Muhtemel Belediye Başkanlarımız Ve Tahir Akgemci
Hamdolsun ülkemizde olduğu gibi ilimizde de yetişmiş insan kaynakları akademisyenler, bürokratlar, iş adamları yani kalifiye ve kaliteli insan sayısı her geçen gün hızla artıyor.
İş dünyasında olduğu gibi siyasette de “ADAM YOK MU ADAM” dendiğinde adamın yüzlercesi çıkıyor er meydanına. Kahramanmaraş Büyükşehir ve İlçe Belediyelerimize Başkan adayı müracaatları sırasında da ne çok kaliteli insanımızın olduğunu görüyoruz hamdolsun. Pırıl pırıl insanlar bende adayım diyerek ipi göğüslemek için yollara dökülüyorlar. Bence biraz daha zorlansa meydana çıkan aday sayısının on katı, yirmi katı daha fazla aday bulacağımız da kesin elbette.
Aday adayları Çoğunlukla AK Partiyi tercih ediyorlar. Tercihlerine elbette saygı duymak gerek. Elbette AK Partiyi tercih etmeyen değerli şahsiyetleri de var Kahramanmaraş’ın. Bunlardan birisi de MHP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Tahir AKGEMCİ. Sayın AKGEMCİ 1955 Kahramanmaraş doğumlu, Konya Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevinde bulunurken doğduğu şehre hizmet için görevinden istifa ederek Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan yiğit bir kardeşimiz.
Sayın Hocanın partisinin başında AK bulunmasa da soyadının başında AK bulunuyor. Ne yazık ki Kahramanmaraş’taki yerel basınımızın patronları ve köşe yazarları AKP’nin adaylarından başka aday yokmuş gibi davransalar da Kahramanmaraşlı seçmenler Sayın AKGEMCİ’nin farkındalar. Sayın AKGEMCİ ise gerek bilgi birikimi gerekse memleket sevgisi ve istediğini koparan mücadeleci kişiliğiyle burnu havalarda gezenlerin tamamının havasını alacak gibi.
AKP’li aday adayları Kahramanmaraş’ta yaşayan çok iyi tanıdığımız ve saygı duyduğumuz insanlar. Milliyetçi Hareketin Belediye Başkan Adayı Tahir AKGEMCİ Beyefendi ise hayatını gurbetlerde geçiren bir bilim adamı. Kendisini tanımayanlara tanıtmak biz yazarçizerlerin asli görevi diye düşünüyorum. Seçimler sonuçlandığında biz yazarçizerlere dönüp; “Ey kalem erbapları MHP’nin adayı Tahir AKGEMCİ Beyefendiyi bize niye anlatmadınız” diyerek sitem eden bir kişi dahi olsa bunun vebalini veremeyiz diye düşünüyorum. Bu sebeple bundan sonraki yazılarımda Sayın AKGEMCİ Beyefendiden sık sık bahsedeceğim.
Sandıkların açıldığı gün seçimi kaybetmiş bir vaziyette boynu bükük bir köşede kalmak istemeyenler, kazananın yanında olmak isteyenler elbette Sayın AKGEMCİ Beyefendiyi de hesaba katacaktır. İnanıyorum ki kendisini tanıdıkça etrafındaki halka hızla genişleyecek ve belki de hayali gerçek olacaktır.
“MUHARREM” HİCRİ YILIN İLK AYI
Günlük yaşamımızda miladi takvimi kullanmamıza rağmen Hicri takvimden de bir türlü kopamıyoruz. Sebebi çok basit; asırlarca kullandığımız bu takvimle birçok işimiz devam etmekte. Tüm dini günlerimiz bu takvime göre belirlenmektedir. Ramazan, Kurban ve Hac gibi.
Hicri yıl Muharrem ayıyla başlar. Yani hicri takvimde yılbaşı bir Muharrem günüdür. Miladi takvime göre 04 Kasım 2013 Pazartesi günü Hicri Yılın (1435) ilk günüydü. Yani 04 Kasım 2013 Pazartesi günü hicri yılbaşı idi. Bu özel günü dostlarımız bizi bizde dostlarımızı arayarak tebrik ettik. Tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olması için Rabbimize niyazlar ettik. Dualar ettik.
Muharrem ayını önemli kılan bir başka husus ise kâinatın efendisi sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın torunu Hz. Hüseyin ile 72 arkadaşının Kerbelada şehit edilişidir. Tüm Müslümanları yasa boğan bu vahşet Muharrem ayının onuncu günü yaşanmıştır. 10 Muharrem 61 de gerçekleşen bu menfur hadisenin üzerinden 1374 yıl geçmesine rağmen Müslümanların acısı hiç azalmamıştır. İnancımız odur ki binlerce yıl daha geçse bu acı unutulmayacaktır.
13 Kasım 2013 Çarşamba günü bu vahşetin yıldönümüdür. O gün Peygamber Efendimizin Mübarek Torunu, Hz. Muhammed'ül Emin Mustafa'ya, Fatima'tul Zehra'ya, Ali'ul Murtaza'ya, Hasan'ul Rıza'ya, Hüseyin'i Şehid-ül Kerbela'ya ve onların âline, evladına Fatihalar ve Kuranlar okumalıyız. Oruçlar tutmalı, fakir fukaraya aşureler dağıtmalıyız. Üzerinden 1374 sene geçmesine rağmen yaşanan vahşetin acısını Sünni’si ile Alevi’si ile birlikte yaşadığımızı dosta ve düşmana anlatmalıyız.
O gün; Peygamber Efendimizin Sevgili Torunu, Hazreti Hüseyin ile 72 arkadaşına önce akla gelmedik ezalar edip sonra şehit eden gözü dönmüşleri hep beraber bir kez daha kınamalıyız. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için kararlılığımızı en yüksek sesle haykırmalıyız. Kerbela olayı münasebetiyle duydukları hüznü paylaşma adına gerek Sünni gerekse Alevi kardeşlerimizi mutlaka aramalıyız… Rabbim bizleri Peygamber torunu ve Kerbela şehitlerinin şefaatlerinden mahrum etmesin. Âmin Taha ve Yasin…