Önümüzdeki Pazar gününü pazartesi gününe bağlayan gece Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğum günü olan Mevlit Kandilidir.

İnsanlık tarihinin en mühim müessesesi peygamberliktir. İnsanlığın maddî ve manevî olarak yükselmesinin ana kaynağını bu müessese teşkil etmektedir. 

 Peygamberliğin önemi sadece ahiret hayatı için değil, dünyevî saadet için de son derece önemlidir. Çünkü insanlar, yaşamak için hayatta lazım olacak her şeylerini peygamberlerinden öğrenmişlerdir.  

Efendimiz (s.a.v.)  571 yılı rebiülevvel ayının 12. pazartesi gecesi Mekke şehrinde dünyaya geldi.  Mekkeliler Hz İbrahim’ (a.s.) in öğrettiği dinin bozulmuş halini cehalet çağını yaşıyorlardı. Allah’a inanıyor, ama putların, Allah ile aralarında aracı olduğunu kabul ediyorlardı. Meleklere inanıyor ama melekleri Allahın kızları olarak görüyorlardı. Peygamberlik mefhumunu biliyor, ama peygamberin zengin ve şöhretli kişilerden geleceğini düşünüyorlardı. Putperestlik, kabilecilik ve ırkçılık hüküm sürüyordu. Güçlüler haklı, zayıf ve kimsesizler haksız sayılıyordu. İçki, kumar, faiz ve zina gibi cemiyeti kökünden sarsan ahlaksızlıklar, sorumsuzca işleniyordu.  

Kız çocukları yüz karası sayıldığı için, doğar doğmaz diri diri toprağa gömülüyor, insanlar para kazanması için karılarını çarşıya salıyorlardı. Erkekler sayısız kadınlarla evlenebiliyordu

Dinî ve sosyal açıdan cehaletin hüküm sürdüğü karanlık bir çağda Efendimiz(s.a.v.) dünyaya geldi. Allah (c.c.) onu temiz, dürüst, itimat edilen ve güvenilen bir insan olarak hazırlamıştı. Cahiliye toplumunda yaşamasına rağmen el-Emin sıfatını kazanmıştı.

Onun getirdiği dinin esaslarına O’nun gibi inanmalıyız. Yani Allaha gönül vermiş bir Müslüman olarak, Namaz kılmalı, oruç tutmalı,  zekât vermeli Faiz içki kumar gibi yasaklardan uzak durmalı, haram ve helal ayırımına son derece dikkat etmeli ve İnsanlığın faydasına olan güzel şeyleri de yapmaya çalışmalıyız.

Zira ayet-i kerimede:

(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Buyrulmaktadır. (Âl-i İmrân suresi, 3:31) 

Bu ayet, sünnetin dinde önemli bir yeri olduğunu, ona karşı çıkmamayı ve onun verdiği hükümlere boyun eğmeyi ortaya koymaktadır. 

Bir başka ayette de  

“Peygamber size neyi getirmiş ve emretmişse, onu alın (yapın); neyi yasaklamış ise, ondan sakının” buyrulmaktadır.( Haşr Suresi 59/7) 

Peygamberimize tabi olan insan, dinini gerçek anlamda yaşamış, her bakımdan olgun insan haline gelmiş olur. Çünkü din insanı ahlaki olgunluğa ulaştırmak suretiyle, kâmil insan haline getirmekte ve cemiyette yaşamasını kolaylaştırmaktadır. Bundan dolayı Cenab-ı hak ayeti kerimede:

“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”  Buyurmmaktadır.( Enbiya Suresi 21/107) 

Dini hayatı emreden Yüce Allah, onu insanlara öğreten peygamberlerdir.

Müslüman bir kişi hangi makam ve mevkide olursa olsun, Resulullah’ı sevmek ve onu örnek almak zorundadır. Aksi halde dini ve güzel ahlakı yakalamış sayılmaz. Çünkü peygamberini severek örnek alanlar, kendi nefsini kurtarmış, değer vermeyenler de nefsini karanlığa gömmüş olacaklardır. Bundan dolayı Efendimiz (s.a.v.),

 “Sizden biri, beni, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz” buyurmuştur.  ( Buhârî, İman 8; Müslim, İman70,  Nesâî, iman 19,) 

Bu gece rahmet iklimine açılma gecesidir. Onun doğum gününü kutlamalıyız. Ancak bu kutlama, ilahi ve kasideler dizmekle kalmamalı, Onun sünnetine uygun olan bir hayatı nefsimizde yaşatmaya gayret göstermeliyiz.

Ellerimizi Mevla’ya açalım. Kur’an okuyalım Salat-u Selam getirelim. Kaza ve nefile namazlar kılalım. Başta ana babamız olmak üzere yakınlarımızı bizzat giderek veya telefonla ziyaret edelim. Kurtulmak için Allah’a dua ve niyazda bulunalım. Çünkü Yüce Rabbimiz, samimiyetle kendine el açanları boş çevirmez. 15.10.2021

                                                                                              Ali KARA

                                                                                           Emekli Müftü