Dinimizin iş ve ticaret ahlakı, doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulmuştur. Müslüman, haram ve helale karşı duyarlı olan kimse demektir. Yani kazanç için her yol mubah değildir. Onun için Ayet-i kerimede:

 “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” Denilmiştir. (Necim Suresi 53?39)

Bir ibadeti yapmak için onun farz vacip ve sünnetlerini bilmek zorunda olduğumuz gibi, yapacağımız iş konusundaki dinimizin ahlak kurallarını da bilmek zorundayız.

Aldatma, hile yapma, yalan söyleme ve rüşvet alıp verme hususlarından uzak olarak, haram ve helale dikkat etmek üzere kurulmuş bir iş hayatı, kişiyi dünya ve ahirette mutlu edecektir.   Bundan dolayı, alın terine saygı önemli olduğu için, Efendimiz(s.a.v.),

“İşçiye ücretini, teri kurumadan önce veriniz.” Buyurmaktadır. (İbn-i mace)

İş sahasında, bir tarafta kolay yoldan zengin olmak isteyenler, diğer tarafta bir helal lokma uğruna alın teri dökenler vardır.

Sevgili peygamberimizin, satılık bir buğdanın, yaş tarafını altına, kuru tarafını da üstüne getiren çiftçiye  “Bizi aldatan bizden değildir.” Buyurduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.( Kütübi Sitte trc  16/124)

İş hayatında ahlak, hakkı sahibine teslim etmekle mümkündür. Menfaatleri kendine yönlendiren insan, iş hayatında ahlaklı ve adil olamaz.

Tutum ve davranışlarında hak ve adalete riayet etmeyen insanın dindarlığından söz etmekte son derece zordur. Çünkü Kuran-ı Kerim, Gayr-ı Müslim kişilerin dahi haklarına saygı göstermeyi emret