Karanlık Savaşçıları – Fatih Erdoğan

Bugün 24 Kasım 2012 Öğretmenler Günü. Kendine ve mesleğine saygı duyan tüm Öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Kendilerine ve sevenlerine sağlık ve mutluluk, hasta olanlarına acil şifa ve Hakka yürüyenlere rahmet ve mağfiret diliyorum.

 

Öğretmenler; etrafına ışık saçarak karanlıkları aydınlığa çeviren cehalet savaşçılarıdır. Geleceğe hükmedecek olan küçücük bireylerin bilgi ve görgü kaynağı, Peygamber efendimizin varisleridir. İnsan denilen yaratıkları ‘Adam’ yapan sanatkârdır onlar. Onlar; cennet mekân Mehmet Akif’in deyişiyle ‘bilen’ kişilerdir. ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Olmaz ya, biri insan biri hayvan’ demiyor mu Akif? Bu yüzden olsa gerek son yıllarda dâhili ve harici bedbahtların hedef tahtası haline getirildi Öğretmenler. Bir yandan sürekli olarak aşağılanarak Türk Milletinin gözünde itibar kaybetmesi sağlanırken diğer yandan eli kanlı PKK teröristleri tarafından dershaneleri ve okulları yakılarak, kaçırılarak ve şehit edilerek ‘Karanlığın Aydınlığı Boğmasına’ zemin hazırlanmaktadır.

 

ÇAKALLIOĞLU HANİFİ

 

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinin Cennetpınarı Köyü İlkokulunda öğretmenlik yaparken 28 Mart 1990 tarihinde şehit edilen ve gerçek cennete göç eden Hanifi Çakallıoğlu’nun yaşam öyküsünü bilir misiniz? Birçoğunuz bilmezsiniz elbette. Gönlü vatan ve insan sevgisiyle dolu adam gibi bir öğretmendi Hanifi. Sırasıyla Kars ve Isparta da görev yaptıktan sonra Kahramanmaraş’a atanmıştı. Tülay hanımla evlenmiş Cenab-ı Hak kendilerine dünya tatlısı Osman Tahir ve Muhammed Hanifi adlarında iki evlat vermişti. Kahramanmaraş Lisesinde aynı sınıfta okumuştuk. Bir başka deyişle sınıf arkadaşıydık. Ara sıra buluşur gelecek adına sohbet ederdik. Osman Tahir ve Muhammed Hanifi hakkındaki hayallerini anlatırdı bana. Ben o tarihte bekârdım. Sadece dinlemekle yetinirdim. Evlenmem, vatana ve millete hayırlı evlatlar yetiştirmem gerektiğini söyler şaka yollu kızardı bana. Hainler, eli kanlı eşkıyalar aldılar elimizden Çakallıoğlu Hanifiyi ve yüzlerce karanlık savaşçısını…

 

AYŞE VE NUMAN KONAKÇI

Hava soğuk mu soğuk, yer gök buz kesiyor. Diyarbakır'ın Bismil ilçesi sanki donuyor. Dışarıda tam diz boyu kar var. Takvimler 26 Ekim 1993'ü gösteriyor. Bu sene Bismile kış erken geliyor. Ayşe ve Numan Öğretmen karları yara yara okuldan eve dönüyorlar. Ayşe Öğretmen küçük kızları Mahinur’u öpüp kokladıktan sonra çay suyunu ocağa koyarak yemekle uğraşmaya koyuluyor. Sahip oldukları en büyük lüks ve de okuldaki yorgunluğu üzerlerinden atabilmek ve üşüyen bedenlerini ısıtabilmenin tek yolu yemekten sonra bir bardak çay içebilmek.

 

Mahinur’u kucağına alan Numan Öğretmenin hiç mi hiç keyfi yok bugün. ‘Hayırdır inşallah memlekette yolunda gitmeyen bir şeyler mi var acaba’ diye geçiriyor içinden.

Ayşe öğretmense farkında Numan’ının sıkıntısının, yıkamaya çalıştığı bardak kayıp yere düşüyor elinden. O da ‘Hayırdır inşallah’ diyor kendi kendine... Küçük Mahinur’u uyutan Numan Öğretmen sofraya geliyor. Hazır olan akşam yemeklerini yiyerek Allaha şükrediyorlar. Numan Öğretmen yarınki plânını yapmak için çalışma masasına oturuyor. ‘İyi ki gelmişiz buralara, görmeyen gözlere göz olduk Ayşe’m’ diyecekken, kapı vuruluyor: Güm, güm, güm… ‘Kapıyı açma Numan’ diyor Ayşe Öğretmen. ‘İçimde bir sıkıntı var. Hayra alamet değil. Yalvarırım açma’ diyor. Dinlemiyor Ayşe’sini Numan Öğretmen. Mutlaka bize ihtiyacı olan birileridir diyor. Ayşe’sine ve aceleyle açıyor kapısını dost bildiklerine. Karşısında eli silahlı eli kanlı bir sürü kudurmuş cani duruyor dışarıda. Numan Öğretmen ‘Allah’ diyerek düşüyor olduğu yere. Vuruyorlar tek günahı Türk olan günahsız Öğretmeni. Ayşe Öğretmen kendi bedenini Numan’ına siper etmek için atılıyor kan kusan silahların üzerine. Oda ‘Allah’ diyerek yığılıyor Numan’ının yanına. Mahinur’u görmeden kaçıyor hainler geldikleri inlerine.

 

Geride kalan Osman Tahir’ler, Muhammed Hanifi’ler ve Mahinur’lar; ‘Biz Öğretmen olacağız biz karanlıkları aydınlatacağız’ dedikçe hainler çılgına dönüyorlar. Bu ülkede Osman Tahir’ler, Muhammed Hanifi’ler ve Mahinur’lar oldukça kendi karanlık emellerinin hiçbir zaman gerçek olamayacağını çok iyi biliyorlar…   

Yaşıyorsunuz içimizde.

İnsanları cehaletten kurtarmak uğruna çıktığınız bu kutlu yolda bazen aile terbiyesi görmemiş bir öğrencinin bazen de kapkara cahil bir velinin saldırısına uğrayabiliyorsunuz. Bazen amirleriniz tarafından dışlanabiliyorsunuz. Bölücü başına ev hapsinin konuşulduğu şu günlerde sizler bilmem hangi mezranın ilkokulunda kanınız ve canınız pahasına görevlerinize devam ediyorsunuz. Bazen de haince ve kalleşçe bir saldırı sonucu bu vatan uğruna canlarınızdan olabiliyorsunuz. Size kaldırılan eller kırılsın. Size uzanan diller kurusun. Gününüz kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Erdoğan Arşivi