Fatih Erdoğan
İşte Gazeteci
FETÖ Terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihinde kalkıştığı başarısız darbe teşebbüsünün ardından birçok yürekli adım atıldı. Devleti, millet adına değil de FETÖ adına yönetmeye kalkan birçok kişi görevinden uzaklaştırıldı. Yapılması gereken temizlik yapılırken elbette bazı yanlışlıklar da yapıldı. Yani kurunun yanında yaşta yandı. Bank Asya da parası olan veya FETÖ’ye bağlı olduğu bilinen bazı sendikalara üye olanlar da meslekten ihraç edildiler.
Geride hiç dokunulmayan bir kesim kaldı. ‘Kim bunlar’ diye soranlar dahil aslında herkes biliyor sorunun cevabını. Cevap elbette siyasiler. MHP’de Genel Başkana baş kaldıran ve Genel Kurulu toplamaya çabalayan bir kaç siyasinin dışında FETÖ’cü diye adlandırılıp tutuklanan pek siyasetçi olmadı.
Kendi dönemlerinde bir darbe teşebbüsünde bulunulan MİT Başkanı yerinde, Kuvvet Komutanları ve Genel Kurmay Başkanı koltuğunda oturuyorlar. Oh ne ala… Bırakın yazmayı, çoğumuzun yüksek sesle düşünmeye dahi cesaret edemediği bu durumu Yenişafak Yazarı Mehmet Şeker; ‘Gerekiyorsa, at değiştirilir arkadaş’ başlığıyla yazıya dökmüş. Bu cesaretinden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Bu duygularla Sayın Şekerin yazısını hep beraber okumaya davet ediyorum:
‘Gerekiyorsa, At Değiştirilir Arkadaş’
Darbe girişimi gecesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği demeç TRT'de yayınlanmayınca, cep telefonuyla görüntülü olarak CNN Türk'e bağlandı ve Hande Fırat'a konuştu. Halkı meydanlara çağırdı. O röportaj görüntüleri hepimizin hafızasında.
Bir kesim, o günden sonra Hande Fırat'ı 15 Temmuz'un kahramanları arasında görmeye başlamasın mı? Az daha ‘Mücahit Hande’ diye tempo tutulacak. Tam bir peri masalı.
Son röportajına kadar sürdü bu algı. Hürriyet yine yapacağını yaptı ve geleneksel ihanet çizgisini devam ettirdi. Günlerdir ‘Karargâh Rahatsız’ başlığını konuşuyoruz. Arkası da gelir, çabuk kapanmaz. Bu pilav çok su kaldırır.
Hürriyet'e yüklenmekse, sağ olsunlar eli kalem tutan ve güzelce konuşanlar o işi başarıyla yürütüyor. Hesap sormaksa, savcı soruşturma başlattı. Gerisi de gelir bir ihtimal. Fakat bu işin tek suçlusu Hürriyet mi? Röportajı veren, sayfalarca konuşanların kabahati yok mu? Hem ‘Sivil iradenin emrindeyiz, milletimizin hizmetindeyiz’ diyeceksin, hem de ‘Bize sorulmadı’ vs. Çok 2Pardonne moi’, ne sorulacaktı?
O röportajı vermeyecektiniz azizim, yanlış oldu. Dahası, pek çok yerde farklı davranacaktınız.
Darbe girişimi sırasında, emrindeki askerler tarafından kaçırılabilen bir komutan olmak, yeterince rahatsız edici değil mi? Saatler boyunca haber alınamayan bir komutan olmak, vicdan yaralamaz mı? Bir yanda ‘Bize düşen, burada ölmektir’ diyen güçlü bir irade varken üstelik…
Sokaklarda yiğitler tankların önüne dikilirken, paletleri altına uzanırken… Kurşunlara göğsünü siper ederken… Silah doğrultan askerlerin üzerine doğru yürürken… Elinde bayraktan başka hiçbir şey olmayan sivil vatandaşlar böyle davranırken… Belinde silah olan bir komutanın, yanına gelenlere teslim olup nereye götürürlerse oraya gitmesi, belindeki kemeri çıkartıp boynuna takmalarına ses çıkarmaması ve sonra da görevine paşa paşa devam etmesi makul mü?
‘Dere geçerken at değiştirilmez’ açıklamasının muhatabı olmak, hazmedilebilir bir durum mudur? Açıkça söylenmiş, yerde ve gökte yankılanmış bir söz bu. Belki dağlık bölgelerde hâlâ yankısı sürüyordur. ‘Esasen atın değiştirilmesi gerektiği malûm da, şu anda derenin ortasındayız’ gibi bir anlam altında ezilmemek mümkün mü? At değişir abicim. Derenin değil, gürül gürül akan bir nehrin ortasında bile olsa…
Kalemine sağlık Sayın Mehmet Şeker. Umarım sadece Hulusi Akar’ın görevden alınması talebinizle yetinmezsiniz, şuana kadar dokunulamayan siyasiler ve bürokratlar için de aynı güzellikte yazılar yazarsınız.