Sen Bizlere Sevgi Ver Allahım
Güzel Ülkem ne hallere düşürüldü Allah’ım; ‘ kimin eli kimin cebinde’ belli değil.
Kim haklı kim haksız, kim kimin hesabına çalışıyor; bilinmiyor. Sapla saman birbirine karışmış, ayırabilene aşk olsun!
Bazılarına göre büyük muhalif yazar Yılmaz Özdil Başbakana sahip çıkmış. Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, katıldığı bir televizyon programında Beşar Esad'a hakaretler yağdırırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmış.
Kamuoyunda AKP karşıtlığı ile tanınan ve yüz binlerce seveni bulunan Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Halk TV'de katıldığı bir programda, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a hakaret ederken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmış.
Ben programı izleyemedim, medyada yer alan yazılardan edindiğim bilgilere göre Halk TV'nin Beşar Esad'la yaptığı röportajı ‘yorumlayan’ Özdil, Esad'a ‘Ortadoğu hacivatı’, ‘kasap’, ‘katil’ gibi yakıştırmalarda bulunmuş.
Özdil, ‘Mustafa Kemal cumhuriyeti ile yüzü batıya dönük, Avrupa Birliği umutları olan bir ülkeydik. Biz nasıl oldu da bu hacivatların arasına düştük?’ diyerek Recep Tayyip Erdoğan’a da göndermeyi ihmal etmemiş.
Beşar Esad'ın Türk halkına ve Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ettiğini savunan Özdil, Esad'ın arkasında olduğunu söylediği Rusya, Çin ve İran'da ‘demokrasi olmadığını’ söylemiş. Özdil, Esad'ın sözlerinin doğru olma ihtimalinin ‘sıfır’ olduğunu iddia etmiş.
Özdil, Türkiye'nin "pırıl pırıl bir geleceğe giderken nasıl bu hale düştüğünün" sorulması gerektiğini söylemiş.
Tabi ki kıyametler kopmuş. Düne kadar Yılmaz Özdile tapanlar onu satılmakla ve ihanetle suçlamaya başlamışlar. Program esnasında mesajlar yağmaya başlamış.
‘Hayırdır, ABD sizi de mi beslemeye başladı?’ diye sormuş birisi.
‘Tayyip’in Esad’a karşı neler yaptığını, Türkiye’yi savaşa sokmaya çalıştığını, teröristleri Hatay’da besleyip, sınırın öteki tarafına savaşmaya gönderdiğini bir kez olsun yazdın mı? Demiş bir başkası.
‘El Kaideci misin nesin’ diyen de varmış, ‘Esad tarafından yönetilmeyi AKP tarafından yönetilmeye tercih ederim’ diyende.
‘Seni okuduğum için kendimden utanıyorum, bundan sonra okursam namerdim’ diyormuş birisi, ‘İktidara yaranmaya çalışma, halkın yanında ol biraz’ diye uyarıyormuş ötekisi.
‘Müslüman Kardeşler seninle gurur duyuyordur herhalde’ diyen de varmış, ‘İlk defa keşke işinden kovulsan diye içimden geçirdim, hak etmiyorsun bu mesleği’ diyen de…
‘Bizim başbakanın yanlışlarını anlatacağınıza Sayın Esad’a yüklendiniz, çok komik oldu, umarım maddi çıkar peşinde koşmayan Yılmaz Özdil olmaya devam edersiniz’ demiş bir profesörümüz. Bu kadar ağır suçlamalara maruz kalan Yılmaz Özdil’in suçu; ‘Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına’ kimse sövemez demesi… Adam doğru söylemiş.
Bu duruma nasıl geldik? Niye ülke olarak ‘akıl tutulmasına’ tutulduk? İnsanlarımız niçin sapla samanı ayıramaz oldular? Bu soruların cevabını kimler vermeli? Haydi, Ahmet’in Mehmet’in zırvalamalarını hoş karşılayalım ama koskoca bir profesörün Esad için Sayın Başbakan Erdoğan’a hakaret etmesine ne demeli?
Vatandaşlar arasında ayrışma gittikçe derinleşmekte. İnsanlar aklını kaybetmiş gibi. Birilerinin ak dediğine diğerleri kara diyor. Birileri; ‘Bu ülkenin başında Erdoğan’ı görmektense Esad’ı görmeyi yeğlerim’ derken, diğerleri her fırsatta Türklere ve Türklüğe hakaretler yağdırıyor...
Bizim elimizden duadan başka bir şey gelmiyor; ‘Sen bizlere akıl ver Allah’ım. Sen bizlere sevgi ver. Birbirimizi anlamayı ve sevmeyi öğret bizlere.’