Fatih Erdoğan
Ayn El- Arab başımıza çok işler açacak
Tüm güzel günlerin çabucak geçtiği gibi Ramazan Bayramı da çabucak geldi ve geçti. Üç günlük bayramın iki gününün zaten tatil olan cumartesi ve pazar günlerine rastlamış olması çalışanların pek hoşuna gitmese de bayram, bayram gibi yaşandı ve sona erdi. Cenab-ı Hak tüm İslam âlemine tekrarını nasip etsin inşallah…
Ramazan Bayramı süresince, polis ve jandarma ekiplerinin aldığı tedbirlere, yetkililerin ve sivil toplum örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen bu bayramda da, trafik kazaları durmadı, 72 kişi öldü, 464 kişi de yaralandı. Trafikteki arabaların büyük çoğunluğu yeni, yollar ise en az üç şerit. Buna rağmen Bayramlarımızı kana bulayan ve tüm halkımıza zehir eden bu kazalar ne yazık ki bir türlü bitirilemiyor. Yakın bir gelecekte biteceği de ne yazık ki söylenemez. Vatandaşlarımızın içerisinde bulunduğu bu aymazlık, bu kuralsızlık, bu saygısızlıkla bu sorun asla çözülemez.
Ayşe’nin tatile çıktığı 20 Temmuz bizler için çok kutlu bir tarih; “1974 Kıbrıs Barış Harekâtının başladığı gün.” Resmi olmasa da Türkler için başka bir bayram günü.(20 Temmuz niye resmi bayram ilan edilmez acaba?) Buna rağmen bayram tatilinin bittiği ilk gün olması münasebetiyle sabah işe gitmek hiçte kolay olmadı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulmasına vesile olan 20 Temmuz gününde tüm Türklerin çocuklar gibi şen olması gerekirken aksine bende ve mesai arkadaşlarımda nedenini bilemediğimiz bir biçimde bu günün kasvetli bir gün olacağı şeklinde bir his vardı.
Kara haber öğle namazını kılıp tekrar iş yerine döndüğümde kondu önüme. Önüme konan haber; “Suriye’nin Ayn El-Arab bölgesine geçmek isteyen bir gurup gencimizin Urfa’nın Suruç İlçesi'ndeki Amara Kültür Merkezi önünde toplandıkları ve bir basın açıklaması yaptıkları sırada (20 Temmuz 2015 Pazartesi günü saat 11.45 sularında) Canlı bomba saldırısına maruz kaldıkları” haberiydi. İlk belirlemelere göre 28 kişinin öldüğü ve 100’ü aşkın yaralının bulunduğu açıklandı. Günün sonunda ölü sayısı maalesef 30’a ulaştı. Ayn El- Arab başımıza çok işler açacak gibi.
Suruç katliamının ardından bir kara haberde Genelkurmaydan geldi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada “Adıyaman'da PKK tarafından askere ateş açıldığı, karşılık verilmesi üzerine çatışma çıktığı, çatışmanın devam ettiği, çatışmada bir başçavuş’umuzun hayatını kaybetti” belirtiliyordu.
Bu tür katliamları eskiden HDP’lilerin “sırtımızı yaslanmaktan utanmıyoruz” dedikleri eli kanlı PKK yapardı sadece. Şimdi ise o eli kanlı terör örgütünün PYD gibi IŞID gibi ikiz kardeşleri oldu. Ne yazık ki bölgemizdeki terör örgütleri çoğaldı. Bu tür olayların ardından, insanlıktan nasibini almayan birileri gibi “İtler birbirlerini yesinler” deyip geçebilir miyiz? Geçemeyiz. Bu doğru bir yaklaşım olmaz. Terörün mezhebi, dini, milliyeti olmaz çünkü. Hiçbir günahı olmayan Türkleri ve Kürtleri dün PKK vuruyordu, bu gün IŞID vuruyor. O yüzden en gür sesimizle lanetlemeliyiz terör olaylarını.
Devletler ve hükümetler içerde ve dışarıda bir yandan her türlü askeri ve polisiye önlemleri alırken diğer yanda gereken siyasi ve hukuki düzenlemeleri de yapıyorlar. Ey hükümetteki kardeşlerim siz ne yapıyorsunuz? “Baş edemedim bari baş eğeyim” mi diyorsunuz? Devlet adamları nedeni ne olursa olsun teröristlerle aynı masaya oturmazlar. Sınırlara seyyar mahkemeler kurdurmazlar. Ordusundaki generallerin tamamını hapse atmazlar. Polislerini kendi elleriyle dağıtmazlar. 40 yıldan beri dağdaki bu hainlerle mücadele eden Milliyetçilere; “Siz kandan besleniyorsunuz” demezler. Okullardan andımızı, Devlet kurumlarından “Ne Mutlu Türküm Diyene” levhalarını asla kaldırtmazlar. Devlet adamları bunları asla yapmazlar. Yapanlar asla devlet adamı olamazlar. Onlar mutlaka birilerinin adamıdırlar…
Devlet adamları bilirler ki taviz tavizi doğurur. “Andımızı kaldırdınız da ne oldu?” Bu hainler hidayete mi erdi? Verilen tavizlerle hidayete filan eren yok. Hainler şimdi de İstiklal Marşının kalkmasını, gönderdeki al bayrağın inmesini bekliyorlar. Ne yapacaksınız? Andımızın ardından İstiklal Marşımızı da kaldıracak mısın?
Bu zihniyetteki bir siyasi partiyle Milliyetçiler nasıl bir araya gelir de hükümet kurarlar! Bu ülke hükümetsiz kalırsa bunun vebali MHP’nin olurmuş. 13 yıl tek başına iktidar olacaksın, Devletin tüm birimlerini siyasallaştıracaksın, yalanı ve talanı meşrulaştıracaksın, hiçbir yasaya uymayacaksın, vatandaşın; “sizin iktidar olmanızı istemiyorum” demesine rağmen Milliyetçileri bir birine düşürmeye çalışarak, yalan ve dolanlarla tekrar iktidar olmaya çalışacaksınız. Milliyetçiler sizi bir daha iktidar yapar mı? Bence yapmaz. Devlet Bey neylerse güzel eyler. Sizin tuzaklarınıza asla düşmez…