Türkiye’de hububat ekimi yapılan 11 milyon hektar arazinin yaklaşık % 30’unda 6 milyon tondan fazla köklü hububat sapının (anız) yakıldığı tahmin ediliyor. Bu rakam her geçen gün endişe verici şekilde artıyor. Anız yakma alışkanlığı terk edilmediği için yaz aylarında özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri bir yangın yerine dönüşüyor. Bu işlem topraklara, ormanlara, su varlığına, biyolojik çeşitliliğe ve ekonomiye büyük zarar veriyor.

Anızın yakılması sırasında toprakta yaşayan, havalandıran, verimli kılan milyonlarca canlı mikroorganizma yok oluyor. Anız yakma ile toprağın 1-3 cm’lik üst katmanında ısının 50-75 santigrat dereceye yükselmesi mikroorganizmaların %70’ine zarar veriyor. Topraktaki biyolojik aktivite azalarak verim düşüyor. Mikroorganizma faaliyetleri ile humusa dönüşecek organik atıklar ortadan kalkıyor, toprak fakirleşiyor, su tutma kapasitesi ve verim gücü düşüyor. Sap ve anızların yakılması ile bitki büyümesini teşvik eden karbon ve azotun kaybı da artıyor. Örneğin 300 kg sap yandığında 7 kg şeker gübresine eşdeğer 1.5 kg saf azot kaybı meydana geliyor. Yakılarak üzeri çıplak kalan toprak, rüzgar ve sellerle taşınarak erozyona uğruyor, doğal denge bozuluyor. Öte yandan anız yangınları yakındaki diğer tarla ve bahçelere sıçrayabildiği gibi orman yangınlarına hatta yerleşim alanlarının yanmasına da sebep oluyor.