CORONA SENDROMUNDAN KORO HALİNDE KORUNMA

Temizlik imandan gelir…

Aslan yatağından belli olur…

Kolektif bilinçaltına temiz olmanın başta insan sağlığına olan etkileri olmak üzere olması gerekliliği kazınan bir toplumuz.

İlkokul öğretmenlerimizin tırnak kontrolleri hemen aklıma geldi bile.  Her gün yemekten önce ve sonra altı kez ellerimizi yıkayalım, dişlerimizi sabah akşam fırçalayalım “tam iki dakika” kamu spotlarını on yaşımdan beri süregelmekte. Annelerin çocuklarını hiç olmazsa hafta bir banyoya koyma savaşlarını da hatırlarsınız. Özellikle de ergen ve erkek çocuklarını.

Literatürdeki ömrü daha uzun olmakla birlikte ülkemizde yaklaşık elli yıl öncesinden başlayarak günümüze artarak gelen ve tanımlanmış ismi ile temizlik OKB durumlarını da toplumsal bünyemize kabullendik diyebiliriz.  Dünya toplumlarının da benzer durumlarda olduğunu az gelişmiş bazı istisnai toplumlar dışında söylemek mümkündür kanımca.

Hal böyleyken son iki aydır dünyada dolayısı ile ülkemizde de gündemin en birinci maddesinin Corona olmasını nasıl açıklamalıyız. İnsanlığın varoluşundan beri hastalık salgınlarıyla ilgili birçok durum yaşanmıştır ve bu durumlarla ilgili birçok kitap yazılmasının yanı sıra filmler belgeseller çekilmiştir. Aklımız ilk gelen de “cüzzam” “veba” olmuştur büyük olasılıkla.

Teknolojinin hem genel anlamda hem de spesifik olarak sağlık alanında  büyük bir ilerleme kaydetmesine rağmen bu  tür salgın hastalıklar olma ihtimal ve durumunu yok edememektedir.

Önce sağlık sonra yaşamın dinamiği düsturuyla hareketle herkes hepimiz elbette sağlığımızı düşünmeliyiz öncelikle. Buna bir itirazım yok.

Ancak, özellikle ve maalesef yine sosyal medya sanki karamsar bir “sağlık senfoni orkestrası korosu” veya “şom ağızlı gizli istihbarat ajanları (CR0019)”  ya da “birleşmiş virüsler” topluluğu olarak önünüze gelene “virüslü” muamelesi yapın ve kaçın mesajları yaymakta.

Bu gidişle herhangi bir virüs insanı değil ama insanların birbirine şüpheli yaklaşmasından ötürü insanlığı yok edecek.

Teknolojik hayatın insan zihnini, algısını ve dolayısı ile psikolojisini ve davranışlarını olumsuz etkilediğini biliyoruz.  Ancak yine de bu duruma müdahale becerilerimizde eksiklikler olduğunu söyleyebiliriz.  Ki corona salgını gerçekliği olmasına rağmen bu algı operasyonunda insanların korku kaygı ve endişelerine yönelik – maalesef temeli yine ekonomik rant olan – süreç yönetimini bir çok kişi yapamamaktadır.

OKB , Kaygı bozukluğu, kaybetme anxiyetesi, panik atak vb durumları olan bireyler bu fütursuz sosyal medya paylaşımlarıyla daha da ağırlaşabilecekler, asosyal, sosyal fobik, anti sosyal, şizoid yapıda olan bireyler hem kendi durumlarından ötürü hem de çevresindeki insanların salgın süreçlerini yönetememelerinden dolayı ilişkilerini kesmeleriyle daha da yalnızlaşabileceklerdir.

Bu durumun endişe ve kaygı boyutlarının temellendireceği depresyonel, paranoid, somatik yakınmaların da olabileceği aşikârdır.  Özetle işin biyolojik sağlık sürecinin önemi olduğu kadar özellikle insanları korku kaygı ve endişeye bunların sonucu olarak da patolojik yakınmalara götürecek anlamsız bilgi kirliliklerinin olması itibarı ile psikolojik sağlık süreçlerinin de olduğunu görelim fark edelim ve fark ettirelim.

Fizyolojik mikrop ve virüslere karşı tıp ve sağlık uzmanları yoğun bir biçimde çalışırken biz kendi ellerimizle kendimizi yok etmeyelim…  Unutmayalım en riskli virüs “Tehlikeli İnsan Virüsü”dür. 

Dr. Öğretim Üyesi Yunus Emre AYNA

Dicle Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Gelişim Psikolojisi ABD Başkanı