Devlet hangi sektörde planlama ve denetim yapmayı kaldırır veya beceremezse o sektörlerde karmaşa yaşanır. Kurumlar birer birer kapanırken diğer yandan yenileri açılır. Karmaşa her geçen gün daha da büyür. İşler düzeleceğine daha da bozulur.
Dün ‘Tarım ve İnşaat’ sektörlerinde yaşananlar bu gün ‘Özel Öğretim’ de yaşanmaya başladı. Türkiye’de son 4 yılda özel öğretim kurumu sayısı 2 kat arttı. Özel okul çalışanları olarak çok sevindik ama aynı oranda öğrenci artmadı. 4 yıl önce 600 bin civarında öğrenci, 6 bine yakın özel okulumuz vardı. 4 yıl içerisinde okul sayısı 12 bin 500’e, öğrenci sayısı 1 milyon 440 bine çıktı. Özel okulların 3 milyon 800 bin kontenjanı var ama yüzde 60’ı boş kaldı.
Özel okulun tek gelir kaynağı, öğrenci ücretleri. Yeterli sayıda öğrenci bulamayan özel okulların bir bölümü okulların açılmasına sayılı günler kala (Eylül ayında) kurumlarını kapattıklarını açıkladılar.
Olay ulusal haber kanallarında konuşulmaya başlanınca Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bir televizyon kanalına çıkarak, ‘özel okulların açılmasına yeni standartlar getireceklerini müjdeledi. Özel okulların açılması için gerekli standartlar arasında bulunan fiziki ve çevre koşullarını yeniden düzenleyen ve kapanma riski bulunan özel okullara ilişkin mali önlemler içeren yeni bir yönetmelik hazırlandığını’ açıkladı.
Sayın Bakan şuan bin bir zorlukla ayakta duran okulların yoluna devam edebilmesi adına hiçbir öneri açıklamazken bundan sonra açılacak okullar için bir takım fiziki şartlar ve ekonomik teminatlar isteneceğini müjdeledi!
Bunun üzerine, Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Dal ekranlara çıkarak; ‘12 bin 500 kurum içerisinde 200-300 kurumun sıkıntıları bulunduğunu maalesef önümüzdeki birkaç ay içinde Türkiye genelinde 150’nin üzerinde özel okulun kapısına kilit vurulabileceğini söyledi. Sayın Dal, 500 kişilik okulda 50-60 öğrenciyle süreci kurtarmaya çalışıyorlar. Bu mümkün değil. Ya ciddi finans kaynağı, ortak bulacaklar ya devredecek ya da kapatacaklar. Sektörde böyle bir gerçek var. Bu kurumlarda öğretmenlerimizin, velilerimizin sıkıntıya düşmemesi için devletimizin desteklerini bekliyoruz.’ Açıklamasını yaptı.
Dal açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Özel okul yatırımları milli servettir. Yok, olmamaları için özel okul açılışlarının en az üç sene dondurulması, hiçbir yeni ruhsat verilmemesi lazım. Bu uygulama kimsenin önünü kapatacak bir durum değil. Sağlık sektöründe yatırım yapmak isteyen, yatırıma devam etmeyecek bir hastanenin ruhsatını devralıyor. Bizim sektörde de okulunu devretmek isteyen yüzlerce arkadaşımız var. Ciddi finansla eğitim sektörüne girmek isteyen herkes devralabileceği bir ruhsat bulabilir.”
Dal, ekonomik verilerdeki iyileşmelere de değinerek, ‘Özel okul açılışlarının üç yıl dondurulmasıyla okulların kontenjan dolulukları yüzde 40’lardan yüzde 70, yüzde 80’lere yükselecektir. Sektör daha rasyonel çalışmaya başlayacak ve bu süreç sektörü rahatlatacak, dengelerin yerine oturmasını sağlayacak. Finansı zayıf olanların yerine güçlü finansla eğitime yatırım yapmak isteyen arkadaşlarımız gelecektir.’ değerlendirmesinde bulundu.
Kısaca söylemek gerekirse Milli Eğitim Bakanlığı 15 yıldan beri ‘neyin doğru neyin yanlış’ olduğuna karar veremiyor. İşler bozulunca 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklikler yapıyor. 15 yıllık süreçte bu tür değişiklikler onlarca, yüzlerce kez yapılmasına rağmen gelinen nokta maalesef bu. Bekleyip göreceğiz. İşler düzelir mi? Bence düzelmez, daha da bozulur. Neden mi? Nedeni gayet açık; ‘Devlet Planlama ve Denetim Yapamıyor.’
Özel okulların ‘Türkiye Gerçeğine’ kısaca değindik. Bu sektörde İlimizde neler olup bittiğine, 25 yıllık Özel Özderya Kolejinin nasıl el değiştirdiğine ve kapatıldığına dair hususları ise bir sonraki yazımda ele alacağım. Eğitim çok önemli. Bin bir fedakârlıklarla kurulan Özel Öğretim Kurumları asla kapanmamalı, kıyamete kadar açık kalmalı…
Eğitim işi özel sektör sermayedarlarinin eline bırakılamayacak kadar önemli meseledir. Bu yüzden öncelikle devlet okullarının sayısı ivedilikle arttırılmalıdır. Ayrıca imar planlarındaki düzenlemeler belediyelerin insafına bırakılmamalı ki yeşil ve sosyal alan seklinde ayrılan araziler müteahhitlere hülle ile satılamasın. Merkez ilçelerin yerleşim alanlarının yoğunlaştığı mahallelerimizde okul yapacak alan bırakmayan sevgili başkanlarımızın da bu konuları dert etmediğini yaşayarak öğrendik, öğrenmeyede devam ediyoruz. Otoparklari olmayan binalarin çoğaldığı şehrimizde merkezi nüfus 1,5 milyonu gösterdiğinde yeni okullar kale kasabasına, döngele kasabasına , tekir kasabasina, narliya, olmadı kılılıya yapılır.(kasaba mı kaldı demeyin, mahalle kavramının zihinde oluşturduğu yakınlık algısını bitirmek ićin kasaba olarak kullandım) Sevgili öğrencilerimizi de seevislerle kmlerce taşıtırız. Sahi istanbulda kmlerce yol yapan metrobüse istanbullu tam bilet 3,5 lira veriyorken, bir ucundan diger ucu toplam 20 km etmeyen sehrimde tam bilette 2,80 tl vermemizi mi; ya da özel okulların batacak olmasını mı dert etmeliyiz diye tekrar düşündüm. İşin içinden çıkamadım. Şöyleki devlet okullarindan burs organizasyonu ile reklam amacli basarili öğrencileri toplayan, çalıştırdıkları genç öğretmenlere 2-3 bin tl arasi maas verip fabrika usulü vardiyaya mahkum eden özel okullarımızsa tek büyük sorunumuz gelin hep birlikte üzülelim traji komik halimize. ( İşini düzgün yapan, kurumsallaşmasını tamamlamış özel okullarımızın bu dertlerden uzak olduğunu da bir kenara not edelim.) Hem bu ülkede 2019 ösym yerleştirmelerinden sonra mühendislik alanlarında %45 kontenjanın boş kaldığı gerçeği gün gibi ortada dururken odaklanacağımız ana konunun özel okullar olmadığını düşünmeye devam edeceğim. Son olarak; inşAllah hiçbir öğrencimiz, öğretmenlerimiz ve de kıymetli velilerimiz özel okulların bu durumlarından dolayı mağdur olmaz.