Atışma Türünü Yeni Şartlarda Sürdürme Çabasının Meyvesi Bir Kitap: Söz Açarı
Yiğitliğin ve kahramanlığın sembolü Köroğlu, son nefesinde “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.” demişti. Bu söz teknolojik gelişmenin insanî değerleri ortadan kaldıran olumsuzluğuna ilk tepki, ilk serzeniş, ilk isyan fakat aynı zamanda ilk boyun eğişti. O günden bu güne fert ve toplum hayatımıza hâkim olan sanayi ve teknoloji çağı; alışkanlıklarımızı, zevklerimizi, tutkularımızı, geleneklerimizi hülasa değerlerimizi bir bir değiştirdi.
Sanayi ve teknoloji çağı, Yeni Türk Edebiyatı alanında önemli değişimlere ve gelişmelere sahne olurken Âşık Tarzı Halk Edebiyatı geleneğine büyük zararlar vermiştir. Bu geleneğin içinde çok önemli bir yer tutan atışmalar Azerbaycan’da canlılığını sürdürmekteyse de Anadolu sahasında bu damar her geçen gün hızla daralmaktadır.
1982-1986 yılları arasında Erzurum’da geçen öğrencilik yıllarımda Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Âşık Reyhanî, Mevlüt İhsanî, Nusret Torunî gibi halk şiirinin üstatlarının atışmalarını dinlerken aldığım hazzı tarif edemem. Divan şiirinde nazire geleneği nasıl en güzel şiiri yazma kaygısıyla şiirin gelişmesine katkı sağlamışsa, atışmalar da halk şairlerinin yetişmesine ve halk şiirinin gelişmesine o denli katkı sağlamıştır.
Ne yazık ki, birçok somut olmayan kültürel değerlerimiz gibi âşık edebiyatına ait bu gelenek de sanayileşmenin ve teknolojinin duygusuz çarkı tarafından ortadan kaldırılmıştır. Geleneğin son temsilcileri olan Murat Çobanoğlu, Âşık Reyhanî, Âşık İmamî, Âşık Mevlüt İhsanî, Âşık Nusret Torunî, Âşık Mahzunî, Âşık Kul Hasan, Âşık Hüdaî gibi usta âşıklar dünyadan göçtükten sonra usta-çırak geleneği bitmiştir. Bugün pek seyrek rastladığımız, âşıklar bayramı gibi sembolik etkinliklerde gördüğümüz âşıklar hem eski şairler gibi güçlü değiller, hem de yeterli dinleyici desteği bulamamaktadırlar. Artık omuzunda sazı, dilinde sözü at üstünde oba oba, yayla yayla gezen, irticalen şiirler söyleyen ve atışmalar yapan ozanlar/âşıklar yok. Âşıklara mesken olan köy kahvehaneleri yok. Fakat halk vardır ve her zaman olacaktır da.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen günümüzde geleneği yeni şartlar içinde yaşatmaya ve geliştirmeye çalışan, halkın içinden yetişmiş, halkın duygu ve düşüncelerine tercüman olan, milletinin geleneği, kültürü ve medeniyetiyle barışık halk şairleri yetişmektedir. Bu sanatçıların ekseri çoğunluğu kalem şairidir. Yani şiirlerini sazla değil, kalemle icra etmektedirler. Özellikle âşık geleneğinin yakın bir zamana kadar canlı bir şekilde sürdürüldüğü Kahramanmaraş’ın Afşin-Elbistan bölgesinde, halk şiiri sazsız bir miras olarak günümüzde yaşatılmaktadır. Abdurrahim Karakoç, Ahmet Çıtak, Hayati Vasfi Taşyürek, Mehmet Gözükara, Hanifi Kara, Tayyip Atmaca gibi şairler, günümüz toplum hayatının halk şairi tipini oluşturmaktadırlar.
Hayat tekâmülden ibarettir. Bu birey için olduğu kadar toplum için de geçerlidir. Gelenekler de tekâmül geçirerek yeni şartlar içinde yaşamaya devam ederler. Ancak somut olmayan kültürel değerlerin yeni şartlar içinde yaşatılması için uygun ortamların oluşturulması, desteklenmesi gerekir. Acaba atışma geleneğini günümüze nasıl taşıyabiliriz?
İşte iki şair tarafından hazırlanan elimizdeki bu kitap bu sorunun cevabını oluşturuyor. Afşin-Elbistan yöresinin zengin halk kültürü ile yetişmiş olan şairlerden biri, halk şairliği Kültür Bakanlığınca da tescil edilmiş olan, yörenin sevilen şairi Mehmet Gözükara, diğeri ise halk şiiri geleneği ile beslenen, hem halk şiiri hem de modern şiir alanında başarılı örnekler veren Tayyip Atmaca’dır. İki şairimiz, geleneksel atışma türünün günümüze taşınarak nasıl özgün eserler verilebileceğini ispatlayarak bu alanda öncülük etmektedirler.
Her iki şair de kalem şairidir. Teknolojik gelişmelere karşı durmak yerine ondan faydalanmak gerektiğini inanarak atışmalarını internet aracılığı ile gerçekleştiriyorlar. Sazla, irticalen, kahvehane gibi mekânlarda ve halkın önünde yapılması gibi sunuma ait geleneğin şartlar gereği terkedilmiş olmasına karşın eserdeki şiirler şekil, dil, konu ve anlatım bakımından geleneksel şiirin bütün özelliklerini taşımaktadır.
