Anadolu Kültürünün Küllerinden Doğan İki Kitap: Altın Çıkını Ve Seyyah Yazılar

ANADOLU KÜLTÜRÜNÜN KÜLLERİNDEN DOĞAN İKİ KİTAP: ALTIN ÇIKINI VE SEYYAH YAZILAR

Ramazan AVCI

 

Elbistan havzasının çalışkan ve üretken şair ve yazarı Mehmet Gözükara, daha önce yayımlamış olduğu şiir türündeki 10 eserinin ardından, yaşadığı çevrenin sözlü halk kültürüyle kendi araştırma, gezi, gözlem ve tecrübelerini bir potada yoğurarak bu salgın döneminde zevkle okuyabileceğimiz Altın Çıkını ve Seyyah Yazar adlı nesir türünde iki eser yayımladı.

Altın Çıkını: Bu Çıkında Kültür Taşıyan Hikâyeler Var

Bir milletin inanç, bilgi, fikir, sanat, âdet ve geleneklerinin kısaca kültürünün taşıyıcısı olan halk hikâyeleri, âşıklık geleneği, masal, destan, efsane, çocuk oyunları, müzik, atasözleri, fıkra, söz varlığı, deyiş gibi sözlü geleneğe bağlı anlatımlar somut olmayan kültürel mirasımızın en önemli ögeleridir. Bu mirası yaşatmak, günümüze ve geleceğe taşımak milletin bekası için son derece önem arz eder.

Elbistan havzası, yukarıda özetlediğimiz somut olmayan kültürel miras bakımından oldukça zengin malzemeleri barındıran bir bölgemizdir. Bu değerleri muhafaza etmek ve geleceğe taşımak için gönüllü araştırmacı ve yazarlarımız, değişik türlerde kitap çalışmaları yapmaktadırlar. Mehmet Göçer’in Un Sandığı serisi, Arif Bilgin’in Terk Eden Elbistan serisi bu alanda akla ilk gelen kıymetli eserlerden bazılarıdır.

Şair/yazar Mehmet Gözükara tarafından Mayıs 2020’de yayımlanan Altın Çıkını adlı eser, doğrudan olmasa da dolaylı olarak kültürel değerleri günümüze taşımaktadır. Şöyle ki, önceki eserler yaşanmış veya derlenmiş hatıralardan, anekdotlardan oluşurken bu eserin hikâye formatında kaleme alındığını görüyoruz. Gülnar Yayınları arasında çıkan kitap, 250 sayfadan  ve 15 müstakil yazıdan oluşuyor.

Kitabın yazarı Sayın Mehmet Gözükara; hem Kültür Bakanlığınca “Kalem Halk Şairi” unvanıyla tescil edilmiş somut olmayan kültürel mirasın bir taşıyıcısı, hem de halk bilimine karşı büyük ilgisi ve bu alanda araştırmaları olan bir yazardır.

Mehmet Gözükara, Altın Çıkını adlı eserde Elbistan ve çevresindeki bir nesil öncesi sayılabilecek, kendi ifadesiyle “Fertlerinin aynı kaptan yemek yediği ve aynı bardaktan su içtiği aile bağlarının güçlü olduğu zamanlarda”, göçebe ve tarım kültürüne ait sosyal hayatın yaşanmış hikâyelerini, modern hikâye tekniği ile ele alıyor.

Konusu Elbistan ve dolaylarında geçen hikâyelerde Anadolu insanının sevgisi, zevki, vatan muhabbeti, hayata bakışı; aşk, macera ve heyecan aksiyonuyla anlatılırken bu anlatımın içinde tıpkı nehir gibi sözlü geleneğe bağlı anlatımlar yaşantının doğallığı içinde akıp gitmektedir.

“Dilden gelen elden gelseydi, her fukara padişah olurdu.”

“Her insan sütünün hükmünü işler”

‘Herkes ölü evine gider, ama kendi ölüsüne ağlar’

“Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez, benzi sararır”

“Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş” olmazmış.

“Dağ başına kış, insan başına iş gelirmiş”.

“Kötü günün ömrü az olur.”

“Söz demir kertiği gibi olmalı.” gibi yöreye has atasözleri;

 “Eli terazi, gözü mizan olmak.”, “ garamete uğramak”, “gözden ıramak”, “yel yepelek gelmek” gibi deyimler;

“Tohul, boranı, gendime, cangama, deyişetçi” gibi yerel kelimeler olayların akışı içinde yer almakta ve günümüze taşınmaktadır.

Klasik trajedi tiyatrolarında ihtiyar korosu olurdu. Bu korodaki ihtiyarların sözleri, olayın gidişatına göre sağduyunun sesi, halkın düşüncelerinin tercümanı olurlardı. Mehmet Gözükara, anlatımlarında dörtlüklere de yer veriyor. Bu dörtlükler tıpkı ihtiyar korosu gibi Anadolu insanının duygu ve düşüncelerine tercüman oluyor.  Halk hikâyelerini çağrıştıran bu tarz hikâyeler özgün özellik gösteriyor.

