14 ve 28 Mayıs Seçimin üzerinden haftalar geçti her şeyi açık açık konuşmanın zamanı geldi.

Duyguların yerini mantık almaya başladı. Duygusal tepkiler (sevinç veya öfke) sağlıklı analizlere dönüşmeli.

O halde artık konuşmaya başlayın.

Önce şu tespiti birlikte yapalım. Toplumun yarısında büyük bir sevinç olmasa bile toplumun yarısında

büyük bir çöküş, büyük bir moralsizlik var…

Bunca sene seçim izlerim hiçbirinde kaybedenlerin bu kadar üzüntülü olduğuna şahit olmadım.

Güçlü bir el, önce anket şirketlerini harekete geçirdi 6 ‘lı masada Sayın Kılıçdaroğlu’nu ön plana çıkarılmasını başardı. Ardından Masada Sayın Kılıçdaroğlu ile bu işi başaramayız diyen Sayın Akşener’i devre dışı bıraktı.

Kamuoyu araştırma şirketlerine alttan alttan besleyen güçlü bu el, sonucun böyle olmasını sağladı? Ama önce şu gerçeğin tespitini ortaya koyalım. Sayın Erdoğan’ı yenmenin tek yolu, Karşısına çıkardığının rakibin bir tık daha üste olmaz lazım. Çünkü muhalefet partileri bunu kavrayamadılar, yâda kavramak istemediler.

Ringe çıkan iki boksör de aynı kiloda aynı sıklette olmazsa birinin yenilmesi doğal olarak kaçınılmaz halde olacaktır, tıpkı Sayın Erdoğan ile Sayın Kılıçdaroğlu gibi?

Bu işin raconunu böyle okumalıyız? Böyle tercüme etmeliyiz?

Muhalefet yaptığı hatalarla, yaptığı yanlışlarla kendi sesini zaten kesti. Kendi ipini çekti.

Toplumdaki derin üzüntünün, çaresizliğin nedeni bu… Çünkü kimse önünü göremiyor. Çıkış yolunu bulamıyor. Kaybedenler, kazandık demeye halen devem ediyor? CHP’de Genel Başkan dahil büyük değişim olmazsa bu milletin çoğu bir daha bunlara oy filan vermez. Çünkü halk yoruldu kaybedenleri taşımaktan.