Eyy BİRSEN
Her insanın gençlik döneminde bir aşk hikâyesi olmuştur. İşte bu yazımda, masallar ülkesinde yaşamış bir gencin gençlik döneminde başından geçen, bizlere de hayat dersi vereceğini düşündüğüm bir hikâyeden söz edeceğim. Hikâye şöyle:
Balta girmemiş ormanların arasında olan bir ülkede yaşayan insanları, bozulmamış kendi kültür ve kuralları ile yöneten kabile reisleri dönem dönem yönetiyorlarmış. Her gelen reis, vaat ettiklerine tam uymadığı gibi kendi riyasetinin devamı için de, her canlının neslini devam ettirmekte aldığı tedbirler gibi tedbirler alıyor, buna göre mevcut kuralları kaldırıyor ve yönetimine uygun yeni kurallar getiriyormuş. Getirilen kurallar yalnızca kendi ve çevresindekileri ihya edecek kurallar olduğu için, yönetilen kabile halkına ise eziyet olarak yansıyormuş. Dili tatlı olan ve güzel laflar eden reisler, riyasetini devam ettirdikleri halde bazıları da bir dönemle işi bitiriyorlarmış. İşte günün birinde temelden; ahlâk, etik, tecrübe, bilgi ve sorun giderici-çözüm üretici gibi yönetim literatüründe; Hak, hukuk, ahret, inanç ve tevazu gibi teoloji literatüründe ve diğer saygı duyulan ve toplumda değer verilen/saygı duyulan mefhumları öğrenerek gelen bir reis adayı çevresiyle birlikte kabileye yapacakları hizmet ve yenilikleri açıklamışlar. Kabilenin verdiği destekle yönetime gelmişler ve sözlerinde durarak o güne kadar, kabile için yapılmayanları yapmaya başlamışlar. Kabileye yapılan hizmet ve yatırımlardan dolayı genelde her kesim takdir de ediyormuş. Böylelikle refaha ulaşan kabilenin çoğunluğu memnun kalmışlar. Memnun kalmayanlar da olmuş tabii. Memnun kalmayanların büyük çoğunluğunu farklı düşünceye sahip ve fanatizmin etkisinde kalanlar oluşturuyorlarmış. Ancak belli bir zaman sonra çevresindeki halka gittikçe genişlemeye başlamış ve memnun kalmayanların sesleri daha az duyulmaya başlamış veya çevredeki “Medy” denilen farklı ses cihazlarıyla bastırılmaya başlanmış. Yönetimi istemeyenlerden kötü niyetli olanlar bazen şenlik olsun diye gençleri tahrik edip sabi çocukları öne sürerek olaylar çıkarıp çocukların ölümlerine sebep oluyor ve sonrasında da ölümleri gerekçe gösterip çıkardığı olaylarda:“Yönetime her itiraz eden öldürülecek mi?”;”Ekmek almaya giden çocuklar sağ salim evlerine dönemeyecekler mi?” diye slogan atıyorlarmış. Daha önceki ve o anda yapılmakta olan faydalı hizmetleri destekledikleri halde zamanla, doğru bulmadıklarına itirazlarını dile getirmek isteyenlere halkadaki insanlar: “Ama ülkemize yapılan hizmetleri de görmeniz lazım” diye telkinde bulunuyorlarmış.
Yine ufak tefek yol bulunmadığı sıkıntılı dönemlerde de itirazcılara: “Siz ülkede yol yok/ yolsuzluk ülkede canımıza tak etti” diyorsunuz ama “Siz de tren hattındaki birbirini kesmeyecek raylara sevgi gösteriyorsunuz” denilerek istasyon istasyon gezdirilmeye başlanıyormuş. “Yoruldum, ben bu istasyon cezasını hak etmedim” diyenlere de tren rayından ayrıl, çünkü o tren rayları hiçbir zaman birbiriyle kesişmeyecek şekilde paraleldir; o yoldan ayrıl ve sıkıntıdan kurtul; ayrılmazsan da bir daha sana hiç bir rahatlık/imkân verilmez, verilenler de geri alınır. Çünkü en ücradaki istasyon değil kayadan oyulmuş duraklarınıza bile girilecek” denilerek baskı uygulanmaya başlanmış. Artık her itiraz eden kabile insanları, dışarıdan destekli ve kabileye hainlik yapıyor diye kabile üyeleri yaftalanmaya başlanmış. Ele alınan büyük hayvan boynuzu bile itiraz sesi duyulur diye; megafon gibi ses çıkaran boru şeklindeki hayvan boynuzları ya insanların elinden alınıyor veya o boynuzu temin etmede yardımcı olanlar da aynı kefeye konulup cezalandırma yoluna gidilir olmuş. Aykırı seslerin kısılması/kesilmesi için, bazen de “Aloooo” diye bağırılıyor imiş.
