Kent Konseyi Başkanı Arıkan, TDF 2013’te
Mesudiye Gelişme Vakfı (MEGEV) tarafından düzenlenen ve Başbakanlık Tanıtma Fonu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca desteklenen Türkiye Demokrasi Forumu (TDF) Ordu’nun Mesudiye ilçesinde gerçekleşti.
Yılmaz Korkmaz Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen foruma Türkiye Kent Konseyleri Birliği ve Kahramanmaraş Kent Konseyi Başkanı Zeynep Arıkan konuşmacı olarak katıldı.
Forumun açılışında bir konuşma yapan TDF Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, TDF'nin Mesudiye kurultayında alınan karar doğrultusunda gerçekleştirildiğini kaydetti. Mesudiye'nin 1960'lı yıllarda göç vermeye başlayan bir ilçe olduğunu ifade eden Ekşi, "Nüfus 40 binlerden 10 binlere kadar düşmüştür. Göçenlerin yöresini ve yakınlarını unutmadığı bir ilçedir. Mesudiye Kurultayı da yörede yaşamın yeniden canlanması için bir çözüm arayışıdır, kendine özgü bir kalkınma modelidir. Yerel kalkınmaya doğrudan demokrasi yoluyla çözüm arayışıdır. Geldiğimiz noktada, dünyanın ve Türkiye’nin “yeterince demokratik” olduğunu söyleyemiyoruz. Dünya ölçeğinde “yeterince gelişmişlik”ten söz edemiyoruz. Demokrasi ve gelişmişlik arasındaki paralelliği de biliyoruz. O nedenle diyoruz ki; Türkiye Demokrasi Forumu (TDF’2013)’nun ilkinde “doğrudan demokrasi” ve “yerel kalkınma” çabalarını tartışalım. İnsanlığın geleceğine ufak bir katkıda bulunalım. TDF’2013; demokrasiden yana olan herkese, belediyelere, meslek odalarına, kooperatiflere, vakıflara, derneklere, şirketlere, kalkınma ajanslarına, kent konseylerine, üniversitelere ve basına açıktır. Herkesin söz hakkı vardır. Herkesin oyu eşittir.” dedi.
Türkiye Kent Konseyleri Birliği ve Kahramanmaraş Kent Konseyi Başkanı Zeynep Arıkan ise forumda yaptığı “Yerel Yönetimlerde Demokrasi ve Kadın” konulu konuşmasında “Anadolu'nun en eski yerleşim ve kültür merkezlerinden biri olan, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Akdeniz Bölgesi’nde yer almasına rağmen, dört coğrafi bölgenin kavşağında bulunan, tek başına Britanya Adası’ndan daha fazla sayıda bitki çeşidine ev sahipliği yapan, coğrafi zenginliğinin yanı sıra, etnik ve kültürel zenginlik açısından dikkat çeken, saklı değerlerin kahraman şehri Kahramanmaraş’ın güler yüzlü, gönül insanlarından selam getirdim. Askeri destek almadan, özgürlük savaşının halkın omuzlarında yükselmesi ile tarihte bir başka örneği olmayan, işgale karşı tek yürek olmanın öncüsü olarak Milli Mücadelede zafere ulaşılacağı inancını ilham eden, kendi kendini kurtaran şehir olarak adını dünya tarihine altın harflerle yazdıran, Sütçü İmam’ların, Necip Fazılların, Nuri Pakdillerin, Cahit Zarifoğluların, Erdem Bayazıtların, Abdurrahim Karakoçların, Alaeddin ve Rasim Özdenörenlerin vatanıdır Maraş.
Tekstil sektöründe Türkiye’deki iplik ve dokuma kumaş üretiminin %35’ni gerçekleştiren, enerjide kurulu güç bakımından İzmir’den sonra 2. sırada yer alan, Türkiye’de üretilen elektrik enerjisinin %12 sini üreterek gelecekte Türkiye’nin enerji üssü olmaya aday olan, sanayide tüketilen elektrik enerjisinde 9. sırada bulunan, sanayide kullanılan ve ithal edilen çeliğin %60’ını tek başına işleyen, Türkiye’deki çelik mutfak eşyası üretiminin %65’ini tek başına gerçekleştiren, 22 ayar altın işlemeciliğinde Türkiye’de ikinci sırada yer alan, 21 ülkeye dondurma ihraç eden, Türkiye biber üretiminin %25’ini, toz ve pul biber üretiminin ise %45’ini gerçekleştiren, kilometreye düşen su kaynakları bakımından Türkiye’de 1.; dünyada ise 3. Sırada yer alan, denize kıyısı olmamasına rağmen balık ihracatında ilk 3 sırada yer alan, kadın ayakkabı üretiminde İzmir ve Bursa’nın ardından en büyük üretim merkezi olan, kentsel gücünü yükseltmiş, ulaştırma kabiliyetini geliştirmiş, kentsel yapısını tamamlamış, dünyanın dört bir yanına ihracat yaparak ülkesine katkı sağlayan girişimcileriyle her alanda lider, Akdeniz’in incisi Kahramanmaraş'tan selam ve saygılar.
