Ramazan Avcı
ŞAİRLER EYDÜR
Kahramanmaraş’ın, Kültür Bakanlığınca halk şairi olarak tescillenen iki güzide şairi, Mehmet Gözükara ve İsmail Kutlu Özalp’in Türk halk şiirindeki atışma geleneğini sazsız olarak icra ettikleri şiirleri “İki Yürek Bir Ses Oldu-Sazsız Atışma” adıyla kitap hâline getirildi. Türk halk şirinin yeni şartlar içinde gelişmesine katkı sağlayacağına inandığımız bu kitap atışma geleneğini de yeniden gündemimize taşımaktadır.
Türkçede “söylemek” anlamına gelen “ayıt-” adında bir fiil vardır. ayıt-. eyit-, ayt, eyt- (Gülensoy, 2011:95) biçiminde de kullanılan bu kelime Dede Korkut hikâyelerinde ve Yunus Emre’nin şiirlerinde “ayıttı”, “eydür” olarak sık sık karşımıza çıkar.
Ayıtmak fiilinin işteş hâle gelmesiyle de karşılıklı konuşma, söyleşme anlamında “aytışmak” fiili doğmuş ve bu fiil zamanla “atışmak” hâline gelmiştir. Günlük hayatta atışmak; “ağız kavgası etmek” anlamına gelirken halk edebiyatında “saz şairlerinin belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemesi” (TDK, 2005:144) anlamında kullanılmış, Türk dünyasında âşık tarzı halk şiiri geleneğinin en sevilen türü olmuştur.
Teknolojik gelişmeler ve sosyokültürel hayatta meydana gelen değişimler âşık tarzı halk şiirinin sözlü geleneğine dayanan atışma türünün icra edilmesini imkânsız hâle getirmiş, günümüzde sembolik bir değer ifade etmeye başlamıştır. Bu geleneğin yeni şartlar içinde yaşaması ve gelecek kuşaklara aktarılması için devletçe tedbirlerin alınmasının beklendiği günümüzde, halk şiiri geleneğinin harlı ocaklarından biri olan Afşin- Elbistan yöresinin, şiiri dert edinen gayretli kalem halk şairleri atışma türüne sahip çıkarak bu geleneğin günümüz şartlarında nasıl sürdürülebileceğini edebiyat dünyasına göstermişlerdir.
Günümüz kalem halk şairlerinden Mehmet Gözükara, atışma türünün modern şartlarda gelişerek devam etmesi için öncü olan sanatçılarımızdan biridir. Daha önce bir grup halk şairiyle mektuplaşma yoluyla yaptıkları atışmaları Namluya Şiir Sürdüler (Müşterek, 2008) Kılıçtan Keskin (2012) ve Söz Açarı (Tayyip Atmaca ile müşterek, 2014) adlı kitaplarla okuyucularıyla paylaşmış, bu çalışmalar edebiyat dünyasında takdirle karşılanmıştı. Mehmet Gözükara, değerli şair İsmail Kutlu Özalp ile bu başarılı çalışmalara bir yenisini daha ekleyerek elimizdeki bu eseri ortaya koymuşlardır. 4’ü 7’li, 43’ü 11’li heceyle kaleme alınan toplam 47 atışmadan oluşan eser, geleneksel atışma türünün bütün özelliklerini yansıtmaktadır.
Atışmanın; halk şiiri geleneğinin devam etmesi, Türkçenin zenginleşmesi, duygu ve düşüncelerin paylaşılması, özgür ifadenin gelişmesi, sözün edep ölçeğinde kullanılması bakımlarından çok önemli katkısı vardır. Gözükara ve Kutlu, eserin tekellüm (bilgi vermek için yapılan söyleşi) bölümünde atışmanın ne olduğunu öylesine güzel açıklıyorlar ki, bu açıklamaların yanında sözlükler müflis kalıyor.
Gözükara’ya göre atışma, “alevdir, közdür; sözü mecrasının içinde yüzdürmektir, dalgalı bir deryaya benzer; gönül ipliğinin solmaz boyasıdır, bazan kâbus dolu bir rüyadır; hâl ehli olanların işidir, hikmetli söyleme sanatıdır, kitabı ve mektebi yoktur, fıtratında edeb vardır ve dahi dinleyen gerektir.”
İsmail Kutlu Özalp’a göre ise atışma, “sözleri közden örülen, bahçesine gülle girilen, doyulmaz bir düş ve hülya, kölenin de hanın da bir olduğu meydandır.”
Atışma türünün bütün özelliklerini ve güzelliklerini ortaya koyan bir kompozisyon bütünlüğü taşıyan eserde öğütleme, yalanlama, taşlama, lebdeğmez, muamma gibi atışmanın bütün bölümleri yer almakta; zincirli koşma, tecnis koşma, yedekli koşma, zincirli yedekli musammat koşma, müracaa koşma, dedim-dedili koşma, ağıt, münacaat, mani gibi türler aracılığı ile son derece başarılı atışmalar bulunmaktadır. Atışmanın yapıldığı türlerle ilgili olarak da okuyucuyu bilgilendirmek üzere dipnotlar kullanılmıştır. Şunu belirtmek gerekir ki, yukarıda adları belirtilen türlerde atışma örneklerini bulmak oldukça zordur. Bu özelliği ile eser atışma türüyle ilgili başvuru kitabı olmaya namzet görünmektedir.
