Kahramanmaraş Memur-Sen Buluşmasına Yoğun İlgi

Kahramanmaraş Memur-Sen Buluşmasına Yoğun İlgi
Memur-Sen Kahramanmaraş Şubesi’nin Öğretmenevi salonunda düzenlediği  “Memur-Sen Buluşmasına “ AK Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Ak Parti Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvenç,...

Memur-Sen Kahramanmaraş Şubesi’nin Öğretmenevi salonunda düzenlediği  “Memur-Sen Buluşmasına “ AK Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Ak Parti Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvenç, AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Fatih Erkoç,  AK Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Avukat Metin Doğan ve çok sayıda Memur-Sen Üyesi katıldı.

“Soylu mücadelemize Kahramanmaraş’ın her karışında heyecanla katkı ve katılım sağlayan Memur-Sen’in saygıdeğer liderleri;

Emeğin ve ekmeğin daha değerli olduğu “sivil, özgür ve demokratik Türkiye” mücadelesinin öncü ve paydaş kuruluşu Memur-Sen’imizin, Kahramanmaraş Buluşması’na hoş geldiniz, safalar getirdiniz.

Ölüm bir tohumsa kefen zarında/Gün olur fışkırır bir orman olur” dizeleriyle Bir çekirdekte bir filizi, bir filiz de bir fidanı, bir fidanda bir çınarı, bir çınarda bir ormanı düşleyen, medeniyetimizin aksiyoner dava adamı, çağın soylusu ve soylu mücadelemizin mimarı, kurucu Genel başkanımız Mehmet Akif İnan başta olmak üzere millet, medeniyet ve Hakikat davası mücadelesinde vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum.” Diyerek açılış konuşmasına başlayan Eğitim Bir-Sen Kahramanmaraş 1 No'lu Şube Başkanı Adnan Alagöz daha sonra şu ifadeleri kullandı:

“Kıymetli Misafirler

Türkiye, milleti ve devletiyle; insani değerlere, kardeşliğe, hikmete, ahlaka, “Hakikate” çağrıya dayanan kadim medeniyete asırlardır mesken olmuş bir coğrafyanın merkez ülkesidir. Medeniyetimiz, hem milletimize hem de millete hizmetle sorumlu olanlara; Halka hizmeti Hak’ka hizmet saymayı, insanı yaşatmayı devleti yaşatmanın ön şartı görmeyi, kurda yem olan kuzunun hesabını dahi vermeyi salık veriyor. Biz, bilir ve inanırız ki; dünya üzerinde ALLAH’a kulluktan daha büyük bir makam, Allah’ın rızasını gözeterek insana hizmet etmekten daha büyük bir onur yoktur.

Hakikat yolculuğumuzun bineği medeniyetimiz, insan ve iman arasındaki kadim birlikteliği esas alıyor. Zamanda yolculuk yaparak “Asr-ı Saadet” devrinde yaşama imkanımız yok. Beton yapılara dair imar planlarıyla şekillenmiş esaret şehirleri yerine, Asr-ı Saadeti var eden irfan değerleriyle imar edeceğimiz Şehr-i Saadet’lerde yaşama imkanımız var. Bu noktada, belediyelerimize, belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. İnsan odaklı, insani değerleri önceleyen, “değerli” deyince akla “insanların” geldiği Saadet Şehirleri kurabiliriz.

Bu çerçevede, bugün aramızda bulunan Sayın Büyükşehir belediye başkan adayımızın;başkan olduğunda  “yeşil doğası”, “hızlı ulaşımı”, “temiz havası ve suyu”, “sosyal belediyeciliği”, “yoksul dostu yerel yönetim anlayışı” ile şehrimizi“Türkiye’nin çağdaş ve en yaşanılabilir şehirlerinden birisi haline getireceğinden şüphe duymuyoruz. Açıklamış olduğu projelerle şehrimizi ucube görüntülerin yerine estetik zenginliği ön plana çıkaran yapılarıyla,uydu kentleriyle,inanç ve tarih müzeleriyle,her alana hitap eden sosyal tesisleriyle,alt ve üst geçitleriyle,şehrimizin ruhunu topluma yansıtan düzenlemeleriyle, şehrimizi daha da yaşanılabilir hale getirecektir. .

