CHP, Askerî Oligarşinin Kurduğu Pozitivist Devlet Partisidir
Chp’yi millet değil, İslâmî değerlere yabancılaşmış askerî bürokrasi kurmuştur. Bu yüzdendir ki otoriter laikliği İslâm karşıtlığı olarak resmî devlet politikası hâline getiren, pozitivist bilim anlayışını dinin yerine geçirerek İslâm medeniyet değerlerini tasfiye eden partidir. Atatürkçü Cumhuriyet’in esasları olan Chp, pozitivist mâna yüklenen “dil, kültür ve ülkü birliğiyle” laik Türk ulusu kimliği inşa etmeye çalışmıştır.
CHP’YE GÖRE PARTİNİN ŞEFLERİ AYDINLANMACI VE YANILMAZ, MİLLET İSE GERİCİ VE İŞE YARAMAZ YIĞINDIR
Chp, yâni Kemalist Altı Ok devlet partisi, “ulu önderlerini” ve partinin şeflerini “aydınlanmacı, bilimci, rasyonalist, doğuştan kabiliyetli ve yanılmaz”, milleti ise “gerici, hastalıklı, cahil ve işe yaramaz yığınlar” olarak görmektedir. Bu zihniyetin devam ettiğine delil olarak, 2007 seçimlerinde Chp’li Onur Öymen’in sandıktan çıkan sonucu “Rasyonel bulmayıp, halkın mantıksızlığı olarak” değerlendirmesini hatırlamak gerek.
Chp milletvekili Birgül Ayman Güler’in sözleri pozitivist Chp zihniyetinin sürdüğünün bir başka işaretidir. “Türk-Kürt kimlikleri eşit değildir” sözlerine “bilimsel dayanak” olarak Comte’nin pozitivist ilerlemeci merhalesini gösterir: “Türk ulusu, Kürt milliyetini çok bilinçli kullanıyorum. Bunlar bilimseldir. İnsan topluluklarının üç formu olduğu kabul edilir. Birisi klan, kabile toplumu. İkincisi milliyet toplumları. Üç, ulus toplumları. Bu aynı zamanda gelişme sürecidir” (24 Ocak 2013 gazeteleri).
CHP’Yİ, YÂNİ CUMHURİYETİ POZİTİVİST GENERALLER VE BÜROKRASİ KURMUŞTUR
Chp’yi, yâni Altı Ok ilkelerinden meydana gelen Kemalist Cumhuriyeti, Millî Mücadele’de sözde İslâmî siyaset kullanıp daha sonra milleti aldatarak asıl yüzleriyle ortaya çıkan pozitivist generaller ve üst bürokrasi kurmuştur. 1923’de Halk Fırkası adıyla başlayan, sonra Chf ve Chp adını alan parti, pozitivist zihniyetli generallerin ve bürokrasinin kurduğu bir partidir. Dindarlardan temizlenmiş subay ve bürokrasinin temel hususiyetleri pozitivist laik Türkçü ve lâ-dinî ilerlemeci tarih anlayışına sahip olmalarıdır.
Bu şenî zihniyet, “Osmanlı devirleri gericidir, Cumhuriyet ilericidir. Din geçmişte kalmış bir kurumdur. İlmin gelişmesiyle tamamen ortadan kalkacaktır. Biz gelecekte olacağı bildiğimiz için şimdiden ortadan kalkmış gibi muamele ederek ilericiliğimizi gösteriyoruz” diyerek devletin kimliğini bu yönde oluşturmaya çalıştılar.
CHP, POZİTİVİST ATATÜRKÇÜ İDEOLOJİNİN TAŞIYICISIDIR
Chp programına göre tanzim edilen Cumhuriyet kurucularının yekûnu pozitivisttir. Comte’nin sistemleştirdiği pozitivizme göre “Uygarlık idealinin asli öğesini bilim ve akılcılık oluştur. Toplumsal olaylara dinin etkisiyle değil, bilimsel referanslarla yaklaşılır.”
