeği, günebakan
[388] Sâhibinden habersiz almak; bağdan, bahçeden bostandan meyve, sebze hırsızlama, bahçedeki,
tarladaki yabânî otları koparmak
[389] Kibirlenme, gururlanma
[390] Nemli toprak, tarla, çayır
[391] Uzanmak
[392] Ceviz
[393] Yatak, döşek
[394] Koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanların arka ayak bileklerinden çıkarılan dikdörtgen biçimli, dört
farklı yüzü olan kemiğe aşık denir, bu kemik belli bir dairenin içine atılıp, kemiğin geldiği yüze
göre farklı puanlar verilerek ya da çizilen yere atılarak oynanan bir oyun.
[395] Güreşsek
[396] Eğilmiş ve biri ötekinin arkasına tutunmuş birkaç kişinin üzerinden atlanılarak oynanan bir
çocuk oyunu
[397] Birdirbir oyunu
[398] En az iki kişi ve avucun içine sığacak büyüklükteki beş küçük taşla oynanan bir çocuk oyunu
[399] Küçük kâğıtlara kişi sayısı kadar grup grup meyve, şehir, hayvan vs.isim yazılıp dağıtılması ve bu
gruplardan birisini tamamlayan kişinin hımbıl deyip elini yere koyması esasına dayanan bir çocuk
oyunu
[400] Çam, erik, kaysı, akasya gibi ağaçların gövdesindeki kabuklardan sızarak donan, renksiz ya da sarı
kırmızımtırak renkte camsı madde; eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan reçine
[401] Her zaman, muhakkak
[402] Acabâ
[403] Tutkal
[404] Gibi
[405] Sürüldüğü şeyi sağlamca tutardı, yapışmayı pekiştirirdi, sağlamlaştırırdı
[406] Ne yaptın, ne iş gördün
[407] Tamamen ıslanmış
[408] Akılsız, aptal, devamlı yaramazlık yapan anlamında kızgınlığı belli eden deyim, bir hitap şekli
[409] Nasıl
[410] Sırılsıklam
[411] Sen de, yâhu anlamında bir hitap şekli
[412] El yüz havlusunu
[413] Elbiseyle
[414] Soluk soluğa
[415] Nehrin girdaplı kısımları
[416] Bütün vücuduyla suyun içine girme, dalma
[417] Çok hızlı akan, çağlayan
[418] Sığ, derinliği çok az olan
[419] Soyunup
[420] Kızdığı, sevmediği birisinden bahsederken ölmesi temennisiyle söylenen bir söz, bir bedduâ
[421] Koca, eş
[422] Ucundan, kenarından, köşesinden
[423] Tekme
[424] Güneşte yanmak, kızarmak, haşlanmak,
[425] Birazcık
[426] Eş, koca
[427] Beğenme sözü, çok güzel olmuş
[428] Fenâ değil, idâre eder
[429] Evin erkeği
[430] Bulunduğu yerden aceleyle, arkasına bakmadan veya dikkat çekmeden ayrılmak.
[431] Alınma
[432] Yüksünmemek, yapacağı işi ağır bir yük veya angarya olarak kabul etmemek.
[433] Hoşlanmam
[434] Bencil, egoist
[435]Kimseye yardım etmeyen, hiç iyilik yapmayan, kötü huylu kişi
[436] Bilgiçlik taslayarak yüksek perdeden kavga eder gibi çok konuşan kimse
[437] Korkak
[438] Dalkavuk
[439] Îtibârını yitirmiş, rezil, âdi kimse
[440] Ukalâlarda
[441] Suratsız, alt çene kemiği bir miktar çıkık olan kimse
[442] İyi nitelik, uğur, hayır, bereket
[443] Soğuk, sevimsiz, don, yüzünde kendini beğenmişlik ifadesi taşıyan ve insana mesafeli duran soğuk
nevâle
[444] Yüzüne bakılmayacak kadar sevimsiz ve çirkin.
