Mehmet Fiskeci
Rize, Konya ve Kahramanmaraş… Ellere var, bize yok mu?
7 Haziran genel seçimleri geride kalalı 15 gün oldu. Tartışması sürüyor oysa. Partiler, aldıkları oylar, koalisyon hesapları, görüşmeleri derken, bu geçen süre içinde hep şunu duydum; “Genel seçimlerde en çok oyu veren illerin başında Rize geliyor. Gayet normal. Çünkü Cumhurbaşkanının memleketi. Konya dersen, ikinci… Sebebi de Başbakanın memleketi.
Bize gelince, biz de ilk üç’teyiz ya, üçüncü sıradayız ya, bizim kimimiz var?”
Her ne kadar teşkilattaki arkadaşlar, ki başta sayın Metin Doğan, milletvekili sayısını koruduklarını söylese de, yukarıdaki kriterler göz önüne alındığında söylenenler noktasına, virgülüne kadar doğru.
Sayın Doğan’dan seçimin, sonuçların bir değerlendirmesini istedik, ilke gereği konuşmama hakkını kullandı. Genel Merkez talimatı. Eyvallah dedik.
Biz, Kahramanmaraş’ta oylarının düşmesine rağmen, 6 milletvekilinin korunmasını başarı olarak algıladık, bunu da kendisine söyledik.
Rize’nin Cumhurbaşkanı varsa, Konya’nın Başbakanı varsa, bizim de Mahir Ünal’ımız var dedim.
*
Siz her ne kadar alnının çatından konuşan, son söyleyeceğini ilk söyleyip muhatabını sözün gelişi mermi manyağı yapan, konuşturmayan, dinlemeyen, kişilere tepeden bakan biri olarak yorumlasanız, tarif etseniz de, değil.
Belki ilk bakışta öyle algılanabilir de, içi dünyasına girdiğinizde, munis, güler yüzlü, babacan biri olduğunu hissettiğinizde, ilk intibaınızın ne kadar yanlış olduğunu görürsünüz zaten.
Bir veciz söz var, sık sık yazarım, “Gördüm ve başımdan geçti demek, duydum demekten daha iyi bir muhakeme şeklidir!”
O’nu tanıyanlar bilir ancak! Dünya tatlısıdır sayın Ünal…
*
Şimdi… Önümüzde koalisyon görüşmeleri var. Belki de ya Ekim sonlarında, ya da Kasım’ın 22’sinde bir erken seçim kokusu var siyasi havada. Ankara’nın havası zaten parçalı bulutlu. Belki yağmur yağacak, belki tipi kopacak, belki fırtına. Belki de tusunami yaşanacak bilinmez, Ankara’nın havası hava değil bu günlerde. Belki de bir yerlere yıldırım düşebilir. Ankara’ya düşen yıldırım, ülkenin üzerine düşmüş sayılır ki, tahribatı ve hasarını tespit etmek çok müşkül olacak.
Zaten Ankara’nın oldu bitti ne tavasını severim, ne de havasını.