Sayın Fatih Mehmet ERKOÇ’un,bu projeleri beraber gerçekleştireceği ekibin içerisinde büyük çoğunluğu Bem-Bir-Sen’imizin üyesi olan kamu görevlisi arkadaşlarımız var. Bu noktada, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan kamu görevlisi arkadaşlarımız adına 30 Mart’tan sonra inşallah Büyük şehir belediye başkanı olduğunuzda yapacağınız ilk işlerden birinin de büyükşehir belediyesindeki kamu görevlilerine yönelik yeni sosyal denge sözleşmesi imzalamak olacağı konusunda sizden söz almak istiyorum .

Kıymetli dostlar,

Belediye çalışanlarının mali ve sosyal haklarını artıran sosyal denge sözleşmesinden sonra, ikinci dönem toplu sözleşmesinden ve kazanımlarından bahsetmek istiyorum.

Bu sene toplu sözleşme masasında öncelikli hedeflerimiz;

1- En yüksek maaş ile en düşük maaş arasındaki makası daraltmak

2- Çalışırken alınan maaş ile emekli maaşı arasındaki farkı kapatmak

3- Emekli maaşlarını artırmak

4- Emekli ikramiyesini artırmak

5- Ek ödemede unutulan öğretmen ve akademik personelin mağduriyetini gidermek

6- 4/C’li personelin maaşlarını artırmak ve kadroya geçirilmelerini sağlamak

olarak belirledik.

Bunlardan ilk dördü için tek yol, taban aylığa zam almaktı. İstediğimiz zammı aldık.

             Taban aylığa 175 TL= %17 zam aldık.

(Bu zamana kadar, taban aylığa tek seferde alınan en yüksek zam. 1978’den beri 1027 TL’ye çıkabilen taban aylık şimdi 1.202 TL)

             Her ay her kamu görevlisinin maaşına 123 TL zam.

             Emekli maaşlarına yansıması her ay 146 TL

             Emekli ikramiyesine yansıması ise rekor bir rakamla 5,250 TL’dir.

Ayrıca;

             Öğretmene 75+75=150 TL ilave zam

             4/C’li bekara 253 TL net, Evli ve iki çocuklu 4/C’liye 493 TL net

Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK, “Toplu sözleşme için bütçeye ilave 5 Milyar TL ayırmışken, imzalanan toplu sözleşmeyle bu tutarı 8 Milyarın üzerine çıkarmak zorunda kaldık.” diyor             (%60’ın üzerinde artış)

Başta Başbakanımız ve Çalışma Bakanımız olmak üzere bu toplu sözleşmenin imzalanmasında emeği ve katkısı bulunan herkese teşekkür ediyorum.

Rakiplerimizin birçok konuda yaptıkları gibi toplu sözleşmeyi de değersizleştirmeye çalıştıklarını gördük.

1- Şura kararları: Solumuzdakiler-Sağımızdakiler

2- Referandum- Toplu Sözleşme Hakkı: Solumuzdakiler-Sağımızdakiler

3- Başörtüsü Özgürlüğü: Solumuzdakiler-Sağımızdakiler

4- Çözüm Süreci: Solumuzdakiler-Sağımızdakiler (15 aydır şehit cenazesi gelmiyor Elhümdulillah)

Değerli Dostlar

Rakiplerimizle daha doğrusu bize rakip olamayacaklarla aramızdaki fark;

1- Onlar sorunlu sendikacılık yapar, biz sorumlu sendikacılık yapıyoruz.

2- Onlar etnik sendikacılık yapıyor, biz kardeşlik sendikacılığı yapıyoruz.

3-Onlar kaldırım sökme sendikacılığı yapıyor, biz emek-ekmek için ter dökme sendikacılığı yapıyoruz.

4- Onlar kan ve gözyaşı sendikacılığı yapıyor, biz analar ağlamasın, kan akmasın sendikacılığı yapıyoruz.

5- Onlar millete kazan kaldırmanın derdinde, biz millete kazanım üretmenin peşindeyiz.

6- Onlar darbecileri misafir ediyor, biz demokrasiye ev sahipliği yapıyoruz.

7- Onlar milleti ötekileştirme hevesiyle, biz bütün milleti birleştirme hedefiyle sendikacılık yapıyoruz.