[445] Çıban
[446] Vücutta iyileşmeyen yaralar çıkmasıyla ortaya çıkan bir cilt hastalığı
[447] Gözün mikrop kapması neticesi gözü devamlı akan ve çapak yapan
[448] Gözün kör olsun anlamında yöremizin bir bedduâsı
[449] Ölüp de mezara gömülesin mânâsında bir bedduâ
[450] Kaş göz hareketiyle işaret etme
[451] İş vermek, emretmek
[452] Çok uzak akraba
[453] Dantel
[454] Yapılması istenilen bir işi, duymamazlığa, anlamamazlığa gelen, inatlaşıp
[455] Sende, hele, yahu
[456] Genç horoz
[457] Piliç
[458] Kümes
[459] Salgın hastalık dolayısıyla toplu hayvan ölümü
[460] Abartmak
[461] Anlat
[462] Kovalamak
[463] Büyük
[464] Küçük
[465] Yaşlı keçi
[466] İki yaşına girmiş ve doğurmamış koyun
[467] Manda yavrusu
[468] Sıpa, küçük tay
[469] Bir yaşından büyük keçi
[470] Üç aylıktan küçük keçi yavrusu
[471] Kedi
[472] Civciv
[473] Yük taşıyan eşek ya da katır
[474] Doğumu yakın hayvan
[475] Büyükbaş hayvan
[476] Suyun karşı kıyısı, öte geçe
[477] Dere ve ark kenarlarında kendiliğinden yetişen söğüt ve benzeri ağaçların olduğu makilik mıntıka
[478] Manda
[479] Hayvanları geçici süreliğine başıboş bırakma
[480] Sürülüp nadasa bırakılmış tarla
[481] Ağustos böceği
[482] Devamlı öter mi?
[483] Büyükbaş hayvana musallat olan bir çeşit kene
[484] Eskisi gibi
[485] Bir çeşit sivrisinek
[486] Kurdeşen döktürüp
[487] Kaşındıran
[488] Cibindirik, sivrisinekten korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül
[489] Kuzey
[490] Tam olgunlaşmamış meyve, ağaç dalındaki çağla, yeşil sebze ve meyve
[491] Görgüsüz
[492] Sahip çıkma, kollama, gözetme
[493] Cimri
[494] Laf taşıyan
[495] Geri zekâlı, aptal
[496] Sinirlendirir, kızdırır, üzer
[497] Bile bile, kasten
[498] Oyalanarak, gönülsüz gitmek, ayak sürümek
[499] Tamâmen
[500] Pis suların oluşturduğu batak hâlindeki çamur
[501] Kötü, problemli, karma karışık
[502] Beceriksiz, başarısız
[503] Hakâret etmek için kullanılan bir tâbir, namussuz kimse
[504] Baştan savmak, düzensiz iş yapmak
[505] Çok güzel, eksiksiz, mükemmel olmuş
[506] Tarım işçisi
[507] Bahçelere ağaç dallarıyla yapılan gölgelik
[508] Salıncak
[509] Gerçekten
[510] Evin dama çıkılan merdiven, kapı ve kenar duvarlarından oluşan bölüm
[511] Kısmen yıkılma, çökme
[512] Belli belirsiz, bir ara
[513] Temelsiz
[514] Evin önündeki, üstü açık, kenarları yüksek duvarlarla çevrili olan yer
[515] İster istemez, çâresizce
[516] Aleni, apaçık
[517] Alay etmeyin, haksız olarak eleştirmeyin
[518] Sen de, yahu
[519] Ağabey
[520] Gizli gizli, habersiz
[521] Gözleri yuvasından dışarı doğru çıkmış
[522] Hanım, hâne halkı
[523] Takaza etme, hatâsını açığa vurma,
[524] Kafa tutup, kabadayılık taslayıp, efelenip
[525] Düzgün olmayan bir biçimde
[526] Sus
[527] Yumruk
[528] Amaçsız bir şekilde ayakta durmak, dikilmek
[529] Şımarıklık, yerli yersiz hareket etmek
[530] Açık ekmeği saçın üzerinde döndüren ve yufka pişirmeye yarayan kılıç şeklindeki yassı uzun tahta
[531] Küçük kertenkele
[532] Hindi gibi
[533] Atarsın
[534] Takla atma
[535] Olursun
[536] İpsiz
[537] Topaç
[538] Sinmek, bir şeyi kendine siper edip saklanmak
[539] Gözden uzakta, kuytu yerlerde gizli saklı iş çevirmek
[540] Saldırdığım zaman
[541] Dayak
[542] Hızla sarsar, ayağımın altıma alıp ezer, adam akıllı döverim
[543] Kadın kılığına girip oynayan erkek
[544] Bağ, bahçe çitlerinde kullanılan uzun kazık
[545] Ertesi gün
[546] Ayağa kalkaman
[547] Yakından bakma, izleme
[548] Gizlice gözetleme
[549] Sevimsiz, aksi, geçimsiz, yaramaz insan
[550] Bir şeyi tekrar tekrar söyleme
[551] Modifiye edilerek yumuşatılmış bir küfür
[552] İhtilaf, tartışma, kavga, anlaşmazlık.