Konuşalım, diyerek yola çıkan şairler,
Kutlu:
Derdimiz bir, yaremizi
Ta en baştan konuşalım.
Dile döküp çaremizi
Gel yavaştan konuşalım.
Gözükara:
Bulamadık başımızı
Düşen taştan konuşalım
Tatsız tuzsuz aşımızı
Eden puşttan konuşalım
Mısralarıyla atışmanın konu alanını tespite başlıyorlar.
Şiirlerde didaktik ve hikemî söylem ön plana çıkmaktadır. Fakat ne anlam sanata, ne de sanat anlama feda edilmektedir. Bu yönüyle okuyucular hem fikrî tecrübe edinmekte, hem de estetik zevk almaktadır. Rüyayı Yorduk başlıklı atışma, bir rüyanın şiir şeklinde ve ibret alınacak tarzda yorumlanışıyla bu yargımıza örnek teşkil etmektedir.
Kutlu:
Dün gece rüyada duyduğum bir ses
Kalk ayağa, çöküp kalma diyordu.
Daha varsa alacağın bir nefes
Tükenip kendini salma diyordu.
Gözükara:
Rüya ile amel olmaz velâkin
Bu bir gerçek çöküp kalmamalısın
Ecel yetmeyince bulmaz velâkin
Canını sehpaya salmamalısın
Eserde şairlerin dile, sanata ve düşünceye olan hâkimiyetleri, toplumun her kesimini ilgilendiren konuların ele alınması okuyucuya doyumsuz bir edebî haz vermektedir.
Halk şairleri, aynı zamanda toplumun kanaat önderleridir. Bilgi ve tecrübeleriyle toplum hayatına yön vermekte etkili olurlar. Mesela, asırlardır tüm dünyada kadın hakları gündeme gelmiş, fakat her devirde kadınlara baskı ve zulüm yapılmış, onlar hakir görülmüştür. Gözükara ve Kutlu, bir halk şairi olarak bu konuda toplumunu aydınlatmayı kendilerine görev sayıyorlar ve aşağıdaki atışmayı gerçekleştiriyorlar:
Gözükara:
Kadın bir annedir kadın bacıdır
Kadını cevherle ölçmeye kalkma
Kadın erkeğinin huzur tacıdır
Eşini kızından seçmeye kalkma
Kutlu
Kadın merhamettir, kadın şefkattir
Başka türlü ölçüp biçmedim asla.
Her addan öteye adın şefkattir
Kadr u kıymetinden geçmedim asla.
Bazı atışmalarda alegorik kurgularla dönemin sosyal sorunları dile getirilmekte ve sorumlular taşlanmaktadır.
Kutlu:
Hikâye bu, ülkelerin birinde
Haklı sustu, azan azdı ha azdı
Kökler vardı kaç yüz metre derinde
Adam elleriyle kazdı ha kazdı.
Gözükara:
Hikâye eylenen yazık ülkeye
Haklının susması azana yarar
Korku hâkim olur şehire köye
Milletin sinmesi kızana yarar
Halk şairlerinin sosyal, siyasî ve güncel olaylara duyarsız kalması beklenemez. Nitekim Seyrani’den Abdurrahim Karakoç’a yüzlerce halk şairi yalnızca dönemlerine özgü sosyal ve siyasî konularla ilgili taşlama türünde şiirler de söylemişler fakat bu şiirlerin arasında her döneme hitap etmeyenler sonraki yıllarda itibar görmemişlerdir. Abdurrahim Karakoç’un İMF ve enflasyon hakkında yazdığı onlarca şiir buna örnektir.
Bu eserde de yukarıda sözü edilen konularda yazılmış, gelecekte belki de hatırlanamayacak iki atışma görüyoruz. “Kalmadı” ve “Terörle Gelinen Nokta” adlı taşlama türündeki bu şiirler, -bugün için zevkle okuyor olmamıza rağmen-bana göre ele aldığı konu itibariyle gelecekte aynı zevkle okunamayabilir. Umarım yanılırım.
Gözükara ve Kutlu, atışma türünün konu ve şekil bakımından çerçevesini genişletmeye çalışmışlar ve bunda da fevkalade başarılı olmuşlardır. Nitekim, atışmaları daha zevkli hale getirmek için kelimeyi değil de sesi ön plana çıkartan bir atışma modeli geliştirmişlerdir:
Ben “S” Söyleyeyim Sende “K” Söyle!
Gözükara:
Gök kubbede hoş bir seda bırakan
“Ses” te iki “s” var sen de“k” söyle
Hangi âşık ister yardan kana kan
“Sus” da iki “s” var sen de“k” söyle
Kutlu:
Harflere şekil ver, manaya uyum
“Kök” de iki “k” var sen de “s” söyle.