Chp iktidarı 1930’lı yıllarda kontrolüne aldığı Kemalist devletin ideolojik vâsıtaları olan Türk Ocakları, Halkevleri ve sonrasında Köy Enstitüleri gibi kuruluşlarla pozitivist laik Türk ulusu projesini tatbike koyarak zulüm yıllarını başlatmış ve en başta harf devrimiyle milletin geçmişiyle olan bağlarını koparmıştır. İslâmsız Türk-tarih tezi ve Güneş-Dil Teorisi gibi pespâye tezleri ortaya atmış ve asıl vahim olanı da “Dinde reform” projesini sistemin anayasasına sokmuştur.
Chp’ye göre millet cahil kitlelerden oluşmaktadır. Bu cahil kitle mutlaka bilimsel, çağdaş, ilerici ve pozitivist aklın öncülüğündeki eğitime tâbi tutulmalıdır. Bunun için Atatürkçü sistem ve bürokrasinin eliyle ideal, çağdaş, ilerici ve akılcı bir toplum inşası kaçınılmazdır.
CHP'NİN POZİTİVİST EĞİTİM UYGULAMALARI
Chp’nin pozitivist nesil yetiştirmek için başlattığı “Eğitim Uygulamaları” İslâm eğitim anlayışına son derece ağır darbe vurmuş, Millî Eğitime Kemalist/Chp ideolojisi yön vermiştir. Eğitim kurumları, Chp, yâni resmî ideolojinin “üretim merkezleri” olarak görev yapmış, pozitivist Altı Ok Programı kanun ve yönetmeliklerle eğitimin bütününe sirayet ettirilmiştir.
1927’deki programda “Eğitimin laik ve tek okul esasına dayanmış olması ilkemizdir” şeklinde, 1931’deki programda ise “Kuvvetli cumhuriyetçi ve laik vatandaş yetiştirmek, tahsilin her derecesi için mecburi ihtimam noktasıdır. Terbiye her türlü hurafeden uzak olmalıdır” şeklinde yer alır. İslâmî ilim anlayışına karşı olarak Darwin’in Evrim Teorisi’ne ders kitaplarında yer verilmesi, pozitivist felsefenin eğitimde yer aldığının ilk esaslarıdır.
ALTI OK CUMHURİYETİNİN GAYESİ SOSYAL DARVİNİST BİR TÜRK TOPLUMUYDU
Kemalist Chp ideolojisi “Sosyal Darvinisttir.” Pozitivist sosyal bilimcilerin Darvin’in canlıların tek bir biyolojik atadan evrilmekte olduğu tezinden sosyal darvinist toplum projesi oluşturdukları malûmdur. Pozitivist bilimin her şeyi açıklama gücüne sahip anlayışından doğan sosyal darvinizm, güçlülerin ayakta kaldığı, zayıfların hayat hakkının tanınmadığı kuvvet kanunun toplum ve siyasî hadiseler için de geçerli olduğunu ileri süren bir felsefî görüştür.
METE TUNÇAY: “POZİTİVİST KEMALİZM (ALTI OK HALKÇILIĞI) JAKOBEN İDEOLOJİDİR”
Prof. Dr. Mete Tunçay, “Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması (1923-1931)” adlı kitabında Pozitivizm olarak Kemalizmin, kendini bir Dogmatizm olarak dayattığını, Pozitivist Kemalizm, Bilimi dogmalardan ibaretmiş gibi tartışılmaz hâle getirdiğini, Bilimin rasyonalitesine indirgediğini, Jakoben ideolojinin bir başka varyantı olduğunu, kamusal alanı Sivil Toplumun değil kendi alanı gibi gördüğünü, laiklik ve sekülerleşmeyi eşanlamlı kabul ettiğini belirtir. Sözü kendisine bırakalım:
“Jakobence bir görünüş altında, gerçekleri ve doğruları bilen ve yalnız kendileri bilen ve içlerinde, bunları yığınlara zorlamayla da olsa kabul ettirme görev duygusunu (misyonunu) taşıyan aydınlar için Laiklik halktan ayrımlanmanın bir yolu ya da aracı olmuştur. Bence bu tutum, Altı Ok’taki Halkçılık ilkesini de, çağdaş demokratik anlayışı yansıtmak bakımından o denli yetersiz kalan tepeden inmeci dünya görüşünün kaçınılmaz bir sonucudur.”
Atatürkçü düşünceye sahip Emre Kongar da Kemalizm’in, yâni Altı Ok programının temellerini aydınlanmacı pozitivizme dayandırıyor.
