Kime Emanet - Fatih Erdoğan

ÜMİT VEREN ŞİİRLER

En çok yakın tarihimizde rastladığımız için çoğumuz biliriz, tarihin sıkıntılı dönemlerinde ‘Öz vatanında parya’ misali yaşayan insanlara ümit veren şiirler vardır. Mehmet Akif’in ‘Çanakkale Destanı’, Necip Fazıl’ın ‘Sakarya Türküsü’, Sezai Karakoç’un ‘Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine’ isimli şiirleri bunlardan sadece birkaçıdır. Kendini çaresiz gören yüz binlerce kişi bu şiirleri ‘kutsal metin’ addetmiş ve bu şiirleri ezberleyerek mana dünyasında yaşamış ve yaşatmıştır. Karanlıktan kurtulmada kendisine rehber olarak bu şiirleri seçmiş ve dünden daha aydınlık olan bu günlere gelmeyi başarmışlardır.

Şair Cemil Cüneyd’e ait olan “ KİME EMANET ” isimli şiir de bence diğerleri gibi çaresizlere çare olabilmiş ve bu zümreden olan çok kıymetli şiirlerin arasına girmiştir. Son yıllarda hizmet aşkıyla yanan, kendini İslam’a ve bu ülkeye adamış binlerce çaresiz ve yoksul vatan evladı diğerlerini olduğu gibi bu şiiri de gönüllerine kazımıştır. Hizmet için düzenlenen her toplantıda okunan bu şiir sayesinde dinleyenlere; “yapılan çalışmaların boşa gitmeyeceği” hissiyatı aşılanmıştır. İşte mana denizinde çoktan yerini alan bu şiiri sizlerle paylaşmak istedim.

“Hak Nebinin dilinde nifak sayılmış ‘Emanete’ ihanet,

Tohum toprağa, yavru yuvaya, yuva anaya emanet.

Şak şak olmuş toprak suya, su buluta emanet.

Yusuf kuyuya Mısır, Yusuf’a emanet,

Hak Nebi mağaraya, Medine Hak Nebi’ye emanet…

İbrahim ateşe, İsmail bıçağa emanet,

Ne bıçak ne ateş ne kuyu ne de mağara etmedi ihanet.

Asrın İbrahimleri sana emanet…

Arkadaş gel bir kor gibi yak sineni, çünkü hepsi Allah’a emanet.

İçine doğru derinleş, dibi görünmeyen bir kuyu ol,

Sakla Yusuf’ları koynunda, Yusuf’lar sana emanet.

Mağarada yılan olma. Güvercin gibi vefalı, örümcek gibi tehlikelere perdedar ol.

Mağara gibi al Muhammedileri, al yedi genci, al bütün bir gençliği.

Sümeyra Hak Nebi’yi evlatlarına emanet etti: Sakın ona bir şey olursa eve dönmeyin dedi.

Dönmeden emanete sahip çıkmayacaklarını anlayınca vazgeçtiler eve dönmekten.

Evlerinden çıkmayanlar neyin emanetçisi acaba!

Bilecik istasyonunda yaşlı ana Oğlunu cepheye uğurlarken;

Oğlum Babanı Dimetoka’da, Dayını Şipka’da Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim, Sen benim son yongamsın, Sen de dönmezsen ben Allah’a emanetim diyordu…

Git sen de git;  ‘Minareler ezansız, Camiler Kur’ansız kalacaksa’ sen de git…

Ezan, vatan, Kuran kime emanet? Cafer-i Tayyar şehit olmuştu, Hak Nebi geldi.

Yetimlerin başını okşadı ve ağladı. Baş okşayan kim, gözyaşı kime emanet!

Cephede kanlar içinde son anlarını yaşarken vücudundan kanlı kurşunu çıkarıp; ‘Arkadaşım Memiş, şunu al! Oğluma emanet et! Ben sağ yaşadığım müddetçe görevimi yaptım.

Senden de bunun hakkını vermeni istiyorum’ dediğimi ilet.

Mukaddes kurşun kime emanet, Sütçü İmamın iki bacımızın yaşmağını aldılar diye Maraş’ı kana buladığı: Senin şuurun kime yaşmak kime emanet. Şair Hazreti Amine’ye;

Ey Ebva’da yatan ölü, bahçende açtı dünyanın en güzel gülü’ derken,

Bahçe kime gül kime emanet. Bilal’ler dem tutan bülbüller nerde.

Arkadaş; gül de, bülbül de, bağ da, bahçıvan da

Ateş içindeki İbrahim’ler, kuyudaki Yusuf’lar,

Şu gerideki isimsiz kümbet, şu ilerdeki ıssız mabet

Unutma! Sakın unutma; hepsi ‘Sana’ emanet.”

Evet, bu vatanın en ıssız yerlerindeki en çaresizleri bulmak, onlara çare olmak ve bu ülkenin idaresini yetişen bu imanlı nesle teslim etmek üzere yola çıkanlar Allah’ın izniyle menzile ulaşmaya gayret ediyorlar. Yola çıkanlar aydınlığa çıkıldığında marifeti kendinden sanarak Allah’ın inayetini ve Allah dostlarının gayretlerini ve hizmetlerini unutup  “Zafer bizim sayemizde gerçek oldu” diyerek yoldan çıkanlara da kucak açmaya devam ederlermiş. Çünkü “Güç, başarı, takdir ve alkış riyakârlarda sağırlık ve körlük meydana getirirmiş.” Allah yoldan çıkanlardan eylemesin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Erdoğan Arşivi