Fatih Erdoğan
Baba Canın Niye Sıdkın?
Yorgun argın işten eve dönüyorsunuz. Mübarek ramazan ayındasınız. Günler uzun mu uzun. Hanımefendi mutfağa girmenizi istemiyor. Çünkü her şeye burnunuzu sokuyorsunuz. En iyisi biraz uzanmak diyorsunuz. Televizyonun karşısındaki divana sırtüstü yatıyorsunuz. Yatmanızla birlikte gözleriniz ağırlaşıyor. Tatlı bir uyku çöküyor üzerinize ve dalıp gidiyorsunuz rüyalar âlemine…
Dört bir yandan üstünüze üstünüze saldıran içerideki ve dışarıdaki Müslüman/Türk düşmanlarıyla boğuşurken rüyanızda, dünyalar güzeli kızınız tatlı sesiyle bölüyor uykunuzu. Hafiften aralıyorsunuz gözlerinizi. Bir yandan sizi uyandıran yavrunuza boş boş bakarken bir yandan da olup biteni anlamaya çalışıyorsunuz. Sizi uyandırmakla görevlendirilmiş olan güzel kızınızın ‘Kalk babacığım kalk, nerdeyse ezan okunacak’ nidasıyla yerinizden doğruluyor, mutfaktaki tam tekmil hazırlanmış olan masadaki yerinizi alıyorsunuz.
Heyecanla beklediğiniz ve sizi müthiş bir sevince boğan ‘Akşam Ezanı’ okunuyor nihayet. ‘Allahumme leke sumtu ve bike amentu ve aleyke tevekkeltu veala rizkuke eftertu’ (Allah'ım senin rızân için oruç tuttum Sana inandım Sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açıyorum) duasını okuduktan sonra buz gibi olmuş bir yudum suyla orucunuzu açıyorsunuz.
Allah’ın verdiği bir birinden lezzetli nimetlerle karnınızı doyurduktan sonra; ‘Allah’ım, Sana sonsuz hamd, Peygamber Efendimize salât-ü selam olsun. Sana inandık, Sana güvendik, Senin rızan için oruç tuttuk, verdiğin helal rızıkla iftar ettik, Orucumuzu, namazımızı ve tüm iyiliklerimizi kabul eyle’ duasını okuyor ve sofradan kalkmaya hazırlanıyorsunuz.
Kimseye çaktırmadan yerinizden kalkmaya çalışırken güzeller güzeli kızınız; ‘Canını sıkan bir şey mi var babacığım?’ diyerek yakalıyor sizi. ‘Şükürler olsun yok bir şey’ diyerek tekrar oturuyorsun ama kimseyi inandıramıyorsun!
‘Ne oldu bey anlat hele’ diyen eşinize vereceğiniz cevabı düşünürken, ‘elinize sağlık demeyi bile unuttuğuna göre mutlaka canını sıkan bir şey var. Gizleme bizden babacığım’ diye seslenen kızınıza dönüp laf yetiştirmeye hazırlanırken kolay kolay lafa karışmayan küçük oğlunuz giriyor sahneye. ÖSYM Puanı çokta yeterli olmayan, büyük bir ihtimalle arzu ettiği fakülteye kayıt yaptıramayacak olan son yonganız; ‘Benim puan mı sıktı canını? Yapma be baba! Sıkma canını her olur olmaz işe. Allah göstermesin, Sana bir şey olursa biz ne yaparız’ diyerek kırıyor her türlü direncinizi?
Vazgeçerek masadan kalma hamlenizden tekrar oturuyorsunuz iskemlenize. Peki; ‘Peki anlatacağım bir bir beni üzen şeyleri’ diyorsunuz, duyulmasını istemediğiniz kısık bir sesle. Diliniz çözülüyor. Siz söze başlarken bir yandan, sizi derin düşüncelere salan problemi/problemleri mutlaka öğrenmek isteyen aile fertleriniz daha bir dikkatle bakıyor yüzünüze. Bir bardak çay istiyorsunuz kızınızdan; ‘Akşam Namazını kıldıktan sonra’ diyorsunuz ve kalkıyorsunuz masadan…
Namazınız bitene kadar başınızdan ayrılamayan hane halkına dönüyorsunuz ve bir bir anlatmaya başlıyorsunuz kaygılarınızı ve tasalarınızı. ‘Bakın Canlarım, bildiğiniz gibi biz Türk’üz ve de Müslüman’ız elhamdülillah. Bu halimizle dünde gurur duyduk, bu günde. Yerde ve gökte yaşayan kimler varsa duysunlar ve bilsinler ki, gurur duyacağız yarın da…
Ama kolay olmayacak canlarım, hiç kolay olmayacak Müslümanları ve de Türkleri korumak ve kollamak. Hem içeride hem de dışarıdaki Türklere tahammülleri olmayan gâvur döllerinin 1096 yılında oluşturulan Birinci Haçlı Ordusundaki gâvur döllerinden hiç mi hiç farkları yok. Sanki bu gün işleri biraz daha kolay gibi canlarım. Asırlardan beri İslam’ın sancaktarlığını/bayraktarlığını yapan Türkleri top yekûn yok etme gayretleri ciddi mesafe kat etmiş gibi gözüküyor.
Türk Yurdunda idareyi Türküm diyemeyenler ele geçirmiş, Batı Trakya’da, Balkanlar’da, Makedonya’da, Kosova’da, Romanya’da, Bosna – Hersek’de, Deli Orman’da, Rusya’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Dağıstan’da, Afganistan’da ve Doğu Türkistan’da Müslüman ve Türk katliamları acımasızca devam etmektedir. Bu duruma maalesef bir avuç Ülkücüden gayri kimsenin aldırdığı yoktur. Şu aziz mübarek ramazan ayında iftar sofralarında zevk-ü sefaya dalan, tıka basa tıkınan, boylarınca israf bataklığına saplanan idarecileri düşündükçe üzülmemek ne mümkün?’ Üstelik bunlarla koalisyon ortağı olmamız için sabah akşam, gündüz gece olmadık tehditler savuran baykuşlar elbet huzurumuzu bozuyor yavrum.
Tek tesellimiz İmam Gazali Hazretlerinin bizlere öğrettiği dua canlarım. Gece gündüz, 7/24 saat bu duayı okumalıyız, kesinlikle ihmal etmemeliyiz; ‘Allah’ım; İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Vatanımızı ve Milletimizi (Türkleri) her türlü tehlikelerden koru. Bize dünyada ve ahirette iyilik ve güzellikler ver. Bizi, annemizi, babamızı ve bütün inananları bağışla. Şüphesiz Sen işiten ve duaları kabul edensin.’ Âmin...