Kabileden bazıları kendi dillerindeki karşılığı ile onlara: ” Hak, hukuk, inanç, sevgi ve seçilirken sarf edilen kelimelerle vaatlerde bulundunuz” diyerek sesini yükseltmek istemişlerse de kabile reisine sesini duyurmada başarılı olamamışlar. Nihayetinde kendisi de insan olan kabile reisleri ve halkadaki yakınları yalnız kalma endişesi ile, kendilerinden uzaklaşanları geri kazanmak için görevlilere: “Size kumpıs(kendi dillerinde ne demekse) yapıldı” dedirterek nanik yaptırılıyormuş. İtira ettiği halde bir sonuca varamayan arkadaşının çırpınışlarına acıyan biri kendisine bir hikâye anlatmış. Anlattığı hikâye kısaca şöyle imiş:
Kabileden kural tanımayan bazıları, bir kadını dağa kaldırıp eziyet etmişler. Belli bir zaman sonra Kabilenin koruyucuları kadını onlardan kurtarmışlar ve gel şuraya otur anam diyerek yer gösterince, biçare mağdure, ağlayarak isyan etmiş ve “o kelimeyi(anam), sakın kullanmayın, zaten o kelimeyi diyerek hep bana kötülük yaptılar” demiş.” Hikâyeyi anlatan ayrıca “Bu dünya böyledir, kim neyi çok söylerse nerdeyse tam tersini yapar.”demiş.
Bu kabile yönetimindeki ülkede riyasete çok yakın Birsen adında bir güzel varmış ki onu gören mutlaka âşık olmak istiyormuş. O da güzelliğine ve riyasete yakınlığının tadını çıkarıyormuş. Bir tanesi varmış ki çok sevmek istemiş ve yüzden Birsen adlı güzelin her hareketini/her sözünü dikkatle takip ediyormuş. Zaman zaman kabile yönetimi gibi, söylediklerine uymayan hâl ve hareketlerine şahit olunca çok sevmek istediği halde maalesef o güzele talip olamamış ve onun yönetimine girememiş. Ama dile getirdiği mefhumların yüzüne aksetmiş olan güzelliği karşısında eline kabilede yetişen iri bir kuş tüyü ile bir kaya üzerine sevgiyle sitem karışımı bir şiir yazmış. Ben bu kaya yüzündeki şiiri sizle paylaşmayı düşündüğümde, bazı dostlarım bana, Birsen’in bu sitem karşısında kapris yapabileceğini ve “istasyon istasyon gezdirilmeyle karşılaşabileceğimi” îma ettiler. Bileti elinde biri olarak
Hak şerleri hayr’eyler/Zannetme ki gayr’eyler
Ârif anı seyreyler/Mevlâ’m görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Şiirini tekrar edip, İbrahim Hakkı hazretlerini rahmetle anıyor ve Allah’a sığınıyorum. Evet, aziz dostlarım bakalım ne yazılmış bu mağaradaki kaya yüzeyine, birlikte okumaya ne dersiniz.
Selam ve dua ile…
BİRSEN’E SİTEM
Her genç gibi bir güzeli aradım
Kanım kaynamadı sana Ey Birsen.
Sevip âşık olmak idi muradım
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Tarih boyu nice âşık görüldü
Mecnun sevdi çöle sürüldü
Ferhat’ın azmiyle dağlar yarıldı
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
İlk etapta saftın, riyâ mı yaptın
İşvelerin ile gönlümü yaktın
Tanımasam daha, ne yapacaktın
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Önce bana dindar gibi göründün
Tevazuda, ilmihalde derindin
İşin bitti öz kendine büründün
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Dindar idin güyâ, hukuk ne oldu
Seçerken adayı, ölçün ne oldu
Hak gaspı yaşayan, saçını yoldu
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Ey Birsen, seni sevmek isterdim
Sevebilsem seni övmek isterdim
Kıyabilsem keşke, dövmek isterdim
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Gerdan kırma Birsen, tav olmam sana
Güzel yüzün yaksa, kav olmam sana
Doğru seçim yok, sı-nav olmam sana
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Birsen, bugün pasverenin çok olur
Nice vaz geçilmez, yer yeksan olur
Hesap döner kalabalık yok olur
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Müslüman içinde hizip oluştu
Siyasete girdin çizik oluştu
Haklar yendi mağdur-ezik oluştu
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Mütedeyyin dedin niye ben değil
Ahlâklıyı övdün, niye sen değil
Ellerin içinde gerçek sen değil
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
İlk bana değil de İlksana baktım
Seven çok olmuştu dışarı attın
Yanında değildim, o yüzden sattın
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Yönetimin değerini bilenler
Sana biat edip pâye alanlar
Kul hakkı denince nice yalanlar
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Birsen, bu dünya olur mu hiç yâr
Eli boş gidilir ellerde ne var
Kul hakkı edermiş âhireti dar
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Biz ve öteki diyerek saflara böldün
Ötekiler hukuk derken haline güldün
Şimdi paralel-miş ayracı buldun
Kanım kaynamadı sana Ey Birsen.
Adaletin yakınında bulundun
Ahlâk-etik arkasından dolandın
Liyâkat-kariyer derken yalandın
Kanım kaynamadı sana Ey Birsen.
Usûl böyle Birsen, hep bakılırsın
Neden böyle iptale takılırsın
Çok seçersen Birsen, evde kalırsın
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Geçen sene, sevdim dedin getirdin
Bir senede ise işin bitirdin
Sevmişlerdi, nerelere götürdün
Kanım kaynamadı sana Eyy Birsen.
Birsen biliyorsun, ben bir Behlül’üm
İmkân verilirse coşan bülbülüm
Unutma güzelim, ölüm var ölüm!
Kanım kaynamadı sana Ey Birsen.
19.06.2014
Not: Birsen’i seven arkadaş/dost/kardeşlerimizin tepkilerini saygıyla karşılayacağım. M.Z.