KEMALİST CHP, ABD’Lİ POZİTİVİST EĞİTİMCİYİ TÜRKİYE’YE DÂVET EDİYOR
Altı Ok Cumhuriyetinin kurucuları ilk yıllarda devrin Abd’li pozitivist eğitim felsefecisi John Dewey’i “Eğitim sisteminin neyin, hangi temelin üzerine kurulması gerektiği” hakkında “bilgilenmek için” Türkiye’ye dâvet ediyor. “ Dewey, “Öğrencilere okullarda kuru, soyut, dinî bilgi vermenin fazla bir anlamı olmadığını, eğitimin pratik ve pozitivist olması, skolastik eğitim felsefesinin dimağlarda bıraktığı mistik tortuların terkedilmesini söyler. Bunun üzerine 1939’da Köy Enstitüleri’nin ana felsefesi pozitivist Dewey’in görüşleri alındıktan sonra oluşturulmuştur.
Bu sebeptendir ki baştan beri pozitivist olan Cumhuriyetin kurucusu M. Kemal’in, Chp programının bir başka ifadesi olan “Muasır medeniyet seviyesi” dediği hedef bütünüyle pozitivist bir dünya görüşüne dayanmıştır. Buna göre, “Tek gerçek yol gösterici, bilim (hayatta en hakiki mürşit ilimdir) dir. Dolayısıyla Kemalist/Chp ideolojisinden meydana gelen Cumhuriyetin Batılı eğitim anlayışına bakışının temel çerçevesini pozitivizm oluşturmuştur. Öyle ki Kemalistler / Chp’liler hâlâ pozitivizme iman etmekte, bilimin tek rehber olduğuna inanmaktadırlar.
M. KEMAL’İN POZİTİVİST ABDULLAH CEVDET’E DESTEĞİ
Cumhuriyetin pozitivizme açık rejimden imkân bulan pozitivist Dr. Abdullah Cevdet’in (Karlıdağ), Türk ırkının ıslahı için Batı'dan damızlık erkek getirilmesi gerektiği hakkında yazılar yazdığını okuyanlar bilir. Onun bu düşüncesi sosyal darvinizme dayanır. Biyolojik materyalist olan Cevdet, "Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa'dan ve Amerika'dan damızlık erkek getirmek gerekir" şeklindeki yazılarını Kemalist Chp hükümetlerinin müsamahasıyla yazmıştır. 1925’de Elazığ milletvekilinin ayrılmasıyla, M. Kemal tarafından Chp’den milletvekili olması istenir. Yazılarından dolayı milletçe aşırı tepki gördüğünden milletvekilliğinden vazgeçer.
M. KEMAL’İN HAZIRLATTIĞI “MEDENÎ BİLGİLER KİTABI” İLK RESMÎ POZİTİVİST DERS KİTABIDIR
Kemalist devrimlerin ideologlarından da olan Cevdet’in, 1928 yılında yine M. Kemal’in isteğiyle Fransız materyalist ve pozitivist filozof Jean Meslier’in “Sağduyu-Tanrısızlığın İlmihali” ni “Akl-ı Selim” adıyla tercüme ettiği kitap Chp hükümeti eliyle Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında neşredilir. M. Kemal’in, adı geçen kitaptan faydalanarak hazırlattığı “Medenî Bilgiler” kitabı Cumhuriyetin ilk resmî pozitivist anlayışını temsil eden kitap olur.
İngiliz kökenli Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, “Modern Türkiye’nin Doğuşu” kitabında “Atatürk’ün radikal davranışının Dr. Abdullah Cevdet’in düşüncesine bağlanabileceğine…” işaret etmiştir (Ercümend Kuran, Atatürkçülük Üzerine Denemeler, Ankara, 1981, s.21).
Hâsıl- kelâm; sadece birkaç cürmünü aktardığımız, İslâm’ın yerine pozitivizmi geçirmeye çalışan Kemalist Chp’nin pozitivist zihniyetten geri adım attığını gören ve duyan varsa haber versin. (Habervaktim.com)
---------------------------------
İLÂVE YAZI:
“BÜYÜK HOCALARIN EMRÜ FERMANIYLA DÜKKÂN MUMU SIRLANMIŞTIR”
Ey azizan!