Yaşar Kemal; Dünya birbirini besleyen bin çiçekli, bin renkli bir kültür bahçesi olmuştur. Her kültür, geçmiş kültürlerin gübrelediği birikim topraklarının bir kültür çiçeği olmuştur. Bilinçli ya da bilinçsiz, bu büyük kültür bahçesinden bir çiçeği yok etmek insanlıktan bir rengi, bir kokuyu, bir güzelliği, bir yaratıcılığı almakla bir tutulmuştur… diyor. Buradan bir kadın olarak bırakın kültür bahçesinden bir çiçeği yok etmeyi, toplumun %50 sini oluşturan kadınları toplum hayatından yok etmek isteyen iki gruba yönelik bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Kadınlar toplumun yarısıdır. Maalesef görüyoruz ki, kadınlar hakkında bazı yanlış düşünceler insanların zihinlerini bulandırarak toplumun sosyal ve siyasal uyanışında rol verilmeyerek bu yarı, devre dışı bırakılmıştır. Allah tarafından kadınlara verilen şefkat, merhamet, zarafet ve nezaketten toplumun diğer yarısı yeterince faydalanamıyor. Üzülerek belirtmek gerekir ki, bunlardan birincisi; din adına kadının toplumsal yaşama tüm katılım biçimlerini yasaklayıp, haklarını gasp ederek, ilmin ışığından onları mahrum bırakıp, cehaletin karanlığında kalmalarına göz yumanlardır. Kadının haklarını daraltanlar, kadının hayatını ışıksız zindana çevirmişlerdir. Bunlara göre kadınlar evlerinden çıkamazlar. Camilere gitmeleri de doğru değildir. Okuyup ilim öğrenmek için edepli güzel bir şekilde de olsa kesinlikle toplum içinde bulunamazlar. Oysa işin garip yanı, küçümsenen, hor ve hakir görülen, ticari bir meta olarak ilişkilendirilen kadın, İslam’la değer kazanmış, kendisine saygı gösterilmesi gereken bir varlık halini almıştır. Gücü nispetinde de kendisine yakışır bir şekilde ailede ve toplumda sorumluluklar yüklenerek saygınlığını kanıtlamıştır. Bunun örneği, Hazret-i Ömer’in Medine’de Cuma namazı hutbesinde kadınlara, fazla mehir verilmemesi gerektiği hususun da görüş bildirirken, bir kadının Hz. Ömer’in bu sözüne karşılık Nisa süresi 20. ayeti delil sunarak itiraz edip gerçekleri gözler önüne sermesidir. Hz. Ömer ise, Allah'ın ayetleri ve kadının sözleri karşısın da; “Kadın doğru söyledi. Ömer ise yanıldı.” cevabını vermiştir. Kadının Cuma namazında ne işi vardı kısmını bir kenara bırakıp bugün aynı cesareti ve özgüveni bırakın Hz. Ömer’e sıradan bir İmam’a karşı gösterebilecek bir erkek bulabilir misiniz? Düne kadar kimliği kabul edilmeyen kadın, İslam’la birlikte hakkını savunan ve bu savunduğu hakkı duyuran olmuştur. Peygamberimiz ile beraber savaşlara katılan, su dağıtan, yaralıları tedavi eden, ölü ve yaralıları taşıyan kadınların nice kahramanın yetişmesindeki rolleri inkâr edilmez. Bilgelerden bazıları, kahramanların yetişmesindeki en büyük katkıyı kadınlardan kabul ederek, “ Her büyük adamın arkasında bir kadın vardır” demişlerdir.
