Fatih Erdoğan
‘Canım Sıkıldı’ Diyemem
Dün İstanbul’dan dostlar aradı; ‘Fatihçiğim iki aydan beri arayıp sorduğun yok. Bir problem yok inşallah’ diyerek başladılar söze.
Yok dedim ama doğru değildi. ‘Allah aşkına bu canım ülkede normal olan bir şey mi kaldı, elbette problemler var’ diyemedim.
Sözlerimle kimseyi kırmak, üzmek istemiyorum ama ‘sapla saman bir birine karıştı’ diyemedim. ‘Müslüman Müslüman’ı kırıp geçiriyor, bu ortamda ne konuşacaksın güzel kardeşim’ diyemedim.
Devleti idare eden koca koca adamların ‘basın toplantısı yapacağım diyerek kameraların önüne geçip sanki milletle dalga geçer gibi havadan sudan konuşmalarını hazmedemiyorum’ diyemedim.
Milli Eğitim Bakanının Kasımda ve Nisanda birer hafta tatil yapma düşüncesini ‘bir eğitim reformu olarak açıklamasını bir türlü hazmedemiyorum’ diyemedim.
Bilge Lider Sayın Bahçeli’nin muhtarlık müessesesinin kaldırılmasını önerdiği/talep ettiği günün hemen sonrasında Sayın Cumhurbaşkanının Saltanat Sarayına Muhtarları toplayıp; ‘Silah istediniz onu da verdik, muhtarlık seçimini diğer seçimlerden ayıracağız. Sizlerde İstanbul seçimini alın artık demesini hiç anlamıyorum’ diyemedim.
Ekonomiden sorumlu damat bakanın ‘Nisan ayının başlarında büyük bir heyecanla açıkladığı ekonomik reformun ne zaman işe yarayacağını sorup duran eşe dosta verecek cevap bulamıyorum’ diyemedim.
Ben işten ayrıldım. Büyük oğlan ve kız üniversiteyi bitirdi ama iş bulamıyorlar. Küçük oğlan gurbette üniversite okuyor. ‘Benim emekli maaşım iki bin iki yüz lira. Allahtan başka bir dost, emekli maaşından başka gelir yok. Emeklinin feryadına, gençlerin iş, iş diye haykırmalarına kulak asan bir Müslüman yok’ diyemedim.
Saltanat sarayında oturup pahalılığa, işsizliğe, teröre, ülkenin beka problemlerine çözüm araması gereken Sayın Cumhurbaşkanının ‘hala yerel seçimlerle uğraşmasına bir türlü akıl erdiremiyorum’ diyemedim.
Durup durup ‘bir problem mi var’ diyen İstanbullu dostuma ‘ağzımızın tadımı kaldı kardeşim’ deyince cevabı aldım; ‘Bir Azeri atasözü var. Hiç duymadın mı? ‘Helva helva demekle insanın ağzı tatlı olmazmış der Azeri kardeşlerimiz. Lafla peynir gemisinin yürümediğini öğrendi bu millet. Lafın karın doyurmadığını da biliyor vatandaş.’ İstanbul’a mitil atmakla seçim kazanılamayacağını görecekler ama iş işten geçmiş olacak. İşte o zaman kendilerinin de ağızlarının tadı kaçacak…
İstanbullu dostlara göre ‘Her seçimde sanal bir rakip yaratıp yaratılan bu sanal rakiple kavga ederek seçim kazanma dönemi sona ermiş. Bu taktiği artık yemiyormuş vatandaş. Vatandaş uykudan uyanmış, cambazı tanıyormuş ahali.’
İstanbullu dostlar; ‘Meydanlarda konuşulanlardan vatandaşa bir fayda yok. Kürsülerde bizim derdimizi konuşan kimse kalmadı. Memur, işçi, esnaf sanki vebalı, bunların ismini ağzına almıyor iktidar. Emekliler, asgari ücretliler ne yazık ki yok hükmünde.
İstanbullu dostlar; ‘İmamoğlu önde, İstanbullu arkada ikinci tokadı vurmaya hazırlanıyorlar. Dün kimsenin bilmediği, tanımadığı bir çocuk tek başına bir Cumhurbaşkanını, bir eski Başbakanı, onlarca Bakanı velhasıl Cumhur İttifakını oluşturanların alayını tuş etti. Bugün nakavt edecek’ diyorlar.
Ben dün İstanbul’da yaşayan doslarla yaptığım görüşmeyi aktardım. Yalansa onların yalanı, yanlışsa onların yanlışı. Dostlarıma; ‘Atma Recep din kardeşiyiz’ dedim ama üstlerine bile almadılar. ‘Zamanı geldiğinde hangi Recep’in attığını görürsün’ diyerek telefonu kapattılar.
‘Canım sıkıldı, inşallah yanılıyorlar’ diyemem…