Pakdil, “21. Yüzyılda İnsan Hakları İhlalleri ve Kıyımlar Kabul Edilemez Bir Durumdur”

Pakdil, “21. Yüzyılda İnsan Hakları İhlalleri ve Kıyımlar Kabul Edilemez Bir Durumdur”
Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu Üyesi Nevzat Pakdil, Myanmar’daki vahşete bir kez daha dikkat çekti.Dünyada nesli tükenen hayvanlar ve bitkiler için bile harekete geçen sivil toplum...

Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu Üyesi Nevzat Pakdil, Myanmar’daki vahşete bir kez daha dikkat çekti.

Dünyada nesli tükenen hayvanlar ve bitkiler için bile harekete geçen sivil toplum örgütleri ve devletlerin, Myanmar’daki vahşete ve kıyıma neredeyse ses çıkarmadığını ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu Üyesi Nevzat Pakdil, “Arakan bölgesinde Budistlerin  yaptıkları insanlık dışı vahşet devam ediyor ve uluslararası kamuoyu olayları görmek istemiyor ve sesini yükseltmiyor” dedi.

Myanmar’ın Bangladeş sınırındaki Rakhine eyaletinde (Arakan) yaşayan 800 bin Rohingyalı Müslümanın her gün ölüm, zulüm ve tecavüzlerle karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu Üyesi Nevzat Pakdil, “Bir toplum vatanlarından sökülüyor, evlerinden barklarından oluyorlar, dahası diri diri yakılıyor.  BM’ye göre 90 bine yakın kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Arakan’da 4 milyona yakın Müslüman nüfustan bahsediliyordu, şimdi bu rakam 800 binlere düştü. Yarım yüzyıldır zulüm gören Arakan Müslümanları 11 Temmuz olaylarından bu yana daha büyük bir vahşetle karşı karşıya bulunuyorlar. Her gün onlarcası katlediliyor, kadınlar tecavüze uğruyor, camiler yakılıyor. Bu duruma dünyanın sessiz kalması ise çok düşündürücü bir durumdur. Oysa burada bir soykırım uygulanmaktadır” şeklinde konuştu. Pakdil açıklamasını şöyle sürdürdü:

“VAHŞET KIVILCIMI, BİR GÜN HERKESİ YAKAR”

“Yaşanan vahşeti ülkelerin görmezden gelmesi kabul edilebilir bir durum değildir. BM, Sivil Toplum Örgütleri, Devletler eğer bir hayvan türünün, bir bitki türünün soyunun yok olmaması için harekete geçiyorsa, bu insanlar için de harekete geçmek zorundadır. Şu unutulmamalıdır ki, vahşet kıvılcımı bir yangına sebep oluyorsa, bu yangında herkes yanar. Myanmar’da Arakan Müslümanları her gün katlediliyor. Bu katliamlardan kaçanlar ise komşu ülkelere sığınmak zorunda kalıyorlar. O kadar çaresizler ki,  vahşetten kaçarken komşu ülkeler bile onları kabul etmiyor ve ölümlerine sebep oluyorlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, geçtiğimiz günlerde Tayland donanması tarafından, Myanmar'dan kaçan Rohingyalı (Arakan) Müslümanların botlarına ateş açılması sonucu en az 2 kişinin öldüğü ve sığınmacı teknesindeki kişilerin akıbetinin bilinmediği ifade ediliyor.”

KOMŞU ÜLKELER BU ÇARESİZ İNSANLARI KABUL ETMİYOR

Türkiye’nin Suriye’den gelen 200 binin üzerinde sığınmacıyı kabul ettiğini ve bunlara yardımda bulunduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Suriye’de bir kıyım oluyor ve buradaki insanlar komşu ülkelere sığınabiliyor. Aynı derecede bir kıyım Mynmar’da yaşanıyor. Fakat buranın insanlarının sesini duyan olmadığı gibi, zulümden kaçan bu insanlara herkes kapısını kapatıyor. Nerdeyse yarım yüzyıldır dünyanın en şiddetli ayrımcılık ve mağduriyetlerine maruz kalan Müslüman Rohingyalılar, gerçek Myanmar vatandaşı olarak görülmüyor ve "kaçak Bangladeşliler" olarak nitelendiriliyor. Myanmar, 'siz Bangladeşlisiniz ülkenize gidin' derken, Bangladeş ise 'Siz Burmalısınız oraya gidin' diyor. On yıllardır ortada kalmış haldeki Müslümanların durumları da her geçen gün daha kötüleşiyor. Rohingyalılar, bir köyden bir köye misafirliğe gitmek için bile resmi makamlardan izin almak zorunda kalıyor. Bangladeş sınırındaki gayri resmi mülteci kamplarında yaklaşık 300 bin Rohingyalı yaşıyor. Kamplarda elektrik yok ve içme suyu altyapısı bulunmadığı gibi, ayaklarına giyecek bir ayakkabı, üstlerine giyecek bir elbiseleri bile bulunmuyor. Bangladeş, Tayland, Malezya, Endonezya çeşitli gerekçelerle bu sığınmacıları kabul etmiyor. Fakat bu insanlar için yapılması gereken en önemli husus, kendi vatanlarında rahatça yaşamalarını sağlamaktır. Barışın tesis edilerek, en temel insan haklarına riayet edilmesi en doğru tavırdı. Uluslararası kamuoyu hemen harekete geçmek zorundadır” diyerek açıklamalarını tamamladı.