İslamda Komşu Ve Komşuluk İlişkileri

İslamda Komşu Ve Komşuluk İlişkileri
Komşu, genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade etmektedir.Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız oluşturur. İyi ve kötü günlerimizde çevemizde her zaman birisini...

Komşu, genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade etmektedir.

Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız oluşturur. İyi ve kötü günlerimizde çevemizde her zaman birisini görmek isteriz. Darlık zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin hâlinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma (şûf'a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını teşkil etmiştir.

Dinimiz İslam her konuda olduğu gibi komşuluğun önemi konusunda da çok önemli aydınlatmalarda bulunmuştur. Bu aydınlatıcı buyruklardan bir kısmı şöyledir:

Allah Teala Kur'ân-ı Kerim'de: "Allah'a kulluk edin, O'na hiç birşeyi ortak koşmayın .Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin "buyurmaktadır. (Nisa, 4/36)

Komşuluğun sınırı konusunda Hz. Aişe (r.anha) her cihetten kırk evin birbirine komşu olduğunu ifade etmiş; Hz. Ali (ra) ise; “Sesimizi işiten herkesin komşu olduğunu” bildirmişlerdir.

 Ayrıca, ''Komşu''tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kâfir, âbid-fâsık, yerli-yabancı, iyi-kötü, yakın-uzak bütün civarı içine alır.

Hz. Peygamber(s): “Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, nerdeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim.” buyurmuşlardır.

Başka bir hadis-i şeriflerinde Resulullah(s): “Allah'a yemin olsun ki iman etmiş olamaz, Allah'a yemin olsun ki iman etmiş olamaz, Allah'a yemin olsun ki iman etmiş olamaz.” buyurmaları üzerine, “Kim ey Allah'ın Rasulü!” diye sorulunca, “Komşusu zararlarından emin olmayan kimsedir.” cevap verdiler.

Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi ve herkese iyilik yapmaya çalışması en önemli ahlâkî görevlerindendir. Sözkonusu komşu olduğunda daha itinalı davranılması gerektiği vurgulanmış ve bu konu iman bağlamında değerlendirerek izah edilmiştir.

Bir komşunun diğer komşusuna yönelik zararı maddi yönden olabileceği gibi manevî yoldan da olabilir. Maddi kötülük denildiğinde onun malına, mülküne tecavüz etmekakla gelir. Onlara zarar vermek, onları kirletmek, gaspetmeye çalışmak, vey a komşuya dair fiili müdahekede bulunmaktır. Manevî kötülük ise,ırz ve namusuna tecavüz etmek, âile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek bu halde olan birisinin günahın katlanmasına sebep olur. Bir soru üzerine Hz. Peygamber (s), Allah'a ortak koşmak ve açlık tehlikesi ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın, “Komşunun hanımı ile zina etmek” olduğunu haber vermiştir. Mikdad b. Esved (r.a) bu konuda Rasûlüllah(s)'ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Komşusunun hanımıya zina yapanın günahı, on kadınla zina yapan kimsenin günahından daha ağırdır.”

Abdullah b. Ömer'in(ra) anlattığına göre, Hz. Peygamber bir savaşa çıkmıştı. Yolda: “Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize savaşa katılmasın.” buyurdu. Adamın biri: “Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum.” deyince, Rasûlüllah: “Bu gün bize katılma.” buyurdu.

Peygamber efendimiz (s) başka bir hadislerinde de şöyle buyurmuşlardır: “'Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin, Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna iyilikte bulunsun ve kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin veya sussun.”

Bu hadis-i şerifte ve daha önce geçen hadis-i şeriflerde Resulullah’ın(s)  komşuya iyi davranmayı imanla ilişkilendirmesi, konunun önemine binaendir. Ayrıca “İman etmiş olmaz.” cümlesinin anlamı kâmil anlamda iman etmiş olmaz; imanı kamel mertebesine ulaşamaz demektir. Bu ifade “kâfir olur.” anlamında değildir. Alimler böyle kimseler için: “Hiç azap görmeden cennete girmek gibi, mü'minin mazhar olacağı bir mükafatla mükafatlanmaz.” demişlerdir.

Komşusunun, kendisinde karşı ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s) şu cevabı vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesine iştirak edersin. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ikram et.”

Bu hadisler ışığında komşularımıza karşı sorumluluklarımızı şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Komşularımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hâl hatır sormayı, neş'e ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz.

2) Sağlıkta hastalıkta, üzüntü ve sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek,  onlardan biri vefat ederse yakınlarına başsağlığı dilemek, kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak, dâvetlerini kabûl etmek, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de komşuluk görevlerindendir.

3)  Komşularımıza ikramda bulunmak dâ ahlâkî görevlerimizdendir. Peygamber efendimiz(s), “Ya Ebâ Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma.” Diye tavsiyeside bulunmuş, ayrıca “Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir.” buyurmuştur.

4) Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak komşularının görevidir. Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da güzel bir davranıştır.

5) Komşuda olup bitenleri araştırmamak, ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmamak, bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa, onları anlayışla karşılayıp bağışlamak kendilerine dünya ve âhiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır. Kur'an-ı Kerim'de birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış ayıplarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır.

 Günümüzde, yıllarca aynı apartmanda yaşayıp da tanışma fırsatı bulamayan bir komşuluk anlayışının İslam’ın lütfettiği bu prensipleri öğrenmeye ve uygulamaya ne kadarda ihtiyacı vardır.

Süleyman CEYHAN

Kahramanmaraş İl Uzman Vaizi