Güçlü Birey Nasıl Yetişir?

Türkiye soğuk savaş döneminin Demirperde ülkeleri gibiydi. Çok şükür perde aralandı ve hızla “ceberrut devlet” anlayışından, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” misyonuna evirilen bir dönemi yaşıyoruz. Hakkını teslim edeceğimiz çok güzel gelişmeler oldu.  

Lakin hala var olan Demirperde’nin, paslanan demirinin bıraktığı,  kirli izleri silmenin vaktinin geldiğini düşünüyorum.  Korku, güvensizlik ve dizayn etme ürünü olan ve bu gün, bir kısmı fiilen uygulanmayan “gereksiz, ülkenin demokratik, özgürlükçü, çağdaş görünümüne zarar veren” kanunları, onunla beraber “özgürlük anlayışını” sorgulamak gerekiyor. İşte bunlara birkaç örnek:

  • 671 no'lu "Şapka İktizası Hakkında ” Bu gün bu kanuna göre, hepimiz suç işliyoruz. Fiilen uygulaması bitmiş, süs diye orda duruyor.
  • 2596 sayılı “Bazı Kisvelerin (kıyafetlerin) Giyilemeyeceğine Dair Kanun. “ Şimdi parkta oturan takkeli, börklü, hacı amcaların hepsi suç işliyor.
  • 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması hakkındaki kanun. Cem evleri, cemaat ve vakıflara ait mekânlar ile ne kadar türbe varsa kapatılması gerekiyor.
  • 5816 no’lu Atatürk'ü Koruma Kanununu. 2015 in Türkiye’sinde bir takım ilke ve inkılâpları nasıl tartışacağız. Sorgulamayan, her şeyi mutlak doğru gibi anlayan bir birey ne kadar özgür olabilir. Dogma bir yaklaşım, bilimle çelişmez mi? Üstelik daha da ters tepiyor ve insanların beyninde şüphe uyandırmıyor mu?
  • 430 no’lu Tevhid-i Tedrisat Kanunu. Talip Terbiye Kurulunun onayından geçmemiş bir bilgiyi, Çağdaş bile olsa, öğretemezsiniz çocuklara. Torna makinesinden çıkar gibi tek tip insan yetişme anlayışı, hangi özgür birey ve özgür beyinle örtüşür.  Dünya’da eğitim felsefesi ve sistemleri üzerine çok farklı yaklaşım ve uygulamalar var. Çok derin bir konu olduğu için girmeyelim şimdi.

“Bizde neden bilim adamı yeterince yok” sızlanışlarına kısmen cevap olabilecek anlamsız kanunlar belki.   Oysa sorgulayan, merak uyandıran, araştırmaya ve buluşa zorlayan bir eğitim ve bilim sistemi yeni ufuklara yol aralayacaktır. Ayy! aydın, vayy! yandım, korosunun çağdaş(!) sazendeleri, CNN eşliğinde,  “istemezüüük!”, “istemezüüük!”  yortusunun kutsal tütsüsünü tüttüre dursun,  “kalorisiz kapçığın dumanı çok çıkar,” biliriz.   İki yüz yıldır, başı öne eğilen bu necip milletimizin, alev koru olmuş yüreği;  aşkla, şevkle, imanla, bakışları artık yeni ufukları tarar, biliriz. Güçlü olmamızı bekleyen, ezilen, sömürülen, yeryüzünün mağdur ve mazlum milletlerinin dayanacak hali kalmadı, biliriz.

Yeni ufuklara; paslı, makaslı, kafesli, tek sesli bir araçla yol alamayız. Şekil medeniyetinden, şehir medeniyetine, “fasıl” medeniyetinden “asıl” medeniyete giden yol, gerçek özgürlükten geçiyor. Gerçek özgürlük, güçlü bireyi yetiştirecek, güçlü birey güçlü ülkenin yapı taşı olacaktır, vesselam.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Çelik Arşivi