Uğrunda ölünecek davamız kalmadı nasıl olsa!
Bir yanımız her şeye muhalefet etmekle geçiyor! Her icraata, her söze aferin diyecek halimiz yok. Alkışı da severiz, eleştiriyi de… İşimiz bu. Bir yanımız her şeye muhalefet etmekle geçti derken, birine az bir övgü yağdırsanız, çevrenin size bakışı ve söylemi şu oluyor; “İlan almıştır, ondan yağ çekiyor!”
Tersi olsa, “İlan-reklâm vermedi, adamı idam etmeye kalkışıyor!”
Ne alaka ise…
Bizim bir yanımız, söylenen, yazılan her şeye inanmanın gafletiyle de geçti desem, peki ne diyeceksiniz! Bunları söylerken ömrümüzü tükettik, sizler de ömrümüzü çürüttünüz.
Bardağın dolu tarafını görmeyi ilke edinen biz, çözümden, barıştan ve adaletten yana olduk sürekli. Bu şehir için, bu toplum için iyimser düşündük.
Bizi yönetenler için de geçerli bu iddiamız.
En çok da bürokrasiyi, siyasileri ve yerel yönetimleri eleştiri yağmuruna tuttuk. Baktık ki, en kolayı, en rahatı onlar, yeri geldi vur abalıya diye abandık, yeri geldi, az da olsa ‘Ulan helal olsun, adam başarılı, adam çalışıyor’ diye yere göğe sığdıramadık!
*
Biz, bu şehir için, sizin için, havasını soluyup, suyunu içtiğimiz kentin çözümsüzlük bekleyen sorunları yanında, çözümsüzlük duygularımızı yok etmek, imha edebilmek için ekstradan matematik dersleri bile aldık!
Ama böyle diye diye meslekte 45. yıla geldik dayandık. Bir ömür tükettik bu uğurda. Az veya çok, iyi veya kötü. Hep gecenin matemine ışık tutmaya çalıştık, o yüzden bu şehir hep karanlıkta kaldı, ışık yüzü görmedi, karanlıklara mahkûm yaşadık.
Bu şehirde, analarımızı da ihmal ettik, anılarımızı da hatırlamamak için çaba içinde olurken, hep vatan kurtaran kahraman rolünü istedik senaryo yazanlardan. Hal böyle olunca da, anamızı ağlatan düzen, anıların koynunda isyan ve hüzünden başka birşey barındırmadı.
*
Her meslekte krallar, kraldan çok kralcılar olur da, kralların soytarılarına gülmeyi çocuklara bırakınca, siyasetçiler için yorum yapmayı mahkemelere rağmen kış mevsimine erteleyince, yine de suyun akışına bırakmadık kendimizi.
Suya bile güvenimiz kalmadı çünkü. Çeşmelerin suyu değişti, Karasu diyorlar, kendi lokantalarında pet şişe suyu ikram ediyorlar. Hani cazibe ile geliyordu, hani kireçsizdi, içimi rahat, kolaydı. Çeşmelerin suyu değişirken, insanların, siyasetçilerin, belediye başkanlarının, STK önderlerinin de huyu değişti.
Her şey son sür’at kirlenirken, birinciliği trafikteki çakallara kaptırdık. Sizi temin ederim, uyuşturucu kaçakçıları bile bu meselede solda sıfır kalır.
*
Bir oyun sahneleniyor. Herkes başrol peşinde, figüran olanlar dahi afişlerde başa yazılsın ismimiz peşindeler. “nerede o eski insanlar!” diye bir film oynasa, inanın kimse seyretmez. Belden aşağısı tutmayan delikanlılığın, kirlenen siyasetin, yozlaşan yerel yönetimlerin, güce tapmayı hizmet addeden insanların yaşadığı şehirde, çokşey beklemiyoruz.
Yarın idrak edeceğimiz Kurban Bayramınızı tebrik eder, cümleye huzur ve barış diliyorum. Nice bayramlara sevgili okurlar!