Türkiye Yazarlar Birliği Şehr-i Maraş Şubesi Başkanı öğretim gör. İsmail Göktürk tarafından bir mesaj geldi ki başım döndü, gönlüme gam düştü. Bu mazlum ve mazrur muharriri, yâni fakîr-i hâkiri telâşlandıran mesajı siz de okuyunuz bakalım ne mâna çıkaracaksınız?:
“Büyük hocaların emrü fermanıyla Dükkân mumu bu akşam sırlanmıştır. Hâney-i saadetlerinizde huzurla istirahat edip, millet ve devletin beka ve selameti için dua ediniz vesselâm.”
Hamlığımdan ve acemiliğimden olacak, bu ifadeler karşısında telâşlandım, kalbime ağrı girdi. Sonra tefekkür ettim, rahatladım. Haddim değil azizana sırlanmayı anlatmak. Yine de duramadım. Sırlamak: Düz mânasıyla gizlemek, yahut bir şeyi kapatmak, mumu, lâmbayı, kandili, elektriği söndürmek, ölüyü gömmek. Tasavvufî mânasıyla ve daha çok Mevlevî kültüründe vefat eden dostlara “gömüldü ya da defnedildi” ifadesi yerine “sırlandı” ve “filan zât şeyh efendinin kabrine bitişik olarak sırlanmıştır, yâni defnedilmiştir. Fâni âlemden, bâki âleme gördükleri tanıdıkları ve yaşadıkları ile sırlandı” şeklinde benzeri ifadeler kullanılır. “Filan kişi, gördükleri, tanıdıkları ve yaşadıkları ile Kabristanda sırlandı” ifadesi ehl-i tarik olanlar arasında çokça kullanılır.
Tasavvufî mânasıyla ise sırlamanın bir maşka anlamı da bir müridin, bir şâkirdin, mürşid- kâmil elinde tâlim terbiye görerek nefsinin sırlanmasıdır. Bir başka misâl; Tekke ve Zaviyeler 1925’de sırlanmıştır derken, kinayeli olarak bu güzel terbiye mekânlarının ehl-i kubur bir rejim tarafından vazifelerine son verildiğini söylemiş oluyoruz.
Bildim ki, İsmail Göktürk, Dükkânı’nın bir akşamlığına sırlandığını ifade etmiş. İnşallah yanlış şerh etmedim. Ancak “Hâne-i saadetlerinizde huzurla istirahat ediniz…” temennisinin fakîrin meşrebiyle hiç mi uygun olmadığını dünya âlem bilir. Memleket yanarken, huzur ve istirahatı kabul etmem mümkün değil.
-------------------------------
YÂDELLERDE TÜRKİYE’NİN ELÇİLİĞİNİ YAPAN YERLİ BİR KÜLTÜR İNSANI
Ey azizan!
Fakirin nâçiz yazılarını okuyup mesajlar gönderen eski Şehr-i Maraş Valisi ve şimdi Balkan ülkelerinden Karadağ’ın Başşehri Podgoritsa Büyükelçisi olan değerli kültür insanı ve türkülerimizin meftûnu Mehmet Niyazi Tanılır Beyefendi bu kez “Susuzluk-Susuz Olma Durumu-Kuraklık-Susamış Olmak” başlıklı resimli bir belgesel göndermiş ki ziyadesiyle duygulandım.
Kendilerini;
Mübarek suyun hor kullanıldığına ve tükenmek üzere olduğuna dair gönderdiğiniz pek mühim ve âli resimli bilgilere ürperek baktım / okudum. Bundan böyle hazret-i su’yu hürmet ve tasarrufla kullanacağım ve bir buçuk yıl kadar önce başladığım “Hazret-i Su” yazımı ön sıraya alıp yazacağım inşallah, deyip selâmlarım.
--------------------------
GÖNLÜMÜN İNŞİRAH BULDUĞU NÜKTELİ VİR VAK’A
Ey azizan!
Bu haftada bahtiyarım şükür. Ali Hocam, gönül ve fikir dostlarımdan şair Memduh Atalay’ın bisküvi ikramını, “Ahmet Bey bisküvi yemez, ben onun yolundayım…” diyerek kabul etmemiş.