Seyyah Yazar: Zamana Kayıt Düşen Yazılar

Özelde edebi metinler, genelde de sanat eserleri bakmakla görmek arasındaki farkın tezahürüdür, denilebilir. Sanatçıyı da farklı kılan bu özelliktir. Herkesin bakıp da göremediğini fark etmek, gördüklerinden bizim düşünemediğimiz anlamları çıkartabilmek, dış dünyayı aklın ve duyguların süzgecinden geçirerek yeni bir dünya düzeniyle dile getirmek yazar ve şairlerin özellikleridir. Bakmak ve görmek arasındaki farkı en güzel şekilde ortaya koyan edebî türlerin başında da gezi yazıları gelmektedir.

Şair/yazar Mehmet Gözükara, davetli olduğu kültür ve sanat etkinlikleri münasebetiyle gittiği farklı coğrafyalara ve mekânlara, buralarda katıldığı programlara ait gözlem, izlenim, duygu ve düşüncelerini hem güçlü bir şair hem de nasir kimliğiyle dile getiren, kayıt altına alan bir sanatçımızdır. Yazar, bu yazılarının bir kısmını Temmuz 2020’de yayımladığı Seyyah Yazar Gezerken Gördüklerim adlı eserinde bir araya getirerek okuyucuyla paylaşmaktadır. Gülnar Yayınları arasında yayımlanan, 200 sayfadan oluşan eser; gezi ve gözlem özelliği gösteren “Akılda Kalanlar”, sanatçılarla anılarından oluşan “Gönle Dokunanlar” ve etkinliklerle ilgili izlenimlerin yer aldığı “Gönlün Dokudukları” başlığı altında üç bölümden oluşur.

Mehmet Gözükara’nın, gidilen yerlere ait tabii güzellikler yanında tarih, coğrafya, edebiyat, kültür, sanat, gelenek ve görenekler gibi pek çok alanda tespit ve değerlendirmeler yapması; çok yönlü ve hemen her türde ayrı ayrı görebileceğimiz konuları bir arada ele alması, bu eseri edebî bir tür olmakla birlikte aynı zamanda başvurulacak bir kaynak hâline getirmektedir.

Gözükara, eserinde seyahat pergelinin merkezini kadim bir kültür şehri olan Elbistan’a teyelleyip pergelin diğer ucunu yurdun diğer il ve ilçelerinde dolaştırıyor. Eserdeki yazıların bir kısmı gezi özelliğini taşırken, bir kısmı hatıra özelliği, bir kısmı da gezi ve hatıraların kaynaşmasından oluşan çeşni göstermektedir.

Mehmet Gözükara, bu eserinde karşımıza bazen Evliya Çelebi gibi gezilen görülen yerlerin tarihsel hikâyelerini, bazen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’inde olduğu gibi mekânların kültürel kimliklerini, bazen Hasan Reşit Tankut’un Maraş Yollarında eserinde olduğu gibi Kahramanmaraş’ın gizemli ve ilgi bekleyen mekânlarını, çözüm bekleyen sorunlarını dile getiriyor. Konuya daha çok da edebiyat, kültür ve sanat tarihi açılarından yaklaşan yazar, bu alandaki gözlem ve izlenimlerini, değerlendirmelerini samimi bir dille, zaman zaman da yapıcı eleştirel yaklaşımla kayıt altına alıyor.

Gerçekleri esas almasının yanında bakış açısı ve yorumlarıyla esere zenginlik ve renk katan Mehmet Gözükara, duygularını anlatmaya düzyazının kifayet etmediği anlarda şiirin imkânlarını devreye sokarak anlatım imkânlarını zenginleştiriyor. Bu yönüyle eser manzum-mensur bir özelliğe bürünerek özgünleşiyor.

Eserde; Bahaettin Karakoç ile Hurman Çayı üstüne kurulan haymada çay muhabbeti yapacak,  Çanakkale’yi şair gözüyle tanıyacak, Nurhak’ta bizi kardeş yapan kültürel kodlarımızı paylaşacak, Eskişehir’de Türk Dünyası’nın şiir iklimini soluyacak, Diyarbakır’ın “Sur”larını ve “sır”larını ifşa edecek, Tekir’de şair ve dağ oylumlu sohbet yapacak, Erciyes Dağı’ndan şairlere seslenecek, Kitap Fuarlarında kelam ve kalem erbabıyla tanışacağız.

Anadolu folkloruyla bezenmiş hikâyelerden oluşan Kültür Çıkını ve zamana kayıt düşen Seyyah Yazar’dan dolayı Sayın Mehmet Gözükara’yı tebrik ediyor, güzel çalışmalarının devamını diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Avcı Arşivi