8- Onlar tehdit sendikacılığı yaparken, biz teklif sendikacılığı yapıyoruz.

Kadirşinas dostlar,

Toplu sözleşmede elde ettiğimiz başarılar Memur-Sen’in rakipsizliğini tescilliyor.  Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Emeğin değerli olmasının ve ekmeğin artmasının ön şartının, özgür, sivil ve demokratik bir siyasal sistem olduğunun bilincindeyiz. Bugün, Suriye’de sendikadan bahsetme imkanı yoktur. Özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, mazluma destek olmayı, zulmü ortadan kaldırmayı, insanı ve insan onurunu korumayı da görev ve sorumluluklarımız arasında görüyor, varlık nedenleri arasında kabul ediyoruz. Memur-Sen, özgürlük insana aittir, insana dairdir anlayışıyla hareket eden aksiyoner bir özgürlük hareketidir. Bu düşünceyle, darbe dönemlerinin, vesayet süreçlerinin eseri kanun ve kararlarla uygulamaya konulan bütün yasakların kaldırılması mücadelesi verdik, vermeye devam ediyoruz. Bu mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımların sonuncusu ve bu ülkenin kadınları açısından en değerlisi, kamudaki başörtüsü yasağının kaldırılmasıdır. Bunu milletimize inanarak ve güvenerek başlattığımız “Özgürlük için On Milyon İmza” kampanyasında topladığımız 12 Milyon 300 bin imzayla başardık.

             Başörtüsü yasağı sadece kadınların değil topyekûn milletin meselesiydi.

             Eğitim, çalışma ve siyaset hakkının gaspı vesayet işidir.

             “ Başörtü bilime engelmiş heyhat

Siz, uzaya mekik gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı” N.F.K

(Türkiye bugün beşinci uyduyu da uzaya gönderdi, başörtüsüne takılmadı Elhamdulillah)

             Bir dönem Meclis-Had Bildirme yeriydi-Bugün CHP bile başörtülü milletvekillerine-Kardeşim diye hitap ediyor.

             Ya başınızı açın ya da başınızı  alıp Arabistan’a gidin denilen günlerden, bugünlere geldik

             Bu konularda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz

Memur-Sen, “bin yıllık desende bir ve beraberiz” çağrısını sürekli seslendiren bir kardeşlik hareketidir. Biz, etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri, birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların temel taşı  olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de “Çözüm Süreci”ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan genel başkanımız bunu millet tarafından verilmiş bir görevin ifası olarak gördü. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdi. Memur-sen olarak çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da paydaşı olduk.

Memur-Sen, barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren adalet ve merhamet hareketidir. Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve Suriye’de zalim yönetimlerin zulmüne maruz kalanlara el uzattık. Mısır’da demokrasiye vurulan darbeye ve özgürlük diyenleri katleden darbecilere karşı Mısır halkının yanında yer aldık. “Mısır İçin Direniş, İnsanlık İçin Diriliş” mitingimizle, dünyaya ses ver dedik. Rabia Platformunun kuruluşunda ve eylemlerinde sorumluluk almayı, “önce insan ve mutlaka insan onuru” duruşumuzun gereği olarak gördük. Filistin’e ve Gazze’ye olan muhabbetimizi, katil İsrail devletine yönelik lanetimizi her fırsatta dile getirdik.

Memur-Sen, kendisini cüzdan sendikacılığıyla sınırlamayıp bütün eylem ve söylemlerinde vicdan sendikacılığını ön plana çıkarmıştır. Biz, “insan”, “insan onuru”, “medeniyet”, “adalet”, “hakkaniyet”, “özgürlük”, demokrasi” ve “kardeşçe yaşamak ve hakça bölüşmek” kavramlarını merkeze almış değerler sendikacılığı hareketiyiz. Memur-Sen hak karşısında vav, haksızlık karşısında elif olmaya adananların bu çağdaki gür sesidir.

