Şair Bahaettin Karakoç Anıldı
Şiirin Beyaz Kartalı-Dede Korkut'u rahmetli Bahettin Karakoç, Kahramanmaraş'ta yayın hayatına devam eden kültür, sanat ve edebiyat dergisi "Vesselam" tarafından düzenlenen bir söyleşi programıyla anıldı.
[otw_shortcode_button href="https://marastahaber.com/foto-galeri/siirin-beyaz-kartali-dede-korkutu-rahmetli-bahettin-karakoc-anildi-163319h.html" size="medium" icon_type="general foundicon-star" icon_position="left" shape="square" color_class="otw-red"]Habere Ait Fotoğraf İçin Tıklayın[/otw_shortcode_button]
16 Ekim 2018 tarihinde hakka yürüyen Türk edebiyatının 'Beyaz Kartal' ve Dede Korkut' lakaplı şair ve yazarı Bahettin Karakoç Kahramanmaraş Diyanet Yayınları salonunda "Vesselam" dergisi yöneticileri, şair, yazar ve şiire gönül vermiş vatandaşların katılımı ile anıldı. Mustafa Kök tarafından Karakoç'un edebi kişiliği , yazar ve şair arkadaşlarıyla birlikte 1 Ocak 1986 yılında ilk sayısı çıkarak yayın hayatına başlayan , aylık fikir ve sanat dergisi, "Dolunay" dergisi hakkında geniş kapsamlı bilgi verdi ve şu ifadaleri kullandı:
"Dergi, Bahaettin Karakoç’a ait - çıkış serüvenimizi anlatan Dolunay dergisi okuyucuya mektup türünden - bir yazıyla başlıyor, ayni zamanda Derginin “manifestosu” niteliğinde, Dolunay imzalı: “Özenti Değil Özden”. İddialı “Manifesto”yu bir-iki satırla özetleyelim:
“Sanayi atıklarıyla, önce sular kirlendi. (…) Sonra, (…) hovardaca akaryakıt tüketimi yüzünden havalar kirlendi. Kısır politik çekişmeler yüzünden gönüller kirlendi. (…) İnsanoğlu ay’a uçmakla aylı düşler, hülyalar kirlendi. (…) Beride önce kelimelerle oynadılar (…) “Eski” dediler, “arı” dediler bizimkiler; “ileri” dediler, “geri” dediler; (…) bir yabancılaşma uğruna nice kültür değerlerimizi boynuzladılar (…). Dil kirlendi, (…) dil anarşisi, nice anarşilere öncülük etti. (…) Lügatler kirlenmişse, sanat, edebiyat ve kültür de o oranda kirli sayılmalıdır. Kirli bir sanat, edebiyat ve kültür ise ancak sömürge sanatı (…) çerçevesine sığar, millî kültür çerçevesine değil.” (…)
“Paris, sömürge kanlarıyla canlılığını korumaya çalışan çok kimlikli (..) bir burjuva sanatçıları ocağı. Moskova (SSCB’nin Moskova’sını kastediyor. mk), Tolstoy’u, Dostoyevski’yi, Pasternak’ı, Soljenitsin’i inkâr eden bir Allahsızlar, katiller mektebi. (…) Atina, hâlâ boyanma ve boyama sanatını devam ettiren histerik bir kurtizan, cılk bir batı sentezi… Londra, beynelmilel Yahudi hesabına çalışan bir dedektif ofisi. Bizim dışımızdaki ve bize yabancı her yer ve her şey öyledir.” (…)
“Burası Kahramanmaraş… Çok çileli zamanlar yaşamış, ama yiğitliğine hiçbir zaman gölge düşürmemiş bir Anadolu kenti. Burada, bizim de söylenecek sözlerimiz, sergilenecek özlerimiz var. İstiyoruz ki, sesimiz, ışığımız, dağları ve ufukları sıyırsın. İşte DOLUNAY, bu gaye için açılan ilk bayraktır. Evet, DOLUNAY, Türk-İslâm boyutlu sanat, edebiyat ve kültür serenine asılan bir inanç bayrağı. (…) Müslüman Türklerin yaşadıkları bütün mukaddes topraklara, iman coğrafyalarına sevgi ve selâmlar uçuran bir ılık yürektir. (…) Dede Korkut’tan, Yunus’tan (…) Âşık Veysel’e bir öz emanet taşır sürekli olarak: Toprak sesi, bayarak sesi, ezan sesi, insan sesi… Ve yeni zamanlara, yeni mekânlara nakşeder bu kutsal emanetleri.”
“DOLUNAY, çıktığı sürece, Türk diline, Türk edebiyatına ve Türk kültürüne, kirlenmeden, kirletmeden (…) hizmet etmeyi bir ülkü borcu sayar. (…) Özenti değil, özden sesleniyoruz: Yolumuza duvar örmeyenlere bin selâm olsun!”
Görüldüğü gibi “manifesto”nun çerçevesi gayet net: Batı’ya ve batılılaşmaya mesafeli, zamanın Moskova’sına “Allahsızlar ve katiller mektebi” diycek kadar haşin, maddede ve mânada kirlenmiş ve kirletmiş her şeye düşman, Türk-İslâm kültürüne, Müslüman Türklerin yaşadıkları bütün coğrafyalara ve oralardaki değerlere dost; Dede Korkut’tan günümüze, toprağın, yani vatanın, bayrağın, ezanın sesiyle ruhu dokunmuş insanın sesini öz emanet bilip nakşetmek yeni zaman ve mekânlara. Yani millî bir fikir, edebiyat ve sanat, millî ve kirlerinden arınmış bir kültür arayışı... Karakoç’un söylediklerinin ara satırlarında söylemek istedikleri, kast ettiklerini de okursak, 12 Eylül öncesi ideolojik ortamın yarattığı ideolojik sanat ve edebiyat hayatının eseri olan kirlenmeye karşı kendilerinin sanatı ve edebiyatı oralara bulaştırmadan, geçmişten günümüze milletin kutsalları ışığında yapacakları vaadidir, diyebiliriz. B. Karakoç, Dolunay’ın ilk sayısından sonuncusuna kadar bu arayışına sadık kalmaya özenmiştir, yaşadıklarımız ve bildiklerimiz kadarıyla. Biz şâhitlik ederiz" dedi.
Konuşmacı Kök, Dolunay dergisi, Dolunay şiir şölenleri, Dolunay Yayınları ve Türk edebiyatına kazınımlarına dikkat çekti.
Araştırmacı Yazar Serdar Yakar, Edebiyat Öğretmeni Salman Kapanoğlu, şair Mustafa Okumuş, Şair Yalçın Yücel ve programa katılanlardan bazıları merhum Bahaettin Karakoç'la ilgili anılarını anlattılar. Şair Hanifi Yılmaz Karakoç'un "Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman" şiirini seslendirdi.
Program Merhum Karakoç'un ruhuna gönderilen fatiha ile son buldu.
Programa Yazar Mustafa Kök, Şair Mustafa Okumuş, Yazar Ali Avgın, Araştırmacı Yazar Serdar Yakar, Edebiyat Öğretmeni Salman Kapanoğlu, Yazar Hacı Ali Özturan, Şair Yalçın Yücel, Yazar Metin Acıpayam, Vesselam Yazarlarından Vedat Ali Kızıltepe, Alpaslan Yutrsev, Mesut Bilal Buğday ve Karakoç'un oğlu Oğuz Karakoç, çok sayıda vatandaş katıldı.