Kendini anlamaya çalış

Kendini anlamaya çalış
Kendini anlamaya çalış“Yüz’de ısrar etme, ‘doksan da olur.’ İnsan dediğin, ‘Noksan da olur.’Sakın büyüklenme, ‘Elde neler var.’ Bir ben varım deme, ‘Yoksan da...

Kendini anlamaya çalış

“Yüz’de ısrar etme, ‘doksan da olur.’ 

İnsan dediğin, ‘Noksan da olur.’

Sakın büyüklenme, ‘Elde neler var.’ 

Bir ben varım deme, ‘Yoksan da olur.’

Hatasız dost arayan, dosttan da olur.”

Bu öğreti Hz. Mevlana’nın hayat felsefesiydi. Büyüklerimizin biz küçüklere söyledikleri iki laftan birisi buydu.

Yeni kuşaklara öğretilen ve acımasızca uygulanan felsefe ise‘ne varsa hepsine sahip ol, peşinde koştuğun malların- mülklerin hepsi, tamamı, yüzde yüzü senin olsun’ felsefesidir.

Yüz yerine doksan almak, gerekirse noksan almak anlayışı günümüzde eski kafalılık olarak görülmektedir. Yanınızda çalışan işçinizin bir hatasını gördüğünüzde; ‘İnsan dediğin noksan da olur’ diyerek yapılan hatayı hoşgörüyle karşıladığınızda genç yöneticiler tuhaf tuhaf yüzünüze bakıyorlar. ‘Bu modelde hatalı davranışlar asla kabul edilemez, çalışanlar sıfır hatayla çalışmak zorundalar, şirketi zarara sokan bu insanın hemen işten çıkartılması gerekir’ diyerek yetiştikleri felsefenin acımasız yüzünü hemen gösteriyorlar.

Hâlbuki Türk Milleti binlerce yıldan beri ‘azığını başkalarıyla paylaşmıştı.’ Varını yoğunu düşkünlere, yoksullara ve muhtaçlara dağıtmış olan bu yüce milletin asil evlatları nasıl oldu da kör kuruş için yol kesen, adam öldüren birer caniye dönüştü. Kadınlarımızın ve kızlarımızın içerisinden beş on lira bile çıkmayan kollarında asılı duran çantalarını alıp kaçmak için zavallıları metrelerce sürükleyen, bir cep telefonu için fidan gibi gençleri trenlerden aşağı atan şakilere, Celalilere dönüştü anlamak mümkün değil…

Bazılarının “Atı alanlar Üsküdar’ı geçtiler. Sen hala buralarda mısın Fatih Hocam?” Dediklerini duyar gibiyim. Sayımız gittikçe azalsa da çok şükür ki ben ve benim gibi birkaç eski nesil hala bu düşüncedeyiz.

İmanlı, Ahlaklı, Devletini ve Milletini seven, hak ve adalete inanan, kimsenin malına ve canına zarar vermeyen eski nesillere ve onları yetiştirenlere dua etmeye devam etmeliyiz. Zamanında bizlere; Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin, Hazreti Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Mehmet Akif’in yolu öğretilmişti. Doğruluğundan hiç şüpheye düşmediğimiz bu yolda yürüyenlerin sayısının maalesef hızla azalmakta olduğunu görmek bizleri gerçekten üzmekte.

‘Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,

Nasıl parçalanır, nasıl bölünür? ...

Söylerler, mezara kulak dayasan...

Bir daha ölmemek için ölünür.’

Biz eski nesiller Necip Fazıl’ın şiirleriyle büyümüşüz. İnanın biz bu yeni düzeni, bu yeni düzen de bizi hiç sevemedi. Bir birimizi hiç anlayamadık. Kim haklı kim haksız, oda belli değil zaten. Yeni düzen karşısında“Halsiz kaldık, çaresiz kaldık.”  Yok olmama, tükenip bitmeme adına işte yapacaklarımız;

“Gidene kal demeyeceksin...

Gidene kal demek zavallılara,

Kalana git demek terbiyesizlere,

Dönmeyene dön demek acizlere,

Hak edene git demek asillere yakışır.

Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,

Yoksa değersiz olan hep sen olursun... Düşün...

Kim üzebilir seni senden başka?

Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?

Kim mutlu edebilir seni sen hazır değilsen?

Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?

Kim sever seni sen kendini sevmezsen?

Her şey sende başlar, sende biter...

Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme,

Tükettirme içindeki yaşama sevgisini...

Hep hatırla: "Çaresizsen, Çare Sensin."