Ali Kara
YAŞLILARA SAYGI
Bir ayet-i kerimede:
“Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?”Buyrulmuştur. (Yasin Suresi 36/68)
Hadis-i şerifte ise:.
“Allah’ım aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza kabir azabından sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.”Buyrulmuştur.(Buhari da’avat, Müslim zikir, Tirmizi da’avat)
Yaşlılıktaki en korkunç şey, akıl zafiyetidir. Bu duruma, yaşlılığın verdiği çocuklaşmada denilebilir.
Bir insan yenilgiyi kabul etmiyor, fedakârlığa katlanmıyor, her şeye karşı çıkıyor, ses ve gürültüden kaçıyor, bulutlu havalarda bel-bacak ağrısı çekiyor, dişleriyle ayrı yerde uyuyor, kalb, damar sertliği, kolesterol ve tansiyon gibi hastalıklar da birbirini takip ediyor ise, maalesef, o kimsede yaşlılık alâmetleri başlamış demektir.
Yaşlılık çarşıda satılan bir meyve olsaydı, almak şöyle dursun, tadına bakan olmazdı. Çünkü yaşlılık, hastalık taşıyan vapurların demir attığı bir liman gibidir.
Gençliği ilkbahar sayanlar, yaşlılığı kışa benzetirler. Ancak; bu kışın arkasında bahar yoktur. Aksine ölüm korkusu vardır. Yani İhtiyarlıktaki ölüm korkusu, gençlikten daha baskındır. Hâlbuki ecelin ne zaman ve nerede geleceği belli değildir.
Ayet-i kerime de bu durum şöyle anlatılır.
“Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır.” Ali İmran suresi 3/145
Gerçekten Allah Teâlâ’nın izni ve iradesi olmadan ister döşekte, ister savaşta olsun, hiçbir kimsenin ölme ihtimali yoktur. Yani ecel, Allah (c.c.) katında bilinen bir vakit ile takdir edilmiştir. Ne ileri gider, ne de geri kalır. Ancak hayatında İslam’ın yasak ettiği hayatı sürdürenler, ölümün stresi ile yaşamaktan kendini alamazlar.
Yaşayan bir kimsenin, ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini de Allah(c.c.)’tan başka kimse bilmez. Ancak her günün ölüme doğru gittiği düşünülürse, yaşlının ölüme daha yakın olduğu anlaşılmış olur.
Hayat yıl içindeki mevsimler gibidir baharı yazı olduğu gibi, son baharı ve kışı da vardır.
Allah’a kul olmak için bu dönemlerin her biri ayrı bir fırsatı ihtiva etmektedir. Ancak insanı kemale erdiren en kıymetli dönem, yaşlılık dönemidir.
Bugünün yaşlıları, geçmişin gençleri idi. Bu günün gençleri de yarının yaşlıları olacaktır.
Allah insanoğlunu önce güçsüz bir bebek olarak yaratır. Sonra güç kuvvet verir, yaşlandığı zaman da tekrar güçsüz hale getirir. Bundan dolayı, savaşta bile, silah kullanamayan yaşlılarla kadınların öldürülmesi dinimizce yasaklanmıştır.
Yaşlılık, her insanın ilgi ve sevgiye muhtaç olduğu bir dönemdir. Bu dönem, aslında ailemizin mutluluk ve bereket kaynağıdır. Çünkü yaşlılarımız, kültürümüzü, milli ve Manevi değerlerimizi geleceğe taşıyan köprüler gibidirler. Yaşlılığın değerini tarif eden peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
"Eğer süt emen çocuklar, beli bükük yaşlılar, otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerinize azâb sel gibi yağardı." Buyurmak suretiyle, yaşlıların rahmet vesilesi olduğunu dile getirmiştir.( feyzül kadir 5/344)
Bundan dolayı, yaşlılara saygı ve hürmet, Allah’ın emri, Peygamber (s.a.v.)Efendimizin de sünnetidir.
Mekkenin fetih günü Hz. Ebûbekir(r.a.) İslam’ı kabul etmesini çok arzu ettiği babasını alıp Resûlullah’ın huzuruna getirmişti. Allah Resûlü, yaşlı ve gözleri görmeyen Ebû Kuhâfe’yi karşısında gördüğü zaman, mütevazı bir şekilde hürmet etmiş, Hz Ebubekir’e hitaben:
“Keşke bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da biz onun ayağına gitseydik olmaz mıydı?”buyurmuştur.
Yaşlılarla ilgili birkaç hadis-i şerif i zikredelim.
Bir hadis-i şerifte:
“Küçüklerimize merhamet, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” Buyrulmuştur. (Tirmizi birr)
Başka bir hadis-i şerifte:
“Saçı-sakalı ağarmış yaşlı Müslümanlara saygı göstermek, Allah’a saygıdandır.” buyrulmuştur.(Ebu davud edep)
Bir başka hadis-i şerifte ise:
“Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar”buyrulmuştur.(Tirmizi bir) 27.01.2023
Ali KARA
Emekli müftü