Sahi keyfiniz nasıl

Sahi keyfiniz nasıl
Dün Oğuz KARAKOÇ aradı. ‘Fatihçiğim iki haftadır yazı yollamadın, hayır mı inşallah, bir problem mi var’ diye sordu, yok dedim. Yok dedim ama doğru değildi. ‘Allah aşkına bu canım ülkede normal olan bir şey...

Dün Oğuz KARAKOÇ aradı. ‘Fatihçiğim iki haftadır yazı yollamadın, hayır mı inşallah, bir problem mi var diye sordu, yok dedim.

 Yok dedim ama doğru değildi. ‘Allah aşkına bu canım ülkede normal olan bir şey mi kaldı, elbette problemler var’ diyemedim.

Canım yazı yazmak istemiyor. ‘Sapla saman bir birine karıştı’ diyemedim. ‘Müslüman Müslüman’ı kırıp geçiriyor, bu ortamda ne yazacaksın güzel kardeşim’ diyemedim.

Bu günlerde ‘yönümü hangi tarafa dönsem döndüğüme pişman oluyorum. Dün bu ülkeyi el ele kol kola idare edenlerin bu gün ellerine geçirdikleriyle bir birlerini öldürmeye çalışmalarını bir türlü anlamıyorum’ diyemedim.

Düşünen ve düşündüklerini konuşanların nerdeyse tamamının ‘dinlendiği ve fişlendiği bir ülkenin nasıl yaratıldığını anlamaya çalışmama rağmen bir türlü anlayamıyorum’ diyemedim.

Gönlünde azıcık vatan aşkı bulunanlar için problem bir değil bin tane. ‘Devletin unsurlarını ellerinde bulunduran taraflar akıl tutulmasına yakalanmışlar. Yakında cadı avı başlayacak dersem kimse şaşırmasın. Ülke nasıl bu hale düşürüldü’ diyemedim.

17 Aralık 2013 tarihinde ‘bir tarafın başında kopartılan küçük kıyameti şimdilerde öbür tarafın başında kopartmaya çalışanları çok istememe rağmen tanıyamıyorum. Tanımadığımız bu adamların nasıl oluyor da bu ülkede operasyon yapabiliyorlar’ diyemedim.

12 yıldır ülkeyi idare ettiklerini sanan safdillerin ‘idare edildiklerini öğrenince bar bar bağırmaya ve etrafında hain aramaya başlaması sence normal mi’ diyemedim.

Devletin idaresini bir takım paralel yapılara teslim edip sonrada bu yapıların Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kozmik odasına girişini sevinç naraları atarak izlemelerini hala unutamadım’ diyemedim.

Bu paralel yapıların devletin atar damarları olan ‘Türk Ordusunu, Türk Yargısını, Türk Eğitimini ve ‘Monşer’ diyerek alay edilen Türk Diplomasisini ele geçirmelerine ve bu kurumlarda onulmaz yaralar açmalarına nasıl müsaade edildi’ diyemedim.

Bu hataları yapanların hala akıllanmayıp ‘Facebook, twitter ve youtub’u kapatmayı düşünmelerinin ciddi olamayacağını mutlaka gerilen sinirleri gevşetmek adına şaka yapıyorlar’ diyemedim.

Bir dostunuza dahi binlerce diyemediğinizin olduğu bir yerde insanda keyif kalır mı Allah aşkına. ‘Herkes gibi benimde moralim bozuk, herkes gibi bende endişeliyim’ diyemedim.

Halva halva demekle ağız şirin olmazmış

 Bu bir Azeri atasözüdür, anlamı ise; ‘Helva helva demekle insanın ağzı tatlı olmaz’ demekmiş. Vallahi doğru! Lafla peynir gemisinin yürümediğini öğrendi bu millet. Lafın karın doyurmadığını da biliyor vatandaş.

Her seçimde sanal bir rakip yarat. Yarattığın bu sanal rakiple kavga et. Seçimi kazan. Bu taktik bu defada tutar mı? Zannetmem. Vatandaş uyandı. Cambazı tanıdı!

Meydanlarda konuşulanlardan bize bir fayda yok. Kürsülerde bizim derdimizi konuşan kimse kalmadı. Memur, işçi, esnaf sanki vebalı, bunların ismini ağzına alan kimse/ kimseler varsa lütfen bildirin.

Emekliler ve asgari ücretliler ne yazık ki yok hükmünde. Bu gurup 900 Lira, 1000 Lira ile yaşama mücadelesinde. Emekli astsubaylar ölüm orucuna başlamış, kimin umurunda?

İçerdeki Subaylar veremden, tüberkülozdan kırılırken dışarıdaki astsubaylar açlıktan yokluktan kırılmış kime ne?

Yine tevekkül yine tevekkül, görelim Mevla neyler…