Hasan Bilgekaan
Eğitimin Toplum İçin Önemi
Bugün yaşadığımız bu dünyada geçmişten bugüne toplumun ayakta durmasını sağlayan pek çok etken vardır. Toplum denen oluşum, toplumda bulunan bireyler sayesinde varlığını sürdürebilir. Toplumun varlığını sürdürebilmesi için de bu bireylerin çaba göstermeleri gerekmektedir. Bu nedenle toplum varlığının devamlılığı, toplumdaki tüm bireylerin ortak amacı olmalıdır.
Bireylerin çalışma ve emekleri, toplumu ayakta tutan yegâne unsudur. Bu gerçek, insanların toplumsal hayata geçişinden bu yana hiç değişmemiştir. Her toplum, kendi bireylerinin çalışma ve uğraşları nispetinde yükselir ve ilerler, yine bireylerinin tembellik ve cahillikleri oranında da geriler. İkinci dünya harbi sonrası harap olan devletler bugün capcanlı ve diri olarak dünyanın sayılı devletleri arasına girebilmeyi başarmışlardır, bulundukları konumu bilim ve tekniğe verdiği önemle ve teknolojik gelişmelere öncülük etmelerine borçludurlar.
Bugünün dünyasında dünyanın üçte biri Müslüman halklardan oluşmaktadır. Fakat bu ülkelerde kan, gözyaşı, acı, yoksulluk, hastalık ve dermansız dertler asla son bulmuyor. Bu ülkelerde sürekli ıstırap ve keder hüküm sürüyor. Çünkü bu ülkelerde yaşayan insanlar, hala bilime teknolojiye ve kendi aralarında birliği sağlayamamış yüce Allah’ın resulüne ümmet olmayı başaramamış eğitimden bi haber olmuşlardır. Bu yüzden çağdaş dünyaya ayak uyduramıyorlar. Bu günün dünyasında birlik olamamış fitnenin kol gezdiği ancak emperyalizmin uygun gördüğü kadar yaşam standartları olan toplumlar vardır. Böyle toplumların kalkındığına tarihin hiçbir döneminde şahit olunmamıştır.
Bir ülke, bir toplum kalkınmak ve kendini geliştirmek istiyorsa, her şeyden önce bireylerine kaliteli ve sağlıklı bir eğitim vermek mecburiyetindedir. Aksi takdirde o toplumun esir ve mahkûm olması kaçınılmaz bir sondur. Mustafa Kemal ATATÜRK “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder” diyerek eğitimin önemi yeterince vurgulamıştır.
Günümüzde kendilerini ilerici görenlerin uyguladığı eğitim sistemleri çocuklarımızı sanal ve yapmacıktan öteye götürememiştir. Gençlerimizin beyinleri sanal yaşamlarla tv internet ve yazılı basın tarafından işgal edilmiş durumdadır. Öyle bir gençlik yetiştiriliyor ki sorgulamayan, hayatı sanal yaşayan, dinden uzak, ilimden uzak en önemlisi aile hayatından uzak batılı toplum yaşantılarını örnek alan bir birey olarak yetişiyorlar. Tarih de ne zaman ki toplumlarda inançlar, kültürler, yaşam tarzları ve aile yapıları itibari ile yozlaşma başladı, işte o zaman o toplumlar tarih sahnesinden silindiler yok oldular.
İşte bu ortamdan çıkıp yeni Türkiye’yi kurtaracak Türk Milleti’nin milli egemenliğini doğrudan toplumun tüm fertlerinin benimseyebildiği yeni bir toplum oluşturmak ve herkesin eşit olduğu bir toplum yapısının geliştiği bir ortamın oluştuğu yeni bir Türkiye’yi oluşturacak gençliğin yetişmesinden tüm toplum olarak sorumluyuz. Bu çağdaş neslin devam etmesinin tek yolunun güçlü ve özgün bir eğitim sisteminden geçtiğini görüyoruz ve biliyoruz, bu yüzden uygar bir toplumun ilk adımı olarak, insanların beyinlerini örümcek ağlarıyla ören batılı sanal yaşam tarzı ve eğitim sisteminden vaz geçilip, “milli” olan bir eğitim sistemini, milli eğitimi hakim kılmaktır. Kendi benliğimizden, kültürümüzden, yaşam tarzımızdan, inançlarımızdan taviz vermeden uygar dünyanın kabul ettiği evrensel matematik, fizik, kimya, geometri gibi bilimsel derslerden de maksimum seviyede faydalanmamız gerektir. Çünkü gelişen ve değişen dünyada, gelişmelere ayak uyduramayanların sonu yok olup gitmektir. Gelişimi yakalayabilmek ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Bu vesile ile burada Peygamberimiz
Ebu'd-Derda radıyallahu anh Peygamberimiz (s.a.v)'ın şöyle dediğini işittim: "Kim bir ilim öğrenmek için bir yola süluk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar alim için istiğfar ederler. alimin abid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir."
Eğitim, sadece toplumu geliştirmek ve ileri götürmekle değil, bireyin yaşamını daha olumlu, daha kaliteli ve güzel olması bakımından da önemlidir. Toplumun kaderini belirleyen, toplumun refah ve yaşam düzeyini artıran eğitimli insanların almış oldukları bu eğitim, yaşadıkları toplumdan başka bu bireylerin kendi özel yaşantılarında da onlara çok fayda sağlamaktadır. Eğitimli bir insanla eğitimsiz bir insanın hayata bakışı, olaylar hakkındaki yorum ve düşünceleri, yaşam standardı ve imkânları aynı değildir.
Maalesef günümüzde milli olamamış kullanılan ve farkında olmadan veya bilerek birilerinin çıkarlarına hizmet eden insanların hemen hepsi eğitimli ve amiyane tabirle “eğitimli cahil” olarak nitelendirilen kimselerdir. Çünkü eğitimsiz insanı kandırmak ve kullanmak çok zordur onların kendi doğruları vardır ve kalıplaşmıştır. Bugün yaşadığımız dünyada hala eğitim sistemlerinde dini ön planda tutan batılı toplumlar, kendileri gibi düşünmeyen inançları farklı toplumlara eğitimde dinsizliği empoze etmeye çalışıyorlar laiklik kisvesi altında, hâlbuki eğitim çocuğun aileden alacağı ve yaşadığı toplumdan aldığı dini öğretiler ve kültürel öğretilerle başlar. Bu öğretiler gelecekte insanın kendi karakterini ve benliğini oluşturur. Bunu çok iyi bilen batılılar kendi çocuklarını önce dini ve kültürel öğretilerle donatırlar ondan sonra ilim öğretirler. Bizim gibi ülkelere de laiklik kisvesi altında inançsızlığı ve kendi geçmişini inkar eden bir gençlik yetişmesi için olanca gücüyle çabalamaktadırlar. Kendi benliğini ve kültürünü unutan insan başkasının boyunduruğu altında yaşamaya mahkûmdurlar. O yüzden bu gibi toplumlarda kan gözyaşı savaşlar eksik olmamaktadırlar.
Yazımı, yine Atatürk’ün bir sözüyle sonlandırmak istiyorum; “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran eğitim ordusudur.”