Kahramanmaraş’ın kurtuluşunu, şehit olan kocasının elinden silahını alarak “sıra bende” diyerek savaşan Senem Ayşe gibi kadınlara ve onların yetiştirdiği kahramanlara borçlu olduğumuzu kim inkâr edebilir. Kadınları eve hapsedip, ilim öğrenmelerine müsaade etmeyerek topluma faydalı olan hiçbir faaliyete sokmayan 1. gurubun aşırlıklarına sözde karşı çıkan, kendilerini çağdaş olarak tanımlayan 2. Grupta; bir meta ve reklam malzemesi olarak kullanmanın hâkim olduğu batı dünyasının değerlerini temsil ediyor. Kadınları cahil bırakmakla suçladığı 1. Gruba, çağdaşlık adına kılık kıyafet yasağını dayatarak aydın nesillerin yetişmesinde kadınları devre dışı bırakarak destek oluyor. Kamuda anlamsız yasaklarla toplumun sosyal ve siyasal uyanışında kadına rol vermeyerek destek oluyor. Temel insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi bağlamında, son yıllarda yasal alanda çok önemli gelişmeler oldu. Söz konusu yasal düzenlemelerle kadınlar daha iyi bir ortama kavuştular. Tüm düzenlemelere rağmen, Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar hala hayatın tüm alanlarına tam olarak eşit bir biçimde katılamamaktadır. 2002 seçimlerinde Türkiye’de kadınlar Meclis’te sadece %4,4 oranında temsil edildi. 2007 seçimlerinde bu oran 2 katını geçerek %9,1a ulaştı. 2011 seçimlerinde ise temsil oranı %14.3 çıktı. Yerel yönetimlerde bu oran çok daha düşük. Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunun kabulü ile birçok batılı hemcinslerimizden önce elde etmemize ve aradan 83 yıl geçmesine rağmen, 2013 yılında, kadınlar olarak yerel yönetimlerdeki temsil oranımız sadece yüzde 2.32’dir. Avrupa’da 30 ülkenin yerel meclislerde kadın oranı ortalaması yüzde 23,9’dir. Bu ülkemiz için kötü bir referanstır. İnşallah yerel yönetimlerdeki kadın temsili yetersizliği sorunu 30 Mart 2014 seçimlerinde aşılarak, 1930 yılında ki belediye seçimlerinde İstanbul İl Meclisi üyesi seçilen Latife Bekir'in ‘’Belediyecilik, her şeyden evvel büyütülmüş bir ev idaresi demektir." sözündeki ev idaresinin nasıl yapıldığını kadınlarımız herkese gösterirler. Kadınların kamusal yaşama katılması, toplumsal alanda kendisini özgürce anlatabilmesi ve özellikle gereksinimlerine uygun bir kentsel çevrenin oluşmasında söz sahibi olması çağdaş düşüncenin ve gelişmelerin bir gereğidir. Yerel yönetimler kadınların günlük yaşamda karşılaştıkları zorlukları göz önünde bulundurmak zorundadır. Bu sorunları en iyi bilen kesim olarak da, kadınların yönetimde yer alabilmeleri, yerel yönetimlerinde kadınların bilgi, deneyim ve düşüncelerinden yararlanmayı bir zorunluluk olarak algılamaları gereklidir. Yerel yönetimler kadınların planlama sürecine katılmaları safhasında kadın örgütleriyle işbirliği içine girerek pozitif ayrımcılık yapmalıdırlar. Yerel temsil yapısının bariz kadınlar aleyhine olduğu ülkemizde bu pozitif ayrımcılık çok önemlidir. Ayrıca yerel yönetimler açısından çok önemli olan stratejik planlarda, kadınlara yönelik stratejik amaç, hedef ve faaliyetlerin yer alması da önemli bir anlam ifade edecektir
. Bu stratejik planların hazırlanması ve uygulama süreçlerinde kadın örgütlerinden, yerleşimin geleceği ve kadınlara yönelik yerel hizmetlerin önceliklerine ilişkin olarak görüşlerde alınmalıdır. Ayrıca gerek işe almada gerekse işte yükselme söz konusu olduğunda erkeklerle eşit koşullardaki kadınlar objektif olarak değerlendirilmeli, atamalar ve işe almalarda gerekli niteliklere sahip kadın personel dışlanmamalıdır. Son yıllarda birçok alanda olduğu gibi yerel yönetimlerde de bu anlamda belirginlik kazanan bir değişim süreci yaşanmaktadır. Tek yönlü halkın katılımına izin vermeyen yönetim biçimi yerine, yerel halkın taleplerine cevap verecek nitelikte yöntemler benimsenmektedir. Bunları