[553] Dayak atarlar, döverler
[554] Mide
[555] Ekşir
[556] Kalça çıkması
[557] Balgam
[558] Kesik kesik, kötü kötü öksürük
[559] Perişanlık
[560] Çürümeyen
[561] Laf, söz
[562] Yerli yerine oturdu
[563] Küçük küp
[564] Yeniye
[565] Hayvan gübresi
[566] İnşaat işlerinde ya da hayvan gübresi taşımada kullanılan ağaçtan yapılmış gereç
[567] Verimsiz, kıraç toprak, çorak ve taşlık arazi
[568] Tarlalardaki ince yol, cılgı
[569] Kestirme, köşegen
[570] Yokuş, eğim, meyil
[571] Damı toprak evlerde kiriş olarak kullanılan çok kalın ve büyük ağaç
[572] Toprak damın tavanında kullanılan dört köşe ya da yuvarlak, uzun ve kalınca ağaç
[573] Kerpiç duvarlarda araya konulan kalın kereste
[574] Tahtadan yapılmış 11 kilograma denk gelen tahıl ölçü aracı
[575] Küleğin dörtte biri
[576] Değirmencinin öğüttüğü buğday veya bulgurdan aldığı pay
[577] Tekerleme hâline gelen deyimler
[578] Çekinmenin, sıkılmanın
[579] Vakti, zamanı
[580] Birdenbire, çabucak
[581] Başı yuvarlak delikli kapılara çakılan menteşe görevi yapan iri demir çivi
[582] Kapılara asma kilit takmak için oval demir halkalardan yapılmış kapı zinciri
[583] Anahtar
[584] Takunya
[585] Bisiklet
[586] Mantar
[587] Dağlarda yetişen bitki türü
[588] Bir çarık türü
[589] Şaka
[590] Deriden eşya ve ayakkabı yapan usta
[591] Tabaklanmamış bir tür deri
[592] Ekmek saklamak için kullanılan alüminyum veya plastik kulpsuz kapaklı tencere
[593] Kenarlarında kulpu bulunan, pekmez kaynatılan büyük bakır kazan
[594] Bulgur, ekmez kaynatılan ve nişasta yapılan büyük bakır leğen
[595] Küçük leğen
[596] Kova, helke, bakraç
[597] İçine su, süt, yoğurt konulan, kovadan küçük kulplu kap, küçük bakraç
[598] Büyük bakır tepsi
[599] Bakır tabak
[600] Boyu uzun, genellikle bakırdan su taşınan büyük ibrik, güğüm
[601] Abdest alınan ibrik
[602] Metal su sürahisi
[603] Kenarlarına girintili, çıkıntılı şekiller verilen ve fânus şeklinde kapağı olan çorba tası
[604] İçinde taneli bitki dövülen taş
[605] Pamuk ve yünden iplik eğirmekte kullanılan, ortası şişkin, iki ucu sivri ve çengelli olan, ağaçtan
yapılmış ip büküm tezgahı, kirmen
[606] Çul ve çuval dokuma tezgâhı
[607] Duvara oyulmuş raf
[608] Çok küçük ahır penceresi
[609] Yakıt olarak kullanılan kurutulmuş sığır dışkısı
[610] Terkedilmez
[611] İhtimâl ki, herhâlde,
[612] Avlu
[613] Köy evlerinde bulunan, bir kaç basamakla çıkılan balkon, büyük veranda
[614] Çerçöp, hayvan gübresi
[615] Kapak atmak, gelip oturmak, istenmediği yerde durmak anlamında bir deyim
[616] Cüzdan
[617] Kıldan örülen, içine un ya da bulgur konulan çok büyük çuval
[618] Ödünç
[619] Odalarda yatak yorgan konulan gömme dolap
[620] Merdiven
[621] Hol
[622] Ara oda
