Son birkaç seneden beri emekli maaşının dışında başka bir geliri olmayan ‘emeklilerin, memurların, işçilerin ve elinden emekli olan küçük esnafların’ kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde konuşulan konuların başında ‘beslenme, pahalılık ve geçim zorluğu’ gelmektedir.

Çünkü ‘beslenme’ evrensel bir olgudur ve insanoğlunun temel ihtiyaçlarının başında gelir. Beslenme ihtiyacının daha iyi karşılanması için bireyler topluluklar halinde yaşamayı benimsemişler, bu durum aile,  klan,  devlet gibi toplumsal birliklerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Beslenmenin yetersiz olduğu toplumlarda ‘açlık’ ortaya çıkar. Açlık olgusu, insanoğlu için korkuların en büyüğüdür.

Türklerde ‘halkın beslenip doyurulması’ Hakanın en önemli görevidir. Hakan milleti besleme ve doyurma vazifesini yerine getirebildiği müddetçe saygındır. Kül Tigin Abidesinin güney yüzünde bulunan, ‘ …aç,  fakir milleti hep toplattım.  Fakir milleti zengin kıldım…’ sözleri yer almaktadır. Anlaşılan odur ki Türk yurtlarında  ‘açları doyurma ve halkın refah seviyesini yükseltme’ Hakanın, Padişahın, Başbakanın, Cumhurbaşkanının en önemli görevidir.

Türkiye Cumhuriyetinde şuan Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da her fırsatta ‘açların doyurulduğunu ve halkın refah seviyesinin yükseldiğini’ söylemektedir. Ne yazık ki geçim derdi devam eden vatandaşların büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanına inanmamaktadır. Çünkü karnını doyurmakta zorluk çekenlerin sayısı her geçen gün hızla artmaktadır. Bu gurup vatandaşlar; ‘Cumhurbaşkanımız ne söylerse söylesin, biz kendi yaşadıklarımıza inanırız’ demektedir.2

BAĞKUR emeklisi bir başka arkadaşım; “ fiyatlara bakmak için adı üç harfli olan zincir marketlerden birisine girdim dün. Markette çalışan bayan personelin elinde etiket makinesi, durmadan etiket değiştiriyor. Yanına yaklaştım; ‘kızım inşallah fiyatları düşürüyorsundur’ dedim. ‘Yok, amca, fiyatları yükseltiyorum’ diye cevap verdi. Sesi boğazında düğümlenerek ağlamaklı bir ses tonuyla ‘Allah sizi inandırsın bu fiyatlarla biz aç kalırız’ dedi ve bir daha konuşamadı.”

Bir başkası; “Balığın, koyun ve kuzu etinin tadını çoktan unuttuk. Arada sırada yarım kilo aldığım dana etinin kilosu 150 lira olmuş. Tavuk eti 80 lira. En ucuz peynirin kilosu 100 lira. Gerçek Tereyağının kilosu 220, Zeytinyağı 80, Ayçiçeği Yağı 50 lira olmuş. Margarin Yağının kilosu bile 40 liranın üzerinde. Anlaşılan biz ancak Çiğit yağı alabileceğiz” dedi ve bir daha konuşamadı.

Anlaşılan ‘üç beyaz’ diye tanımlanan Un, Şeker ve Tuz’dan sadece tuz kaldı bize. Unlu mamulleri bırakın bir yana un bile alamaz oldu dar gelirli evine. Simit’in tanesi 5, Çörek’in kilosu 60, kuru pastanın kilosu ise 80 liraya çıkmış. Pirince güç yetmiyor, en düşüğünün kilosu 30 lira civarında. Fakirlerin başyemeği bulgurun kilosu bile 15 lira olmuş. Bu sebeplerle başta emekliler olmak üzere memur ve emekli maaşları iyileştirilmeli, bu insanlar açlığa mahkûm edilmemelidir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, 2023’te asgari ücretin net 8 bin 506 lira olacağını açıkladı. Böylece asgari ücrette temmuza göre yüzde 54,66, Ocak ayına göre yüzde 100’lük artış yapıldı. Allah Devletimize zeval vermesin. Şimdi aynı oranda artışın Emekli ve Memurlarımıza da yapılmasını bekliyoruz.

Her şey gerçekten çok pahalandı. Çarşıda, pazarda fiyat artışları hiç durmuyor. Dar gelirli aileler sahip oldukları maaşlarla temel gıda maddelerine dahi ulaşamıyorlar. Çetin kış şartlarında birde ısınma masrafı devreye girdi. Eğer Emekli maaşları TUIK tarafından açıklanan enflasyon oranları baz alınarak  % 20, 25 oranlarında bir artışla geçiştirilirse gerçekten yazık olur. Kendilerinin açlığa mahkûm edildiği, diri diri mezara gömülmek istendiği hissine kapılacak olan bu insanlar sandık önlerine konduğunda ‘Hükümeti Sandığa Gömmek’ için ellerinden geleni yapacaklardır.

Dost acıları da söylermiş. Bizden söylemesi.