Akif Arslan
KSÜ’de sendika başkanına mobbing
KSÜ’de Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Doç. Dr. Hasan Furkan’ın rektör Deveci tarafından mobbinge tabi tutulduğu iddia edidi.
Doç. Dr. Furkan’a Elbistan’daki bir iftar yemeğinde ‘KSÜ’de işler iyi gitmiyor’ diyerek yaptığı eleştiri üzerine soruşturma açıldı.
Mevzuata aykırı olmasına rağmen bir sendika başkanına soruşturma açılması, başkana mobbing uygulamasını gündeme getirdi.
Mobbinge maruz kalan Doç. Dr. Hasan Furkan’ı bildiklerini anlatmaya ve kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyoruz.
Rektör Deveci, daha önce de gündeme gelen ve dün de gazetemizde yer alan iddialara karşı sessizliği de devam ediyor.
KSÜ’de sendika başkanına mobbing
KSÜ’de Prof. Dr. Durmuş Deveci’nin rektörlüğü ile birlikte uygulamalar, kafaları karıştırıyor.
Kurulduğu günden bu yana, bir türlü halkla barışamayan ve Kahramanmaraş’tan adeta soyutlanmış biçimde duran KSÜ; bugünlerde siyasetçilerle, iş dünyasıyla, basınla, kendi bünyesindeki personelle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve halkla bir türlü barışamıyor.
Önceki dönemde Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan ile birlikte başlayan ‘zeytin dalı’ uzatmalar, rektörün değişmesi ile birlikte yeniden ‘kavgalara’, ‘sıkıntılara’ başladı.
Karaaslan’ın özellikle siyasi iktidar ile barışı sonrasında KSÜ büyük atılım yaptı.
Eski rektörün ‘barış’ çubuğu uzatması sonrasında siyasetçiler gayret göstererek özellikle Tıp Fakültesi Hastanesi’nin ödenekleri erkene aldırdı ve ‘yılan hikayesi’ne dönen Tıp Fakültesi Hastanesi tamamlanarak halkın hizmetine sunuldu.
Karaaslan’ın iş dünyası ile barışı sağlamasının ardından da İlahiyat Fakültesi ve Tekstil Mühendisliği bölümü başta olmak üzere iş dünyasının katkıları gelmeye başladı.
Karaaslan, son yılında da olsa KSÜ’nün basın biriminin başına basın dünyasından memurluğa geçiş yapan bir ismi getirdi ve böylece basın ile de aradaki buzlar erimeye başladı.
Karaaslan, sadece kendi personeli ile barışık bir tablo çizemedi, eğer çizmiş olsaydı KSÜ rektörlük seçiminde ikinci dönem için aday olduğunda 76 oy değil daha fazla oy alırdı.
Zaten eski rektörün aşamadığı tek sıkıntı bu oldu.
Sivil toplum kuruluşları ile yakın ilişki sağladı ve onların üniversiteye katkılarına neden oldu.
Önemlisi de kurulduğu günden beri ‘halktan uzak’ bir fotoğraf veren KSÜ’yü halkla barıştırdı. Kahramanmaraşlı’nın büyük önem verdiği iki ismi KSÜ’deki konferans salonunda ölümsüzleştirdi ve böylece halkın sempatisini kazandı.
**
Tabi konumuz eski rektör Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan değil.
Aldığı 55 oyla, rektör belirleme seçimlerinde üçüncü sırada yer alan Prof. Dr. Durmuş Deveci; YÖK tarafından birinci sıraya konularak Cumhurbaşkanı’na sunuldu.
Cumhurbaşkanı da sadece 55 oy alan bir ismi rektör olarak atadı.
Bu durum kamuoyunda çok eleştirilse de, Deveci bir umut olmuştu KSÜ’nün gelişmesi için.
Ama olmadı, Karaaslan’ın sağladığı barış ortamı kısa sürede kavgaya dönüştü.
4 dönem üniversitenin rektörlüğünü yapan Adana kökenli Prof. Dr. Osman Tekinel (merhum) ve Prof. Dr. Nafi Baytorun’dan sonra yeni bir Adanalı’nın rektör olması kamuoyunda tepkiye neden oldu.
Seçme, belirleme, atama sürecindeki karar mercilerinin verdiği ‘yeni rektör’ kararı, eleştirilse de üniversitenin yeni bir canlılık kazanacağı umuluyordu.
Bu beklenti sadece ‘umut’ düzeyinde kaldı.
Dün, gazetemizin manşetinden de verilen köşe yazımızda “Rektör Deveci’ye 15 soru’ başlığı altında 15 sorular sorduk.