[623] Eski evlerde el-yüz yıkamak, banyo yapmak için kullanılan yer
[624] Çok, dolu dolu
[625] Faydasız şeyler konuşmak
[626] Kendi kusurunu gizleyebilmek, suçunu bastırmak için bağırıp çağıran
[627] Salkımın bir dalı
[628] Üzüm tanesi
[629] Dağınık, eli ayağına dolaşan
[630] Boyunla omuz arası
[631] Yük
[632] Ayaklarını yere vurmak
[633] Kullanılmış sabunun küçük parçası
[634] Hayvanları harekete geçirmek amacıyla dürtmek için kullanılan, ucuna çivi çakılı ince uzun ağaç
[635] İz, işaret
[636] İzmarit
[637] Sigara
[638] Ağırlamak
[639] Lüzumsuz
[640] Kurnazlara, çokbilmişlere söylenen bir tenkit hitâbı
[641] Lafını sözünü bilmez, münâsebetsiz, densiz
[642] Ağır, oturaklı
[643] Tamamı, olup olacağı
[644] Emaretü-l-semâ, gökkuşağı
[645] Biraz önce
[646] Yüksek sesle konuşma, ağız dalaşı
[647] Önemsemedim, değer vermedim
[648] Birbirine takılı olan iki ucun birbirinden çıkması, bağlı bir şeyin çözülüp kaçması
[649] Sana gelen kötülükler belâlar bana gelsin
[650] Yozgat’ın mânevi mîmârı ve ruh hamurkârı olan 2002 yılında Âlem-i Cemâle vuslat için Hakk’a
yürüyen Ahmet Şevki Ergin Hocaefendiyle 1981 yılındaki ilk tanışmamızda bana “Nerelisin
Evlâdım!” diye sormuş, ben de “Kahramanmaraşlıyım Hocam!” cevâbını verince gülümseyerek
“Yok evlâdım siz Kahramanmaraşlı değil, ‘Gâzî Maraşlısınız!’ Yozgat’a hoş gelmişiniz ‘Gâzî
Maraşlı’ evlâdım.” dedikten sonra, hiç unutamadığım şu açıklamayı yapmıştı: “Evlâdım; gâzîlik
dîni bir rütbedir, kahramanlıksa dînî rütbe değil, dünyevî bir pâyedir. Siz, Anadolu’da ilk
mücâdele bayrağını açan, dışarıdan hiç yardım almadan 12 Şubat 1920 günü düşmanı Maraş’tan
atıp kendi kendini kurtaran ve gâzîliği ananızın ak sütü gibi hak eden İstiklâl Madalyalı bir
şehirsiniz. Antep sizden 22 ay sonra 25 Aralık 1921’de Maraş’tan giden yiğitlerin de yardımıyla
kurtuldu. Ancak gâzîlik Antep’e verildi. Bu sebeple siz “Gâzî Maraşlısınız!”
[651] Utanmak
[652] Alay etmek, küçümseyerek taklit etmek
[653] Küçümseyerek, ciddiye almamak
[654] İftira atmak, kara çalmak
[655] Geçen yıl, bir önceki yıl
[656] İhtiyarlayınca
[657] Bembeyaz
[658] Baston
[659] İlaç
[660] İri çuval
[661] Koşma
[662] Soluk soluğa
[663] İşitme cihazı
[664] İşte
[665] Suyu, şiresi alınmış üzüm posası
[666] Hiç istemediği hâlde başına belâ olan, sürekli kişiyi rahatsız eden
[667]Verem
[668] Bakın,
[669] Solmuş yüzümüze, yüzümüzün kan çekilmiş rengine
[670] Canlılık, güç
[671] Küçük tepeler
[672] Delikanlı
[673] Atak, korkusuz, delişmen
[674] Zayıf, hâlsiz, güçsüz kuvvetsiz
[675] Sonra
[676] Her gün
[677] Anlatırım
[678] Özledim
[679] Anlatamam
[680] Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı
[681] Akşam karanlığının başlaması