             Rabia demek: Mavi Marmara şehidi Furkan,

             Şehit Esma :

             Her türlü vesayete ve darbeye hayır demek

             Hz. İbrahim’in ateşine su taşımak

Kıymetli dostlar,

             17 Aralık küresel operasyonla vesayetin artçı dalgalarıyla karşı karşıyayız

             Yolsuzluğun da vesayetin de her türlüsüne şiddetle karşıyız (Askeri, yargı, paralel)

17 Aralık operasyonunu tezgahlayanların, yolsuzluk iddia ve ithamlarının altına gizlediği, yetim hakkıyla kamufle etmeye çalıştığı sivil vesayet hedefi gün gibi ortaya çıkmıştır. Bu millet, devletin kasasına el uzatanları bugüne kadar affetmediği gibi yolsuzluk iddia ve ithamlarının adil yargılamayla ve kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla doğrulanması halinde son süreçte adı geçenleri de affetmez.

Kıymetli dostlar,

17 Aralık’la birlikte ortaya çıkan “Büyük Türkiye” hedefini akamete uğratmaya dönük sivil vesayet çabası, milleti ve devleti demokratikleşme, özgürleşme yolculuğundan döndürmemelidir. Yorulmadan daha demokratik devlet, daha özgür millet hedefine uzanmalıyız. 12 Eylül 2010 referandumuyla daha da netleştirdiğimiz yol haritasına sadık kalmalı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamda tesis etmeliyiz. Her türlü vesayeti ve uzantılarını, yolsuzluk iddialarını hukukun evrensel kurallarına, adil yargılamaya ve bağımsız yargıya dair ilkelere sadık kalarak açığa kavuşturmalıyız. Ancak, kayıt dışı siyasete de göz yummamalıyız.

17 Aralıkla birlikte varlığı açığa çıkan emniyet ve yargıdaki paralel devlet kurgusu üzerinden, geçmişte kurulan vesayet tezgahlarının faillerinin mağdur edilmiş olabileceği gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz. Bugünün vesayet tasarlayıcılarına kızgınlığımız, dünün vesayetçilerine merhamet kapılarını açmak gibi bir hatayı tetiklememelidir. Dün bu milletin önüne vesayet mayınları döşeyenler en az bugün bu işe tevessül edenler kadar, millete ve millet iradesine saygıda kusur etmişlerdir. Hukuk, merhamet değil adalet aracıdır. Adaletin tesisinde hatalar varsa, hakkı ihlal edilenler varsa bu ortaya çıkarılmalıdır. Ancak, hata yapıldığı hatta kumpas olduğu ön kabulüyle geçmişin vesayetçilerine kanun yoluyla yeniden yargılama hakkı verilmesi, milletin vicdanında yaralara neden olur. Yeniden yargılanma, vesayete odaklanmışların yeniden yapılanması tehdidini kendi ellerimizle oluşturmak olur.

Değerli konuklar,

Son operasyonların hedefinin büyük Türkiye idealini baltalamak olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır. Türkiye’nin küresel yapının at oynatma alanı haline gelmesini, milletin yeniden vesayet altına alınmasını istemeyen herkes devletin bağımsızlığından, milletin egemenliğinden, sivil siyasetten yana olmalıdır.

17 Aralık operasyonunun fitilini ateşleyenler, Çözüm sürecini sona erdirmeyi ve Türkiye’nin yeniden terör girdabına düşmesini isteyenlerdir. Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa hedefini akamete uğratmak için didinenlerdir. Büyük Türkiye yolculuğunun sona ermesini ve Türkiye’nin eski günlerine dönmesini dileyenlerdir. Milletin sivil siyasete olan inancını kaybettirerek vesayete ve darbelere vize kolaylığı sağlayan üstünlerin hukuku anlayışını yeniden hayata geçirmek isteyenlerdir.

Ancak, bunları planlayanlar milleti unutmamalıdır. Liderlerine, egemenliğine, bağımsızlığına kurulan tezgahları kavrayan ve idrak eden bir millet var artık. O yüzden bu sefer başaramayacaklar. Mısır’da Mursi’ye yapılanın Türkiye’de hayata geçirilmesine hem millet hem Memur-Sen izin vermeyecektir. Çünkü bu millet, kendisine ve değerlerine hizmet edenleri asla unutmaz, asla yalnız bırakmaz

Büyük Türkiye, sadece 76 milyonun insanımızın değil, bütün İslam aleminin hatta bütün insanlığın huzurunu, mutluluğunu, refahını gözetecek bir kutup yıldızı olacaktır.

