Yaşlılıktaki en korkunç şey,  insanın yüz hatlarından çok, aklında zayıflık meydana gelmesidir. Bu duruma, yaşlılık çocuklaşması da diyebilirsiniz.  

Bir kişi yenilgiyi kabul etmiyor, fedakârlığı göze alamıyor, her fikre karşı çıkıyor, ses ve gürültüden kaçıyor, bulutlu havalarda bel-bacak ağrısı çekiyor, dişleriyle ayrı yerlerde uyuyor, kolesterol ve tansiyon da birbirine karışmış ise, yaşlılık başlamış demektir. 

Yaşlılık çarşıda satılsaydı, al­mak şöyle dursun, tadına bakan bile olmazdı. Çünkü yaşlılık,  hastalık taşıyan vapurların demir attığı liman gibidir. Onun için Hadis-i şerifin bir bölümünde: 

 “..Allah’ım düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, sana sığınırım.” Buyrulmuştur. (Müslim Zikr 52) 

İhtiyarlıktaki ölüm korkusu, gençlikten daha baskındır.  Hâlbuki ecelin ne zaman ve nerede geleceği belli değildir. Ayet-i kerimede: 

“Hiçbir imse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır.” Buyrulmaktadır..(Âl-i İmran Sûresi, 3/145) 

Yani Allah’ın izni ol­madan, ister döşekte, ister savaşta olsun, hiç kimsenin ölme ihtimali yoktur. Zira ecel, Allah (c.c.) katında bilinen bir vakit ile takdir edilmiştir ki; “Ne ileri gider, ne de geri kalır.”  

Ancak, her gün ölüme doğru gittiği için, yaşlılar ölüme daha yakındır. Bundan dolayı hazırlıklı olmak gerekir.  

Ölümü yok olma sayan insanlar, her hastalıkta ölüm korkusu yaşarlar. Müslümanlar ahiret hayatına inandıkları için ölümü Allah’a kavuşma olarak kabul eder, onun stresini çekmezler.   

Bazı yaşlılar hastalıktan şikâyet eder. Yaşlılığı göz ardı edip,  tedavi olamadıklarını söylerler. Bu durumu açıklayan hadis-i şerifte: 

“Ey Allah’ın kulları! Tedaviyi arayın Zira, Allah Teâla hazretleri verdiği her hastalığın şifasını da vermiştir. Bundan sadece ihtiyarlık hariçtir, (onun tedavisi yoktur)”  buyrulmuştur. (Buhari Tıb) 

 Allah (c.c.) her canlı için bir zaman tahsis etmiştir. O zaman geldiğinde, vücut makinesi faaliyetini durduracak, Azrail(a.s.) da görevini yapacaktır. Yani yaşlılıktan dolayı göz damarları çürümüş insanın, tedavi için feryat etmesinin bir anlamı yoktur. Kadere iman edenin, kederden emin olduğu gibi, hikmete ram olan da, stresten uzak olacaktır.   

Yaşlılığın bir zor tarafı da,  bildiği doğruları gençlere kabul ettirme güçlüğüdür. Bu­nun açık misali, Hz. Yakub (a.s.) da vuku bul­muştur. Konu ile ilgili ayet-i kerime şöyledir. 

“Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yu­suf’un kokusunu alıyorum” dedi.( Yusuf Sûresi, 12/94) 

Hz. Yusuf (a.s.) a kardeşleri yardım için gitmişlerdi. Gerekli yardımı yaptıktan sonra,  ağlamaktan gözleri görmez hale gelen babasının, gözlerine sürülmek üzere, gömleğini de kardeşlerine vermişti. Gömleği getiren kafile, Mısırdan çıktığı zaman, çok uzaklarda olmasına rağmen, Hz. Yakub (a.s.), oğlunun kokusunu al­maya başlamıştı. Bu bir mucize olduğu için, fizik kanunlarına da ters düşüyordu. Zira, rüzgar bir gömleğin kokusunu değiştirmeden, o kadar uzaklara götüremezdi. Ancak Hz. Yakub (a.s.) ihtiyar olduğu için, bunak derler düşüncesiyle koku aldığını söylerken, çok tedbirli yaklaşıyor, kendisine gülmelerinden, hatta bunak demele­rinden endişe ediyordu. Çünkü ihtiyarların söyle­diği sözler, saygısız gençler için, hayâli olan hayat hikayelerinden başka bir şey sayılmaz.  

Bunun konumuzla ilgili olan tarafı şudur. 

Yaşlı insanların bir şeyi söylerken çok tedbirli olmaları gerekir. Çünkü her söylediği doğru olsa bile, yanlış anlaşılma tehlikesi vardır. Resulullah (s.a.v.) Efendimizin “Düşkünlük derecesine va­ran ihtiyarlık” diye tarif buyurduğu şey, belki de budur.  

İhtiyarlar bir şeyi söyleyince suç olduğu gibi, söylemediği zaman da suç olabilir. Onun için dikkatli olmak gerekir.  

Bir hadis-i şerifte: 

 “İhtiyar kimsenin kalbi; iki şeyin sevgisinde daima gençtir.(bunlar da) Hayat sevgisi ile çok mal sevgisdir.” buyurulmuştur. (Buhari Zühd) 

Yani Ruh yaşlanmadığı için, yaşlıların gönlünde gençlik esintileri devam eder. Çünkü kalbin yaşı yoktur. Çalıştığı müddetçe sağlam demektir.  

Bazı insanlar ihtiyarladıkça mal hırsları da ona paralel olarak artar. Haksız mal edinme hususunda da son derece gayretli olur. Halbuki Haram yoldan elde edilen mal, kişinin, ahirete bakan gözünü kör eder, Cehennem’e doğru yol almaya yarar.  

Dünya malının bir top beze dayandığı herkes tarafından bilinmesine rağmen, insanlar servet hırsını içinden söküp atamazlar. Bu hırs, yaşlan­dık­ça kuvvetlenir. Bunun tedavisi, ayet ve hadislere sarılmakla mümkündür Onun için hadis-i şerifte: 

“Allah’ım doymak bilmeyen nefisten sana sığınırım”denilmek suretiyle mal hırsının kötülüğü dile getirilmiştir. (Tirmizî, Da’avât ; Nesâî, İstiâze ) 

       Yaşlılıkta dinç kalmanın en kolay yolu, okumak, yazmak, fikri çalışmayı devam ettirmek Hayır hasenat yapmak ve hayırlı işlerle meşgul olmaktır. 05 04 2021 

                 Ali KARA 

                Emekli Müftü