ABD Olsam Ne Yaparım ?
Sitemiz yazarlarından Eğitici İsamail Çelik'in yeni yazısı : ABD Olsam Ne Yaparım ?
Yüz binlerce yerliyi katlederek başladım devlet olmaya. Varlığımı, gücümü; entrikalarıma, pardon projelerime borçluyum. Ahlak, erdem, başkalarının yaşam hakkı… Bunlar, profesyonel bakışa engel olan zafiyet unsurları. Benim bir gurup Tanrım var: çıkarlarım. Bunun için her yol mubah bana. Her türlü “esner”, esnek söylem ve eylem gerçekleştiririm. Erdemi ve erdeme dair değerleri çıkarlarım için kullanırım. İnsanı, topluluğu, kavimleri, devletleri, düşünceleri, fikirleri, fraksiyonları; dostlukları, düşmanlıkları, çatışmaları, gerilimleri; kimyasalı, fizikseli, grafikleri, borsaları... aklınıza ne geliyorsa, her şeyi kullanırım çıkarım, pardon Tanrım için… Varlığımı ve gücümü buna borçluyum.
Irak’ta bir diktatör çıkarır, önce desteklerim. Silah verir, vaat verir, gaz verir sağa sola saldırtır, çoğalmakta olan muhtemel düşmanım yüz binlerce Müslüman’ı öldürtürüm. Sonra diğer bir kesime: “Bakın! bu zalim, diktatör, Halep’çe..” der, sonraki işgalime zemin hazırlarım. Verdiğim silahları hakim olduğum medya vasıtasıyla görmezden geldirir, bakın silahı var, zulmü var, ikiz kule der, Dünyayı kandırır, önceden kurduğum emrime amade sözde teşkilatlarla Dünyayı arkama alır, Irak’ı işgal ederim. Bir yandan demokrasi hediye eder, işgal faturasını göz diktiğim ülke petrolüne mahsup ederken, iki milyon daha Müslüman öldürür, yüz binlerce kadının ırzına geçer, çocukları öksüz kadınları dul bırakır, ülkeyi de üçe böler, çıkmış gibi görünürüm. Orda demokrasi bahanesiyle öyle bir sistem kurarım ki tarihini ben yazar, işbirlikçi liderlerini kahraman, kahramanlarını bölücü, hain, yobaz gösterir, çalışan ama tüketen bir topluluk inşa ederim. Erdem mi? Oda ne? Canı cehenneme!
Sonra sanal düşmanlar üretirim. Adını terörist koyar, sürek avına çıkarım. Canımın istediği yeri bombalar, ölen masumlara suçlar isnat ederim. Söylem geliştirmek, beyinleri manipüle etmek, tekelimdeki ajansların işidir.
Çıkarlarımı ve çıkar guruplarımı daha da büyütmenin gözü doymaz bir açlığı var bende. Bir bahar başlatır, her bir devletçikte farklı ilerletirim süreci. Komşusunun baharını destekletir, sıranın kendine geleceğini görmezden geldiririm. İşime gelmezse rüzgarı tersine estiririm. Kitleleri kendi davalarına hizmet ettiklerini sandırarak, çarkımı döndürecek bir sincap kafesi içinde koştururum.
Kutsal savaşım ARMEGEDON, Basra’ya uzanacak bir koridor ve daha birçok hesaplarım için, orda istediğim figüran olan ESED’i Saddamlaştırır, bölgenin duygusal tepkisini arkama alır, dengeli bir muhalefet üretir, yıllarca sürecek iç savaşa sürüklerim. Dostlarımla tarafları paylaşır, Suriye konusunda bir türlü anlaşamaz gözükürüm dünyaya. Bir yandan karşılıklı silah satarken bir yandan muhtemel düşmanlarım olan Müslümanlar, öldürüp dururlar birbirlerini senelerce. Böylece, işgal kıvamıma hazır hale getiririm. Esed’i daha da zalimleştir, farklı maşalarımla destekletir, gaza getirir, gaz kullandırır, işgalime çağrılar yaptırırım Müslümanlara. Sonrası mı? Irak başarılı bir operasyondu benim için, daha başarılısını(!) Suriye’de yaparım.
Demokrasiyi savunur, ama Mısırda darbe yaptırım. Uydularım vasıtasıyla darbecileri destekletir, dünya ya karşı göstermelik “adil ağabey” rolü takınırım. Müslümanları, barışçıl gösterilerden ve benden medet dilendiririm. El altından her iki kesime de “asla vazgeçmeyin” mesajı verir, ülkeyi iç savaşa sürüklerim.
Aykırı söz eden ülkeleri azarlar, üç-beş ağacı bahane ederek ortalığı karıştırtır, “uslu ol, …” mesajı veririm.
Kitleleri, siyasi tarafgir haline sokar, “sureti haktan hale getirdiğim” veya beyinlerini kontrol ettiğim aydınlar(!) vasıtasıyla istediğim gibi sürüklerim. Asla, olaylara siyasi tarafının dışında bir gözlükle bakamaz hale getiririm. Böylece, iyi kötü herkesi diğer tarafın yaftaladığı hale sokar, güven bunalımı yaşatırım. Büyük şeytan denmesini umursamaz, ADB karşıtlığını medya gücümle ucuzca bertaraf ederim.
Ben, ABD olsam, LAAAA deyince bütün Tanrıları ve Tanrılaştırdıklarımı reddeden, İLLALLAH ile sadece ALLAH’I Rab kabul eden, gündemini benim değil, kendisinin belirlediği, ölçüyü Kitabının koyduğu, yönlendiremediğim ve kontrol edemediğim Müslüman’dan korkarım. Entrikalarımın fark edilmesinden, kitlelerin uyanmasından, farklı arayışlara gidilmesinden, farklı birlikteliklerin kurulmasından, özgün politika üretilmesinden, korkarım.
Hele, TÜRKİYE’nin bir gün kalıplarımızı kırıp, Osmanlıyı cihan imparatoru yapan ruhla, yani, 100 yıldır uzak tuttuğumuz Kur’an’ın ruhuyla, anlamıyla buluşmasından korkarım.