Bu sorular, geriden kalan 9-10 ayda yaşanan sıkıntıların belirtisidir.
**
Meslektaşım, Manşet Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Mesut Tuğrul, geçenlerde ‘Rektör beyin gafları’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
“Rektör beyle ilgili ön yargılı değilim, öncelikle bunu belirtmek isterim” diye yazısına başlayan genç kardeşim Mesut, rektörün göreve başladıktan sonra bir takım gaflarını kamuoyu ile paylaştı.
Yazıya göre; Rektör Deveci, iktidar partisi ve iş dünyası ile ilgili bir takım gaflarda bulunuyor.
Dikkat çekici, önemsenmesi gereken bir yazıydı.
**
Ve asıl bomba, mobbing ile ilgili.
Mobbing; Türk Dil Kurumu’na göre ‘bezdirme’ anlamı taşıyor.
Bir veya bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması da ‘mobbing’ deniyor.
Latince kökenli sözcüktür; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir. En iyi ifade eden anlamıyla da yıldırma veya iş yerinde psikolojik terördür.
**
Doç. Dr. Hasan Furkan, KSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü öğretim üyesi bir isim.
7 Haziran Seçimleri için Kayseri’den AK Parti Milletvekili aday adayı da oldu.
Şu anda Memur-Sen’a bağlı Eğitim Bir-Sen’in Üniversite Şube Başkanlığını yürütüyor.
KSÜ kamuoyunda konuşulanlara göre; Doç. Dr. Hasan Furkan, son zamanlarda Rektör Prof. Dr. Deveci’nin mobbingine maruz kalmış.
Furkan, son ramazan ayında Elbistan’daki bir iftar yemeğinde üniversite yönetimini eleştiren ve gazetelere ‘Üniversitede işler iyi gitmiyor’ şeklinde yansıyan konuşması ile şimşekleri üzerine çekiyor.
İddiaya göre; Prof. Dr. Deveci, iftardaki konuşması nedeniyle Doç. Dr. Furkan’a soruşturma başlatıyor.
Deniliyor ki:
“Sendikalar kanunu ve Başbakanlık genelgelerine göre, sendika yöneticilerinin bu sıfatlarının ve konumlarının gereği olarak yaptıkları basın açıklamalarından ve basın ile buluşmalarından dolayı hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacak.
Buna rağmen, KSÜ Rektörü Prof. Dr. Durmuş Deveci, sendika başkanı hakkında sırf şahsından rahatsız olduğu için ve susturmak maksadıyla soruşturma açtı.
Eğitim Bir-Sen Üniversite Şube Başkanı Doç. Dr. Furkan tarafından, KSÜ yönetiminin yanlışlarına vurgu yapılan açıklamalar, KSÜ Rektörünü rahatsız etmiş olmalı ki, -yetkisi bulunmadığı hâlde- disiplin soruşturması açmıştır.
Acaba sendika başkanının bildiği bir şeyler mi var?
Sendika başkanı Doç. Dr. Hasan Furkan’ın iftar yemeklerinde yaptığı konuşmalarda bahsedilen konulardaki yanlışları telafi etmek ve düzeltmek gerekirken, KSÜ rektörü neden bu konulara soruşturma açmak yerine, karşı taarruza geçmeyi uygun gördü?
‘Ben yaptım oldu. Ben rektörüm, nasıl istersem öyle davranırım’ yolunu seçmenin hiçbir yöneticiye hayırlı sonuçlar getirmeyeceği açıktır.
Daha bir yılını bile doldurmadan bu tür işlere girişmenin, kendisini ve kurumunu yıpratacağını, rektör Deveci’ye dile getirecek etrafında hiç mi kimse yok?
Rektörü, temsil makamında olan bir sivil toplum kuruluşunun başkanına, üstelik akademik unvan taşıyan bir temsilciye karşı taaruza geçmeye iten sebep yada sebeplerin ne olduğunu kamuoyu bilmelidir!
Öğretim üyesi bir sendika başkanının basına ne konuşacağını rektör mü belirlemelidir?
Sendika başkanları ne zamandan beri basın açıklamaları için bir yerlerden icazet alır oldular?”
Buradan; iddialara konu olan Eğitim Bir-Sen Üniversite Şube Başkanını, KSÜ Rektörü Deveci hakkında bildiği bir şeyler varsa, bunu kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyoruz.
O iddiaları da sütunlarımızda yayınlayacağız.
**
KSÜ rektörü Deveci’nin konularla ilgili yapacağı açıklamalara da sütunlarımızın açık olduğunu tekrardan bildiriyoruz.
Evet…
Şimdi Deveci’nin açıklamalarını bekliyoruz.