Biz, bu ülkenin ve milletin, medeniyet coğrafyamızın, dünya mazlumlarının özlemini duyduğu ve dualarıyla desteklediği Büyük Türkiye’yi hayata geçirmekten sorumluyuz. Büyük Memur-Sen ailesi, Genel Başkanlardan, Yönetim Kurulu Üyelerine, Kadınlar Komisyonundan, Genç Memur-Sen’ine, Engelliler Komisyonundan, Emekli Memur-Sen’ine şube başkanından işyeri temsilcisine, delegesinden üyesine bütün mensuplarıyla Büyük Türkiye hedefinin ve bu hedef için gecesini gündüzüne katanların, milletle birlikte yol alanların yanındadır, yanında olacaktır.

Bunun için daha büyük olmalıyız. Daha güçlü olmayıyız. Daha fazla üyeyle yol almalıyız. Büyük Türkiye’nin en büyük destekçisi Büyük Memur-Sen olmalı.  Hedef Büyük Türkiye olmalı

Dualar bizimle olsun. Dualar mazlumlara olsun. Dualar, analarımızın gözyaşı dökmesini istemeyenlere, bu ülkenin gençlerinin hayatta kalmasına çaba sarf edenlere olsun.

Dualar, bizi biz yapan değerleri ayakta tutmak, medeniyetimizi yeniden inşa ve ihya etmek için fedakarlığın zirvesine talip olanlara olsun.

ALLAH, milleti ve medeniyetimizi kendisine rehber edinen “Vizyoner Adamlara”,  “Savunan Adamlara”, “Yiğit Adamlara” “Direnen Adamlara”, kendisini medeniyet davasına adayanlara, bu ülkenin bağımsızlığını, milletin egemenliğini tahkim edenlere merhamet etsin, milletimizin yar ve yardımcısı olsun. “ dedi.

Alagöz’ün bu konuşmasından sonra mikrofona davet edilen AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Fatih Erkoç, “ saygıdeğer grup başkan vekilim, değerli milletvekilim, kıymetli il başkanım, Memur-Sen başkanım, çok değerli Memur-Sen yönetici ve üyelerimiz hepinizi derin saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Bu güzel programı düzenleyip, güzel insanlarla bizi buluşturduğu için Memur-Sen il başkanı Adnan beye çok teşekkür ediyorum.

Değerli dostlar;

2001’de bir yolculuğa çıktık, Recep Tayyip Erdoğan Beyle beraber. Tabii bu yolculuk kutsal bir yolculuktu. Hak ve hakikatin peşinde olan bir yolculuktu. Ülkemizin derin bir girdabın içinde olduğu, kaosun ve karanlığa hızla sürüklendiği, adeta iflasın eşiğine geldiği bir ülkeydi, adeta harap edilmiş bir duruma gelmişti. Bir zulüm ortamı vardı. Ekonomik yokluğun, kıtlığın yanında, temel hak ve özgürlükler konusunda çok sıkıntılı bir Türkiye vardı. Kız çocukları kılık ve kıyafetlerinden dolayı üniversite kapılarından gönderilmekte. İmam Hatip mezunları katsayı adaletsizliğinden dolayı üniversitelere alınmamakta, irtica hortladı safsatasıyla insanlar kamuda görevlere getirilmemekte, yani Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde görülen ender zulüm ortamlarından bir tanesiydi o dönemler.

Hamdolsun, bizde o gidişata tavır koymak ve durdurmak için, Türkiye’yi normalleştirmek için Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyle beraber AK Partiyi Kahramanmaraş’ta kurduk, o günden beride bu mücadele içindeyiz. Çok şükür, bu günlere kolay gelinmedi arkadaşlar. O günlerde çok sıkıntılar yaşayan, zulümler gören arkadaşlarımız var aramızda. Kahramanmaraş’ımızda bile çok büyük acılar yaşandı. Kolay olmadı ama o günleri geride bıraktık.

Bugünlere kolay gelinmedi kıymetli arkadaşlarım, ama görüyorum ki bu gelinen noktanın kıymetini bilmeyenler var. Beklemediğimiz yerden beklemediğimiz davranışların gelmesi çok üzücü, bizleri derinden yaralamıştır.

