Yeni Bir Çanakkale Abidesi

Yeni Bir Çanakkale Abidesi
Geçenlerde medyada İstanbul’da Çamlıca tepesine yapılmakta olan cami inşaatının artık gün yüzüne çıktığı yazılıyordu. Fotoğraflarda da inşaattaki beton pere duvar ve minare temelleri görünüyordu. Avrupa yakasından...

Geçenlerde medyada İstanbul’da Çamlıca tepesine yapılmakta olan cami inşaatının artık gün yüzüne çıktığı yazılıyordu. Fotoğraflarda da inşaattaki beton pere duvar ve minare temelleri görünüyordu. Avrupa yakasından bakıldığında ve boğazda seyreden vapur ve gemilerdeki her Müslüman insana gurur verecek bir âbide eser ortaya çıkacak. Emeği ve sebebi olan herkese şükranlar diyorum. Yapımı tamamlandıktan sonra cemaati az mı olur; çok mu olur bilemeyiz ama Cuma ve Bayram namazları ile kandil gecelerinde bizim insanımızın bu mabedi dolduracağından şüphe yoktur. Bizim insanımız nasıl bugün Eyüp Sultan Camii’nde sabah namazı kılmak için veya sahur yapmak-iftar açmak için şehrin öbür ucundan kilometrelerce yol kat ederek gelip doldurmakta ise, Çamlıca Camii’ni de aynı şekilde doldurur diye düşünüyorum.

İşte bu girizgâhtan sonra esas üzerinde durmak istediğim konuya gelmek istiyorum.

Geçen yıllarda şehrimize(Kahramanmaraş) gelen tarih profesörü Mehmet Çelik Bey, Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezindeki konferansında özetle:”Bugün Gelibolu Yarımadasında Çanakkale savaşlarının yapıldığı yerde hepimizin gurur kaynağı olan Çanakkale Şehitler Âbidesi’nin, savaşta saldırgan konumundaki İngiltere ve Fransa gibi devletlerin kendi askerlerinden bu savaşta ölenlerin mezarlarını araştırmaları, onlar için anıt yapma girişimleri sonrasında bizim o günkü devlet ricalinin de kendi şehitlerimize sahip çıktıklarını ve onlardan sonra şehitliklerin ortaya çıkarıldığını; Şehitler Âbidesi’nin de işte o dönemde gündeme gelerek inşa edildiğini” söylemişti. Yine Mehmet Hoca:”Bu Âbidenin aceleye gelmiş olduğu ve orada bir Hilal-Salip Savaşı yapıldığı ve Hilali temsil eden milletimizin zaferi ile sonuçlandığı halde o günkü devlet anlayışından dolayı oradaki âbidenin Hilali yani İslamiyet’i sembolize edici bir özelliğinin de pek bulunmadığını” da eklemişti. Hoca’nın yerinde bu tespitini salonda bulunan dinleyiciler alkışları ile tasdik etmişlerdi.

Çanakkale Savaşları, güzel memleketimizin kendini Türk hisseden her insanı için çok önemlidir. Çanakkale’de içlerinde henüz bıyığı terlememiş gençlerin de bulunduğu 250 bin kadar insanımız canını bu vatan için feda etmişlerdir. İşte bu genç beyinlerin kaybedilmesinden dolayı da bilimde, teknikte, sanayide bir duraklama devri yaşandığı da belirtilmektedir. Lise ve üniversitedeki gençler savaşta can vermişlerdi. Kerkük, Musul, Beyrut, Batum, Halep, Dedeağaç gibi bugün için ülke sınırları dışında kalmış olan her il ve ilçelerden en az birer şehit verilmiş olup bu şehitlerin geride kalan nice acılı aileleri yanıp tutuşmuşlardır. Yakılan ağıtlarlarla bu yaşanan acılar dillendirilerek bir nebze olsun dindirilmeye çalışılmıştır. Nice şiirler, romanlar ve hikâyeler yazılarak yaşanan acılar, yapılan fedakârlık ve gösterilen kahramanlıklar dile getirilmiştir. Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” şiirini çoğu insanımız ezbere bilir ve programlarda okunur. “Çanakkale içinde aynalı çarşı/ Ana ben gidiyom düşmana karşı” satırları ile başlayan Çanakkale türküsünü bilmeyen var mı içimizde?

Yahya çavuş ve arkadaşlarının çıkarma hazırlığındaki düşman uçak ve toplarının mermilerine karşı kendi bedenlerini ortaya koyarak geriye çekilmesi gereken ordumuza zaman kazandırdıklarını nasıl unuturuz? Seyit Onbaşı’nın kendi ağırlığının üç katı ağırlığındaki top mermisini îman gücüyle tek başına nasıl kaldırıp savaşın kaderinin değişmesine sebep olduğunu duymayan kaldı mı? 57. Alay’ın subayından en son askerine kadar öleceklerini bile bile cephede öne atılarak canlarını bu vatan için feda ettikleri millî hafızamıza nakşedilmiştir.

