Siyasetçilerin işadamları ile ne alıp veremediği olur ki?

Siyasetçilerin işadamları ile ne alıp veremediği olur ki?
İnsanoğlu geçimsiz derler, doğrudur. Hele dünden kalan öfkeni, kinini ve hırsını başkalarına ihale etmeye çalışıp, intikam alır gibi, kin kusar gibi huzura balta vurmaya kalkışırsanız, görevinizi, isminiz, cisminiz ve unvanınız...

İnsanoğlu geçimsiz derler, doğrudur. Hele dünden kalan öfkeni, kinini ve hırsını başkalarına ihale etmeye çalışıp, intikam alır gibi, kin kusar gibi huzura balta vurmaya kalkışırsanız, görevinizi, isminiz, cisminiz ve unvanınız ne olursa olsun, bitmeye, tükenmeye mahkûmsunuz.

Gazeteci de olsanız, iş adamı da olsanız, hele hele siyasetçi de olsanız, fark etmiyor.

Seçilmişlerin ve atanmışların vatandaşa, seçmene küsme, kırılma, darılma ve ona hava basma, çalım satma, kibirlenme hakkı yok!

Bu hakkı kimse vermedi ona, vermez de…

Herkes edebini bilecek, haddini ve sınırı aşmayacak, kurulduğu makamın, oturduğu koltuğun bir gün altından kayıp gideceğini bile bile, kimseye ‘öte git!’ demeyecek.

Derse, ötelerler adamı…

*

İşadamları bu kentin insanları. Bu toprakların vekili olduğunu iddia edenler kadar da milliyetçi, mukaddesatçı. Üreten, ihraç eden, döviz kazandıran insanlar. Bugün, bu kent toplumsal olayların dışında yaşıyorsa, bunda istihdam sağlayan ve üreten insanların büyük payı var.

Basınla, toplumla işadamlarının arasını açmaya çalışan, bunu Ankara’ya kadar taşıma çabası içine giren siyasetçilere söylüyorum, elinizi bu kentin üzerinden çekin. Kirli emellerinize alet etmeyin! İş dünyası ile basın arasına, toplum arasına nifak tohumları ekmeyin!

Kendi acizliğinizin, kendi barısızlığınızın, kendi beşiriksizliğinizin faturasını bize kesmeyin!

Bizi, iş adamalarını kendi haline bırakın. Siz asıl işinizi yapın, gölge etmeyin, başka ihsan istemiyoruz!

Kentin aciliyet kesbeden onlarca sorunu varken, iş adamalarını karşınıza almayın, onları küçültücü, yanıltıcı ve dedikodularla yıpratmaya çalışmayın!

Asıl sorunlu siz iken!

*

O gün, yani 16 Eylül günü, Adanaspor maçı sonrası partiye geldik. Sayın Mahir Ünal ve yol arkadaşları basın ile bulutu, sonra bırakılmadık, yemeğe kaldık da, yemekte de tartışma bitmedi. Sorular cevaplarını tam bulamadı belki ama, özellikle sorduğum sorunun cevabını net alamadım. Sayın Ünal tek kelimeyle cevap verdi, “yok!” dedi.

Uzatmak, isim vermek istemedim, kısa kestim, Maraş havası oldu…