Bugünlere çok zor gelindi değerli hemşehrilerim, geçmişi yeniden getirmek isteyenler var, tabii onlara izin verecek miyiz? Kesinlikle hayır, bunu açık ve net söylüyoruz. Biz bugünleri inşa etmek için, geleceği inşa etmek için, Türkiye’yi normalleştirmek için yola çıkmıştık, ne pahasına olursa olsun Allah’ın izniyle yeniden ülkemizi o acı günlere döndürmeye çalışanlara kesinlikle izin vermeyeceğiz, hep beraber yapacağız bunu. Memur-Sen’le yapacağız bunu, aziz milletimizle yapacağız, bu ülkenin geleceği için taş üstüne taş koyacak herkesle yapacağız.”

Erkoç, Memur-Sen’in bu çalışmalarda büyük katkıları olduğunu, omuz omuza mücadele verildiğinei ve halkın gönlünde önemli bir yer edindiğine dikkat çekti ve konuşmasını şu ifadelerle tamamladı:

“Artık Kahramanmaraş’ımız büyükşehir oldu. Yıllarca büyükşehir hayaliyle, özlemiyle yaşadık. Şükürler olsun ki artık büyükşehir olduk ve Kahramanmaraş’ımızım büyükşehir olması hamdolsun ki bizlere AK Parti vasıtasıyla oldu. Bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. Tabii biz projelerimizi açıkladık, geleceğin Kahramanmaraş’ını inşa etmek üzere yola çıktık. Geleceğin Kahramanmaraş’ını inşa ederken bu şehrin ruhunu da inşa edeceğiz. Bu şehre gelen insanlar bu şehrin bizim, medeniyetimizi ve bizim kültürümüzü görecekler, bilecekler. Bir kentin ruhu olmazsa, o kentin kıymeti de olmaz. İnşallah hep beraber geleceğin Kahramanmaraş’ı ve geleceğin Kahramanmaraş ruhunu oluşturacağız, sizlerle omuz omuza mücadelemize devam edeceğiz. Her insanın gıptayla baktığı, huzurlu bir Kahramanmaraş inşa edeceğiz. Kahramanmaraşlımız Türkiye ve dünyada hiçbir yerleşim yerini imreseyerek anlatmayacak, kendi şehrini ve kendi şehrinin güzelliklerini anlatacak.” Dedi.

Programın son konuşmasını AK Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal yaptı.

Ünal konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Değerli dostlar, bu akşam burada sizlerle bir siyasetçi olarak konuşmayacağım. Ben de uzun süre memurluk, öğretmenlik yapmış bir kardeşiniz olarak konuşacağım. Ve bu mücadelenin karakterini, ruhunu, kök hücresini oluşturan çağın soylusu Akif İNAN ağabeyimize kalbi selamlarımızı ve ruhaniyetine karşı maneviyatına karşı sorumluluklarımızı hatırlayarak selam olsun diyorum.

Bir şehri şehir yapan o şehrin binaları, sokakları o şehrin geniş caddeleri, alanları değildir. Bir şehri, şehir yapan o şehri inşa eden adamların karakterleri, mizacı ve onların ruhunda var olan davasıdır. Maraş neden bu kutlu davanın ocağıdır?  Neden ruh kökünü, damarını oluşturur ? Ve yedi güzel adamın, ya Maraşlı olarak ya da Maraş’ın ocağından ruhunu beslemiş olarak bir bağı neden vardır? Ve daha geri gidelim Osmanlı neden her yeni fethettiği yere Maraş’tan birilerini götürmek zorunda kalmıştır? Trabzon’dan Aksaray’a kadar her fethettiği yere adeta; böyle bahçesi olanlar bilir aşı yapılır, ağaçlar aşılanır neden Osmanlı her yeni fethettiği yere bir Maraş aşısı yapmak zorunda kalmıştır? Ve bugün neden feraset dendiğinde irfan dendiğinde Maraşlı akla gelir? Bunların cevabını her birimizin öncelikle kendimize vermemiz gerekir.