“Atalarımızın ‘Göl yatağında su eksik olmaz.’ sözlerinden hareketle bizden önce yaşamış ve hayatlarını sürdüren üstatlarımızın başlatmış olduğu geleneği sürdürerek bizden sonra gelecek nesillerle de bağımızı koparmadan gönlümüzden damıttığımız sözlerle geleneğe katkı sunmaya çalıştık.” diyor kitabın müellifi olan şairler. Bu ifadeler çalışmalarını amaçlı ve son derece bilinçli bir şekilde yaptıklarını gösteriyor.
Söz Açarı başlığını taşıyan eser, 2014 yılında Berivan Yayınları arasında çıktı. Eserin başında Ali Akbaş, İbrahim Erşahin, Ramazan Avcı ve Adem Konan’ın eserle ilgili yorumlarına yer veriliyor. Halk şiirinin değişik türlerinde 41 şiirin yer aldığı eser, 176 sayfadan oluşuyor.
Kitabın adı “Söz Açarı” olunca doğal olarak şairler birbirlerini sözle açmaya çalışıyorlar. Açar kelimesi aynı zamanda Azeri Türkçesinde anahtar manasına gelmektedir. Tayyip Atmaca da Mehmet Gözükara’yla hasbihal etmek için söz anahtarıyla sözün kapısını açarak onu muhabbete buyur ediyor.
Atmaca
Yıl iki bin on dört, yaş elli iki
Ne yaşadın, neler gördün de hele
Her gün ağırlaşır sırtında çeki
Ne düş gördün, neye yordun de hele
Mehmet Gözükara, şiirle gönderilen bu selamı alıp tatlı üslubuyla cevap veriyor ve deyişler karşılıklı olarak sürüp gidiyor:
Gözükara:
Yaşıtmışız, belli oldu tas tamam
Her âdemi âlem gördüm, hak bildim
Gam kervanı beni buldu tas tamam
Her geleni hayra yordum, hak bildim
Kitaptaki atışmalar incelendiğinde doğaçlama söylenen şiirlerde zaman zaman rastlanan kafiye bozukluğu ve anlamın kafiyeye feda edilmesi durumuyla karşılaşılmadığı; hikemî tarzı üslubun güzel örneklerinin sergilendiği, mısralara daha derin anlamlar yüklendiği görülmektedir:
Atmaca:
Atmaca beş vakit divana durdu
Topladı ekini, harman savurdu
O Rahim, ol Rahman saati kurdu
Bu dünyada kaç gün durdun de hele
Gözükara:
Dünya âleminde hayaldim, düştüm
Bezm elest akdiyle yollara düştüm
Zîşan bahçesinde güllere düştüm
Gözükara’m ile durdum, hak bildim
Kitapta, atışma türünün bütün özelliklerine örnek teşkil edecek şiirler yer almaktadır. Türünün en zoru olan lebdeğmezi;
Gözükara:
İnsan dilaltında, gizlenir sözde
Dudaktan dökülen söze dikkat et
Yanan gönüllerden harlanır köz de
Kor uykusuz kalır, köze dikkat et
Atmaca:
Kulağından giren ağzından çıkan
Acı, tatlı, ekşi söze dikkat et
Ayağını değil döşünü yakan
Kül uykuya dalar, köze dikkat et
yine âşık tarzı halk şiirinde kahvehanelerde iki âşığın karşılıklı olarak birbirine sordukları muamma türündeki şiir denemelerini bu kitapta görmek mümkün:
Gözükara:
Aşk ile meşk ile ummana daldım
Muhabbet ederek muamma saldım
Mana meyvesinden lezzeti aldım
Gözükara gibi Pazar mı âşık?
Atmaca:
Atmaca kurbandır Hakk’ın yolunda
Ham sözleri toplattırmaz dalında
Kimin gözü varsa dünya malında
Onunla kol kola gezilmez âşık
Atışmalarda gurbet, aşk, vefa, hayat felsefesi, ölüm gibi konuların yanı sıra halkın düşüncelerine tercüman olan ve halka kılavuzluk yapan şiirler dikkati çekmektedir. Bu yönüyle taşlamalı veya övmeli değil, “deyişmeli” dediğimiz sohbet konulu atışmalara yer verilmiştir.
Gözükara:
Ocağın yanarsa, bacan tüterse
Bağın yeşillenir, bülbül öterse
Mevla’m hazinesin açıp gösterse
Altın da bir, gümüş de bir, pul da bir
Atmaca:
Hasret çeke çeke benzi solana
Yar deyince iki gözü dolana
Kendi bahri, yâri suna olana
Umman da bir, ırmak da bir, gölde bir
Eserde, adeta yalnızca bir şairin kaleminden çıkmış izlenimi veren tahmis türündeki şiirler ve halk şiirinde örneklerine çok az rastladığımız muhammes türündeki şiirler de okuyucuda hayranlık uyandırmaktadır. Kitap özellikle edebiyat derslerinde örneklerinden yararlanılacak önemli bir kaynak niteliğindedir.
Halk şiiri, bizim öz şiirimizdir, millî şiirimizdir. Son dönem (arayış dönemi) Türk şiirinde her geçen gün daha sık görülen zevksiz, disiplinsiz, şekilsiz, ahenksiz ve anlamsız şiir müsveddelerine karşın halk şiirimiz bir kutup yıldızı gibi sanatımıza yön vermeye devam etmelidir. Bu bakımdan şiirin ustaları olarak halk şiirimize canlılık kazandıran, onun yeni şartlarda devamını sağlamaya çalışan Sayın Mehmet Gözükara ile Sayın Tayyip Atmaca’yı bu yürekli çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.
Ramazan Avcı