Yine rahmetli Özal’ın başbakanlığı döneminde, Japonya'ya yaptığı bir ziyarette; Japonya başbakanı ile görüşürken “başarılarının sırrının ne olduğunu” sorunca Japonya başbakanı; ”Biz çocuklarımızı ilkokul döneminde iken Hiroşima'ya götürürüz. Oraya yıllar önce atılan atom bombasının tesirini gösteririz. Sonra alıp saatte 400 kilometre hız yapan trene bindirip hayrete uğratırız. Çocuklara dönüp “Eğer hayatınızda başarılı olmazsanız, sonunuz Hiroşima’daki gibi olur deriz.” der. Merhum Turgut Özal ise “Ne güzel sizin onlara ömür boyu ders verecek bir anınız var. Bizim yok ki.” diye cevap verince Japonya başbakanı “Olur mu? Sizin anınız bizden de fazla, sizin de Çanakkale'niz var. Siz çocuklarınıza Çanakkale'yi hakkı ile anlatırsanız bu yeter de artar bile” dediğini ve Cumhuriyet Eğitim Gezileri Projesi kapsamında Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nın geçtiği yerlere yapılan öğrenci gezileri işte o dönemde başlatılmıştı. Halen devam etmekte olan böyle faydalı bir projeyi başlatan ve devam ettiren yöneticilerimize Allah razı olsun demekten başka ne yapılır, bilemiyorum. Allah razı olsun…

Bu güne kadar ciltler dolusu kitaplarla anlatılan ve halen bu konuda kitaplar yazılmaya devam edilen Çanakkale Savaşları’nı ve zaferini bir sayfalık yazıda dile getirmek haddime değildir. Sadede geliyorum ve diyorum ki:

1944 yılında açılan yarışmada mimarlar Feridun Kip, Doğan Erginbaş, İsmail Utkular ile mühendis Ertuğrul Barla’nın eseri seçilerek 1952 yılında yapımına karar verilen ve 1954 yılında temeli atılarak ancak Ağustos 1960 ta tamamlanan Şehitler Âbidesi bugün şehitlerimizi temsil etmektedir ve bu âbide ile gurur duyuyoruz. Ancak bu âbide maalesef Hilal’i dolayısıyla İslâmiyeti tam olarak çağrıştırmamaktadır diye düşünüyorum. İkinci paragrafta belirttiğim ve sizlerin de malum olduğunuz üzere burada geçen savaş, bir Hilal-Salip(Müslüman-Haçlı) savaşı idi. Savaşı Müslümanlar kazandığına göre, Ege sularından Çanakkale Boğazı’na dümen kıran gemiler karşılarında bir İslâm Zaferini hatırlatan bir âbide ile karşılaşmalarının daha uygun olacağını düşünüyorum. Oraya koskoca bir Hilâl veya Ay-yıldız heykeli olsun demeyeceğim tabii ki. Ama oraya çok güzel bir Cami Külliyesi yapımı düşünülebilir. Şöyle ki; İstanbul’daki Mimar Sinan eseri camilerin birinin projesi günümüz teknolojisi ile desteklenerek oraya uygulanabilir. Orada kim namaz kılacak? Bu kadar maliyet gerektiren bir yatırıma gerek var mı? Veya İsraf olmaz mı? Herkes Ay’a giderken biz hâlâ cami mi yapacağız? Dağın başında caminin ne gereği var? gibi sorular akla gelebilir, değil gelir. Bu külliyenin oraya elzem olduğu düşüncesinin desteklenmesi için Caminin yanına:

  1. Diyanet İşleri Başkanlığı’na Hizmet İçi Eğitim Merkezi yapılabilir. Yapılacak olan bu

merkezde yüksek lisans seviyesinde eğitim verilecek şekilde bir proje hazırlanabilir.

  1. Yatılı Kur’an Kursu ve Hafızlık eğitimi veren bir merkez de yapılabilir.
  2. Yine uygun olan bir yerine ilin üniversitesine bağlı olarak Çanakkale Savaşları

Araştırma Merkezi/Enstitü de düşünülebilir.

  1. Çanakkale’ye yapılan öğrenci eğitim gezilerinde, Gelibolu Yarımadasındaki Şehitlikler ve müzeler için yarım ya da bir gün planlandığı için tam olarak doyurucu

olmamaktadır. Eğer Gelibolu ilçesi yakını veya yine şehitlikler bölgesindeki uygun bir yere misafir öğrenciler için dinlenme tesisi/misafirhane yapılacak olursa misafir öğrencilerimiz burada dinlenerek detaylı bir şekilde inceleme gezisi yapılmış olacak böylelikle de  daha kalıcı bilgilerle mücehhez olarak memleketlerine döneceklerdir.

Aklımıza gelen bu projeler gerçekleştiği takdirde:

Yapılan Âbide Camii ve külliyesi hem cemaatsiz kalmamış, hem de bu

eğitimlerde görev alan ilim erbabının Kur’an tilavetlerinden ve yapacakları dualarından şehitlerimiz ve şanlı ecdadımız yeterî kadar istifade etmiş olacaklardır. Ayrıca emeği geçen ve sebebi olan yöneticilerimizle birlikte bu projede görev alan fikir ve beden işçileri için bir sadaka-i Cariye olacağı için, o eser yaşadığı sürece hayır defterlerine sevap yazılacaktır.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine bağlı olarak kurulacak olan Çanakkale

Savaşları Araştırma Merkezi/Enstitüsü için açık hava laboratuarı olacak ve uygulamalı eğitim yapma imkânı ortaya çıkacaktır. En önemli bir gerekçe de, Çanakkale Boğazından geçen her gemideki dost/düşman herkese gönlümüzdeki ifadesiyle ÇANAKKALE GEÇİLMEZ gerçeğini hatırlatmış olacağız. Bu âbide Cami’yi, uzaktan yakından gören vatandaşlarımız ve dost-kardeş ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimiz için de bir gurur kaynağı olacağı aşikârdır diye düşünüyorum. Yeter ki istensin. Ya sizler ne dersiniz bu göle maya çalma düşüncemize?

Bu vesileyle içlerinde Çanakkale şehitleriyle birlikte bütün şehitlerimize ve gazilerimiz ile bütün ecdadımıza rahmetler diliyorum.

Selam ve muhabbetle…

Mustafa Zincirkıran

mustafa-zincirkiran@hotmail.com