Bir Maraşlı Maraş’ta yaşamasa bile Maraşlıyım demekten gurur duyar ve bir şekilde bu ocaktan bu bağdan kopmaz. Burada farklı şehirlerden memur kardeşlerim var. Bunları söyleme sebebim bu şehrin kıymetinin bilinmesi lazım, bugün gençlerle birlikteydik bu şehrin o yanan ocağındaki o ateşin küllenmemesi o közlerin kaybolmaması lazım.

Akif İNAN beye Memur-Sen’i kurduran, Erdem BAYAZIT’a o şiirleri söyleten Rasim ÖZDENÖREN’e “Gül Yetiştiren Adamı” yazdıran o ruhu o duyguyu kaybetmemek lazım. Şunu unutmayın onu kaybettiğimiz zaman her şeyimizi kaybederiz. Ben şunu üzülerek görüyorum ve bu benim içimi yakıyor bundan 40 yıl önce yaşayanlar; adap bakımından hani usul, adap, erkân denir ya; bu bakımlardan çok güzel adamlardı okuma yazma bilmezlerdi ama sonra derece organiklerdi, kimyaları bozulmamıştı. Konuştukları zaman mutlaka konuştuklarının altında ya bir ayetin manası ya bir hadisin ruhu olurdu, şimdi ben maalesef üzülerek söylüyorum. Bu ateş bu güzellik yavaş yavaş kayboluyor. Bu bir sebepten dolayı oluyor bunu Allah’ın izniyle değiştireceğiz.

Abdül Hak Hamit TARHAN’ın küçük yaşta bir eşi vardır biliyorsunuz Rüksen Hanım, şimdi Can DÜNDAR’ın Rüksen Hanım diye bir kitabı çıktı, vaktiniz olduğu zaman okumanızı tavsiye ediyorum. Rüksen hanım bizi anlatıyor Türkleri anlatıyor bir yerde diyor ki Türkler vatanperverdir, gayretlidir diyor. Ama diyor bu Türklerin diyor muvaffak olanlarından, okuyanlarından aydınlarından diyor bir hastalık görülür, okudukları zaman belli bir başarı elde ettikleri zaman bunlar vatanlarından soğurlar değerlerinden ilkelerinden soğurlar diyor. Yani marksın diyalektiğini kurduğu yabancılaşmayı anlatıyor. Bizim şimdi tekrar o yabancılaşmayı tersine çevirmemiz gerekiyor. Ve bir şey daha diyor Rüksen hanımı anlatan yanındaki kadın diyor ki Rükşen Hanım İstanbul’a aşıktı ama diyor Selahaddin camilerden ziyade sokak aralarındaki mahalle mescitlerine o küçük camilere hayrandı. Bizans’ın o uygarlığını sona erdiren o küçük camilerdi derdi diyor. Orda ki ruhaniyet buradaki maneviyat buradaki samimiyetti derdi diyor.

Bizim şairin dediği gibi tekrardan kalbimize dönmemiz şarkıya dönmemiz ve evimize dönmemiz gerekiyor.  Ve bunu da tekrardan okumuş evlatlarımızla yapmamız gerekiyor. O yüzden bu bir siyasi mesele değildir kardeşlerim, biz siyaset kurumunu kullanarak bu ülkenin sorunlarını çözüyoruz. Bir meseleyi siyasete alet etmekle bir meselenin çözümünde siyaset kurumunu kullanmak çok başka şeylerdir. Dinle ilgili bir sorun varsa o sorunu siyaset kurumu çözer bakın az önce başkanım başörtüsü sorunundan bahsetti, bu sorunu kim çözdü? Siyaset kurumu çözdü. Bir meseleyi siyasete alet etmek çok başka şeydir. Bir meseleyi çözmek için siyaset kurumunu kullanmak çok başka bir şeydir bunu karıştırmayalım bizler aynı davanın delisi insanlar olarak siyaset yapmıyoruz derdimizin sorunumuzun meselemizin çözümü için siyaset kurumunu kullanıyoruz. Sizler olup bitenin fazlası ile farkındasınız. O yüzden size fazla mesaj vermek istemiyorum. Bugün bizi burada bir araya getiren Adnan kardeşime çok teşekkür ediyor hepinize hayırlı akşamlar diyorum.” Dedi

Bu konuşma sonrasında program sona erdi.

IMG_0180 IMG_0152 IMG_0177 IMG_0226IMG_0174 IMG_0183IMG_0158