Göze görmek gerek kulağa duyum
“Kek” de iki “k” var sen de “s” söyle.
Yine “harf destanı” diyebileceğimiz yeni ve başarılı bir model daha geliştirdiklerini görüyoruz. Daha da özgün olan yönü, şairlerden birinin Arap alfabesine, diğerinin ise Latin alfabesine ait sesleri konu ediniyor olmasıdır:
Gözükara:
“Elif” güzellerde servi dal olur
“Be” bismillah dense başka hâl olur
“Te”de tekerleme zülüf tel olur
“Se” sinesin açtığını yazalım
Kutlu:
“A” harfine mana versem kızıyor
“Be”nin gözlerinden yaşlar sızıyor
“Ce” ile “Çe” orta yerde geziyor
“De” karnını açıp gitti, yazamam.
Kekeme (dil tutulması) adını verdikleri şiir örnekleri de şairlerimizin geliştirdikleri bir başka atışma tekniğidir:
Kekeme (Dil Tutulması)
Kutlu:
Ö-ö-ömür bi-bi- bir kuş misali
Ge- ge- gelip gi-gi- gider unutma.
Ve-ve- vefa yok ya-ya- yâr, visali
Ça-ça- çalıp gi-gi- gider unutma.
Gözükara:
Ca-ca- canın bi-bi- bir kuş misali
Çı-çı- çıkar gi-gi- gider unutma
A-a- aşk ba-ba- batında kor âli
Ya-ya- yakar gi-gi- gider unutma
Atışmalar leb değmezsiz olur mu? Atışmaların en zor ve heyecanlı bölümü olan leb değmez türünde de şairlerimizin güzel örnekler sunduğunu görüyoruz:
Gözükara:
Kokularken çiçekleri gülleri
Kan içinde kalır kanar elleri
Tezeneyle sarhoş olur telleri
İnler Gözükara sazı aşığın
Kutlu:
Gâhî Leyla diye çölde gezinir
Gâhî seyyah olur elde gezinir
Derdi anlayana telde gezinir
Kutlu’ca tanınır gizi aşığın.
Atışma türünün, kafiyenin (uyak, ayak) üzerine inşa edildiği bir gerçektir. Bir şair kafiyeyi ne kadar zengin ve ustalıkla kullanırsa o denli başarılı demektir. Gözükara ve Kutlu’nun atışmalarında öyle ustalıklar var ki, yalnızca dörtlüğe ait olan değil, her mısra sonundaki kelimeyi ayaklı kullanarak cevapların verilmesi okuyucuyu hayrete düşürmektedirler:
Kutlu:
Ekleme, çıkarma, bölme, kesiri
Şiir ilk kez görmüş gibi nesiri
Bilemem ne oldu, neyin tesiri
İtlerle kurtları karışır gördüm.
Gözükara:
Kardık birbirine tam’ıkesiri
Şiir yaptık parçalayıp nesiri
Kalbimize vurdu şöhret tesiri
Dalak mide böbrek karışır olduk
Ancak, halk şiirinde hüner, yalnızca heceyi ve kafiyeyi ustaca kullanmak değildir. Asıl ustalık anlamı heceye ve kafiyeye kurban etmeden anlamı, anlatımı ve şekli et-tırnak hâline getirmektir. Bu eserdeki şiirleri kaliteli, güzel ve etkileyici kılan da bu ustalıktır.
Gözükara:
Tarak değmiş belli tek tek teline
Su da yosun gibi inmiş beline
Görenin dolaşır dili diline
Kök attı dal budak saldı saçları
Kutlu:
Güneş ışıl ışıl teline düşmüş
Taranmış uçları beline düşmüş
Kim sevmiş, kimlerin eline düşmüş
Benzemiş ateşe, köze saçları.
Gözükara ve Kutlu, halkın çok sevdiği mani türündeki atışmalara yeni örnekler ekleyerek bu türün zenginleşmesine katkı sağlıyorlar:
Gözükara:
Mani yazdık söz oldu
Yürek yandı köz oldu
Kem gözlere dikkat et
Deme sonra göz oldu
Kutlu:
Mani yazdım manine
Kem gözlere mani ne
Darb-ı mesel değil bu
Bilemedim mani ne.
Türk halk şiirinin yeni şartlar içinde yaşatılması, günümüz ve gelecek kuşaklara aktarılması, atışma türünün ağız dalaşı olmaktan çıkartılıp edep ölçeğinde özgür düşüncenin ifadesi olarak icra edilmesi, Türkçemizin kullanım imkânlarının zenginleştirilmesi gibi birçok amaca hizmet ettiğini düşündüğümüz bu özgün çalışmadan dolayı değerli şairlerimiz Mehmet Gözükara ve İsmail Kutlu Özalp’i kutluyor, eserin Türk şiirine hayırlı olmasını diliyorum.
Ramazan AVCI
KAYNAKÇA
GÜLENSOY, Tuncer (2011). Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, 1.c., Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Türk Dil Kurumu, (2005). Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara