Fatih Erdoğan
Can’a Dokunmak
Okumuş ve adam olmuş her insanın saygıyla, minnetle ve şükranla andığı, hatırladığı ve dualar ettiği en az bir öğretmen vardır gönlünün derinliklerinde. Adı bazen Solmaz Öğretmen bazen Gülsen Öğretmen bazen Fatih Öğretmen olur. Adı ne olursa olsun en kalbi dualar en içten sevgiler yüreğimize dokunabilen, hayatımızda iz bırakabilen Öğretmenlerimize olsun. Cana dokunabilen Öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler günü kutlu olsun…
Milletler bu günü ve yarınlarını huzurlu, mutlu ve güvenli bir biçimde yaşamak istiyorlarsa evlatlarına; ‘Hakkı, hukuku, maziyi, atiyi, çalışmayı, üretmeyi kısaca hayatı’ öğretmek zorundadırlar. Çocuklarına; ‘iyiyi, doğruyu ve güzeli’ öğretecek öğretmenler yetiştirmeleri gerekmektedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ‘mum misali, etrafını aydınlatmak için kendini tüketen, başarı odaklı yaşayan, yaşarken öğreten’ öğretmenler yetiştirebilmişiz. Ne yazık ki sonraları her gelen iktidar mensupları kendi dünya görüşlerine uygun, kendi düşüncelerini öğretecek öğretmen yetiştirme gayretine düşmüş ve bu sebeple öğretmenlerimizin seviyesi hep gerilemiştir.
Siyasiler kendilerine yandaş yetiştirmek yerine evlatlarını hayata hazırlatmak için muallim yetiştirmeye çalışsalar inanın her şey düzelecektir. Öğretmen, vatanını, milletini çok sevmeli, haktan ve hukuktan ayrılmamalı, halkını şucu-bucu diye ayırmamalı, Allahın yarattığı her şeyi yaratandan ötürü sevmeli. Bu şekilde yetişen öğretmen neler yapar bir bakalım:
Bu öğretmenler öğrencilerine ilk önce; ‘bilginin bir üstünlük, bir hükmetme, kişiye menfaat sağlama aracı olmadığını, bilginin hayatın akışı içerisindeki zorlukları yenmeyi sağlayan pratik ve kullanılabilir bir araç olduğunu’ öğretecektir.
Bu öğretmenler öğrencilerine; ‘liyakat’i, hak etmeyi, kazanmanın ve kaybetmenin ne demek olduğunu, kazanılan bir liranın bulunan yüz liradan daha değerli olduğunu, hayatta hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu’ öğretecektir.
Bu öğretmen öğrencilerine; ‘Tüm insanları dinlemesini fakat tüm dinlediklerini gerçeğin süzgecinden geçirerek sadece iyiyi ve doğruyu kullanmasını’ öğretecektir.
Bu öğretmen öğrencilerine; ‘Gülmeyi, sessiz kahkahaların sırrını, sevmeyi, aşkı, ağlamayı, zorbalara baş eğmemeyi, haktan ayrılmamayı, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini, düştüğü yerden nasıl kalkacağını’ öğretecektir.
Bu öğretmenler öğrencilerine; ‘Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamayı, eğer haklı olduğuna inanıyorsa kalabalığın karşısına dikilip savaşmasını, haksızlıklara asla boyun eğilmemesini’ öğretecektir.
Bu öğretmenler öğrencilerine; ‘ kendi kendilerine yetmeyi atak, girişken, sorumluluk almayı, soru sormayı, kurallara niçin uyması gerektiğini, hakkını aramayı, itiraz etmeyi, araştırmayı ve karar vermeyi’ öğretecektir.
Bu öğretmenler öğrencilerini; ‘kendilerini seven, kendilerine güvenen, kendilerini anlatabilen, başkalarını anlayabilen, amaçlı yaşayan, hayatına anlam katabilen, girişken, sorumluluk ve risk alabilen, yeni fikirlere açık, yaratıcı, üretken’ kişiler olarak yetiştirecektir.
Yüreklerimizin bir köşesinde kendine yer edinen öğretmenlerin tamamı; ‘eli öpülesi diye tanımlanan veya Peygamberimizin varisleri olarak adlandırılan ya da mum misali başkalarının hayatını aydınlattığı söylenen’ öğretmenler değil midir?
Öğrencilerinin canlarına, yüreklerine dokunabilen, onların hayatlarında iz bırakabilen, onlara sevgiyi, saygıyı, doğruluğu, dürüstlüğü, bilgiyi, bilginin önemini öğreten öğretmenlerimi saygı ve hürmetle selamlıyorum. Rahmeti Rahmana yürüyenleri rahmetle yâd ediyorum. Yaşayanlara hayırlı uzun ömürler diliyor saygı ve hürmetle ellerinden öpüyorum.