Fatih Erdoğan
Özel Öğretim Kursları (Dershaneler)
Özel Öğretim Kurumları ‘Covid19 ve yasal mevzuat uygulamaları sebebiyle tarihlerinin en belirsiz ve en zor dönemini yaşadıkları’ kesin. Çünkü Pandemi sürecinin ne zaman sona ereceği ve yaşamımızın ne zaman normalleşeceği bilinmiyor. Belirsizlik azalmak yerine maalesef her gün artmaya/çoğalmaya devam ediyor.
Bu süreçte birçok iş kolunda olduğu gibi Özel Öğretim Kurumlarında da büyük ekonomik kayıplar yaşandı. Özel Okul ve Özel Öğretim Kursları dahil Özel Öğretim Kurumlarının tamamı kapanmanın eşiğindeler. Bu zararlar hemencecik telafi edilebilecek türden de değil.
Covit19 belası için ABD Başkanı Donald Trump her fırsatta Çin’i suçlasa da bizler yaşamımızı allak bullak eden bu musibetle baş edemediğimizden olsa gerek, ‘Allah’tan gelen bir afet’ gözüyle bakıyoruz. Bilim Kurulunun uymamızı istediği kurallara uyup mikrop’un tez günde yok olması için Allah’a dualar edip kurtuluş bekliyoruz.
Özel Öğretim Kursu sahiplerini boğan, hayatlarını karartan esas husus 2015 yılı ve sonrasında 5580 sayılı Yasada ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişikliklerdir. Eski adı ‘Dershane’ olan bu kurumlar yıllar boyu süren deneyimleri sonucu kendilerini geliştirerek bugünlere gelmişken, sınavları kaldıramayan yetkililer çareyi ‘Dershaneleri’ kaldırmakta gördüler. Bu düşüncede; ‘FETÖ Terör Örgütü’ ile mücadele etme zorunluluğu ve isteği de önemliydi. Doğru olan toptan dershanelerin kapatılması yerine FETÖ dershanelerinin kapatılmasıydı.
MEB tarafından dershanelerin problem olarak görülmesinin bir başka nedeni ise bu kurumların ‘eğitim sistemine alternatif olarak büyümesi ve toplumda, her öğrencinin dershaneye devam etmek zorunda olduğu gibi bir görüşün ortaya çıkmış olmasıydı.’ Bu nedenle MEB ortaya koyduğu bir eğitim sistemini çürüten mekanizma olarak sınavları değil, ‘Dershaneleri’ görmüş ve onu ortadan kaldırmak istemiştir.
MEB bu nedenlerle Özel Öğretim Kurumları Yasasında ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde birçok yasal düzenlemeler yaparak dershaneleri kapattı. Sınav hazırlığına olan ihtiyacı gidermek üzere Devlet Okullarına, Halk Eğitim Merkezlerine ve Belediyelere Sınavlara Hazırlık Kursu açma yetkisi verdi. Böylece ücretsiz verilen sınavlara hazırlık kursları ile velileri ekonomik yönden rahatlatacaktı, olmadı.
Yapılan mevzuat değişikliklerinden sonra yaşananlardan yapılanların doğru işler olmadığı görüldü. Ne Okullarda ne Belediyelerin bünyesinde ne de Halk Eğitim Merkezlerinde açılan kurslar ‘dershanelerin’ boşluğunu dolduramadı. Birkaç bin liraya alınan hizmetler yirmi, otuz bin liralara alınır oldu. Devlet okulundaki öğretmenler genellikle özel derse yöneldi. Fakir fukara dershaneleri mumla arar olunca Özel Öğretim Kurslarına yeniden izin verildi.
Bu kurumlarda, ilk önce 3, sonra 5 Bilim dalında ders anlatılmasına onay verildi. Hizmet alanlar da hizmet satanlar da hayatlarından gayet memnunlarken birileri rahat durmadı. Ellerindeki çomağı yeniden Kurslara daldırarak işleri yeniden berbat ediverdiler. Üniversite sınavlarında en az 3 dersten(LGS de 6 dersten) soru çıkarken Özel Öğretim Kursların da 1 ders anlatılsın kararını alıverdiler. Eğitimde felaket bundan sonra başladı…
Yasal yönden işin içinden çıkamayan Özel Öğretimcilerden bazıları yaşayabilmek adına yasa ve yönetmeliklerin dışına çıkarak hizmetlerini devam ettirmeyi göze aldılar. Bu defa kurumlarına yapılan baskın ve denetimler sonunda inanılmaz meblağlarda cezalar ödemeye mahkûm edildiler. Çalışanlarının maaşlarını, kiralarını, SGK primlerini, vergi borçlarını ödeyemeyen bu namuslu iş adamları çaresiz ve yaşamdan bezmiş bir duruma düşürüldüler.
Bu millete bu zulmü kim veya kimler yaşatır bilmiyorum. Bildiğim tek şey sınav sistemini değiştirmeden sınava hazırlık sistemi değiştirilmez. Bu alanda hizmet sunan ve her birisi milyarlarca sermaye ile kurulabilen güzelim kurumların sonunu hazırlamak kesinlikle akılcı ve hakkaniyetli bir çözüm değildir.
Tam 30 yıl Özel Öğretim Kurumlarının her kademesinde görev yapmış birisi olarak yetkililere sesleniyorum; ‘Sınavsız bir hayat olamayacağı gibi sınavsız bir eğitim de olamaz.’ Can çekişmekte olan Özel Öğretim Kurumlarımızı tekrar canlandırmak, sektörde devam eden sancılar ve sıkıntıları gidermek için ivedilikle şu adımlar atılmalıdır.
- Özel Öğretim Kurslarında en az 3 Bilim dalında ders anlatılmasına,
- Liselere Geçiş Sisteminde (TEOG) Modeline dönülmesine,
- Halk Eğitim Merkezlerinin ve Belediyelerin kurs faaliyetlerine son verilmesine,
- Özel okullarda öğrencilere ödenen eğitim ve öğretim desteğinin yeniden başlatılmasına,
- Özel ders için mevzuat düzenlenerek, bu tip hizmetlerin Özel Öğretim Kurumları tarafından verilmesine,
- Özel Öğretim Kurumlarında yürütülen her türlü; ‘Teftiş, Denetim, İnceleme ve Soruşturma’ iş ve işlemlerinin Okul Müdürlerinden oluşan ‘Muhakkikler’ yerine ‘Maarif Müfettişleri’ tarafından yürütülmesi sağlanmalıdır.
Bu düzenlemeler yapıldığı takdirde; ‘Kuyudaki Taşlar’ çıkartılmış olur. Taşların sebep olduğu ağrılar ve sancılar sona erer. ‘Kurs ücretleri de Okul ücretleri de ucuzlar.’ Bu düzenlemeler yapılırsa ‘eğitimin tüm paydaşları’ kazanır. Benden söylemesi…