Reyhanlı‘daki menfur saldırıyla ilgili olarak, bazı bakanlarımız, olayın ardında Suriyeli rejim yanlısı güçler var diyorlar. Üstelik olaydan 24 saat bile geçmeden. Oysa bu tür büyük olayları çözmek haftalar alır. Devamında üstü açık/kapalı şu mesajlar veriliyor. Zaten jetimizi de düşürdüler, Cilvegözü’ne, Akçakele’ye saldırdılar sözüm ona iyice hadlerini aştılar. Oysa biz, NATO üyesi askeri açıdan dünyanın önde gelen gücüne sahibiz. Amerika, Avrupa hatta Dünya zaten arkamızda.  Tarihi kökleri olan üç kıtaya nam salmışız, çadır devleti, uydu devlet değiliz. Öyleyse kim tutar bizi.

Hele savaş tamtamcıları var ki değmeyin gitsin. Tuzu kuru zevatlar TV lerde fink atıp kışkırtıcılık yapıyorlar:  Suriye’ye girilmelidir diye.

Hadi oradan bakalım. Kendi derdine düşmüş bir Suriye hükümeti, Türkiye gibi güçlü bir ülkenin saldırısını göğüsleyebilir mi? Bunu neden göze alsın? Hiç mi devlet stratejileri, hiç mi beyinleri yok.

Fotoğrafın küçücük noktasına bakıp tamamını göremediğiniz zaman, ıskalarsınız.  Yüzyıllardır İslam coğrafyasında yapmadığı kepazelik kalmayan şer güçlerinin yeni bir oyunu ile karşı karşıyayız. Büyük oyun: Şii-Sünni savaşıdır.  Sözde Suriye’nin arkasında duran Rusya, Çin, İran ile karşısında olan, ABD ve uyduları perde arkasında paslaşmaktadır. Ürettikleri silahları Müslüman coğrafyasında, Müslümanlar arası bir savaşta test etme, pazarlama ve bölgeyi daha etkili sömürme peşindedirler.

Küçük bir hatırlatma: “ABD’nin en önemli 3 düşünce kuruluşu Brookings, American Enterprise ve Savaş Çalışmaları Enstitüleri 27 Haziran 2012 tarihinde, liberallerin kalesi olarak bilinen Brookings’te bir araya gelerek Suriye kriziyle ilgili savaş oyunu (bu oyun oyuncak değil, similasyon) oynadı. ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan’ı temsilen üç takım halinde yürütülen ve bir gün süren simülasyonda, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi bölgelerde bombalamalar olması da konuşuldu. Oyunun sonunda Türkiye, Suriye’yi kısmen işgal etti. Esed rejimi düştü. Irak’ta şiddet 2006 seviyesine döndü. Lübnan’da mezhep çatışmaları başladı”.

Türkiye’yi gaza getirip maşa olarak kullanmak istiyorlar. Beyin yönetimi, kitle psikolojisi, medya gücü, Ortadoğu sosyolojisi ve bölge halklarının duygusal tepkileri gibi sömürge stratejileri iyi çalıştırılıyor.

Peki, Suriye’de katledilen masumlara, çocuklara sessiz mi kalalım. Bir şey yapmayalım mı? Evet, Suriye bizim bir parçamız, Anadolu’nun güneye uzanmış baldırıdır. Bakmayın, bin yıllık birlikteliği İngilizlerin çizdiği sanal sınırlar ayıramamıştır. Sınırın her iki yakasında kucaklar açık bir türlü verilmeyen fırsat beklenmektedir. Bir gün elbet kucaklaşılacaktır.

Peki, Esed-Baas ne olacak? Onlar sadece iyi bir figüran. Tamda şer güçlerinin istediği tiplemeler. Müslümanları çileden çıkaran, ne yapılsa hakkıdır diye baktıran tipler.  Onlar, kızıp yorganı yaktıracak pireye ne kadar da benziyorlar.

Çözüm, bence İslam konferansı örgütü hızla toplanmalı, kendi kurumsal yapısına yönelik yetki ve sınırları hızla genişletmeli, askeri ortak güçte buna dâhil, bir takım organlar oluşturulmalıdır.  Güçlü ve etkili bir yapılanma oluşturması eğer istenirse sadece bir ayda tamamlanır. Bugün Suriye sorunu, yarın başka bölgesel sorunlar kendi iç dünyamızda çözüme kavuşturulmalıdır.