“Gizli sırlarımı âşikâr” eder,
Sırra kadem basar, sır olup gider,
“Bir yiğit gurbete” düşünce ne der?
Hâle tercümandır bizim türküler…
Fitil işler kalbimdeki yaraya,
“Selvi boylum” hasret girdi araya,
Diyârı gurbette döndüm çıraya,
Ocakta dumandır bizim türküler…
“Kara bahta, kem tâlihe” sitemli,
Felek vurmuş, bakışları elemli,
Yine yağmur yağmış, gözleri nemli,
Bir ebr-i nisandır bizim türküler…
Bulut gelir, kirpiklere yaslanır,
“Kırmızı gül” gözyaşıyla ıslanır,
“Nenni” deyi yavrusuna seslenir,
Vuslattır, hicrandır bizim türküler…
Gönül goncasına “höllük eleyen”,
Hayâlleri umutlara beleyen,
“Ayrılık” derdinden “aman” dileyen,
“Gam yüklü” kervandır bizim türküler…
“Bayram” gelir, yüreklere “kan damlar”,
Sînemize demir atar akşamlar,
Her ağıt duyanda göverir gamlar,
Âh ile figandır bizim türküler…
Kırık havaların kıvraktır hâli,
Dağıtır kasveti, döker melâli,
“Havuzu dolanan” ezgi misâli,
Bazen de fettandır bizim türküler…
“Bulguru kaynatıp” bir fasıl açar,
“Güzeller içinde” kendinden geçer,
Sevinçle oynayıp, neşeyle uçar,
Ak saçlı civandır bizim türküler…
Bir bakarsın “pencereden kar” gelir,
Her mısraın menziline yâr gelir,
“Gönül dağı” türkülere dar gelir,
Sâhilsiz ummandır bizim türküler…
“Oğrun oğrun kaş altından” baktırır,
Üşüyen kalplere sevdâ çektirir,
“Yeşil köşkün lambasını” yaktırır,
İlahî ihsandır bizim türküler…
“Garip bülbül gibi” gülleri deren,
“Seyreyle” diyerek gönlünü veren,
“Kudret-i Mevlâ”ya duâ gönderen,
Rahmân’a mihmandır bizim türküler…