çok rahat dile getiriyorum. Çünkü danışmanlık hizmeti verdiğim Kahramanmaraş Belediyesi'nde çalışan memur sayımızın % 10 bayanlardan oluşuyor. Yerel yönetimlerde işçi pozisyonundaki çalışanlar bedensel iş yapmalarına rağmen 15 yakın kadrolu kadın işçimiz var. Yine hizmet alımlarında elimizden geldiğince kadın çalışanları istihdam etmeye çalışıyoruz. Bunlar klasik yönetme tarzının değişmekte olduğunun habercisidir. Yerel yönetimlerin bütçelerinden kadınlara yönelik sosyal hizmetlere ayrılan payların da, kadın konuk evleri, evde bakım hizmetleri, mikro kredi, kişisel destek programları gibi yasal düzenlemeler ve hizmetlerle arttığını görüyoruz. Yerel yönetimlerin gelişmesi ve yönetişim anlayışının yerleşmesi için sivil toplum örgütlerine önem veren, bunların gelişmelerinin önünü açan, katılımcılığı, saydamlığı, yerinden yönetimi, sonuç verici ve uygulanabilir çözüm yollarını teşvik eden bir anlayışın yerleşmesi için 8.10.2006 tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak "Kent Konseyleri Yönetmeliği" düzenlenmiştir. Bu oluşumlar, yerel yönetimlere iyi bir yerel demokrasi ve katılım modeli sunmaktadırlar. Kent Konseyleri ve Kent Konseylerinin bünyelerinde "kadın Meclisleri", "kadın Komisyonları" ya da "Kadın Platformları" oluşturulmuştur. Önemli başarıların elde edildiği yerleşimlerde yerel kadın örgütlerinin katılımları önemli bir rol oynamaktadır. Bu noktadan hareketle kent konseyleri hem yerel yönetim hem de yerel halk adına önem arz etmektedir. Kent Konseyleri yerel yönetimlerle yerel halk arasındaki iletişimi sağlayarak yerel yönetimlerin faaliyetlerinin hem meşruiyetini sağlamakta hem de bunların duyurulması görevini gerçekleştirmektedir. Böylece yerel yönetimler yerel halkın düşünceleri doğrultusunda hareket ettiğinden gerçekleştirdikleri faaliyetler halkın istediği faaliyetler olmakta bu onlara olumlu geri dönüş sağlamaktadır. (Bunun en bariz örneğini son yaşadığımız gezi parkı olaylarını örnek gösterebiliriz, İstanbul’da kent konseyi maalesef yok ya da maslahatta var biz somut olarak görmüyoruz. Eğer bu olayda kent konseyleri aktif olup halkın taleplerini meşru zeminde yerel yönetimlere uygun bir şekilde iletebilme imkanı olsaydı belki de bu kadar büyük problemler ve kaos yaşanmayacaktı.) Bununla birlikte yerel halk kent konseyleri sayesinde isteklerini, fikirlerini ve projelerini belli adımları takip ederek gerçekleştirebilmekteler. Bu şekilde halkın katılımı sağlanmakta karşılıklı iletişim gerçekleşmekte, dolayısıyla yönetişim gerçekleşmekte ve tüm bunların neticesinde yerel demokrasi gerçekleşmekte.
Ortak aklın, sivil inisiyatifin, sivil toplumun sesini, en güçlü şekilde duyuran, tarafsız ve ideolojik olmayan yapılarıyla kent konseyleri, yerel yönetimlere, iyi birer demokrasi ve katılım modeli sunmaktadırlar. Kent Konseyleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin en geniş örgüt yapısına sahip, sivil toplum kuruluşlarıdır. Yasa; Valilik, Belediye, Üniversite, siyasi parti, kamu kurumları, muhtarlıklar, vakıflar ve dernekleri, Kent Konseyi katılımcısı sayarak Kent Konseyleri’ne çok önemli görevler vermiş. Bu sebeple Kent Konseyleri’nin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Ülkemizde zaman zaman sekteye uğrayan demokrasinin gelişmesi, güçlenmesi ve yönetişim anlayışının her kademede egemen olması için de Kent Konseylerinin önemi çok büyüktür. Bu bağlamda Kent Konseyleri’nin koordineli ve kendi aralarında interaktif ve sürdürülebilir bir iletişimin kurulması için ve yürütülmesi için Türkiye Kent Konseyleri Birliği İşbirliği ve İletişim Ağı kuruldu ve akabinde de Ağustos 2012 tarihinde birliğini, tüzel kişiliğinin olması noktasında, kent konseyleri derneği kurulmuştur. Yerelde de Kahramanmaraş Kent Konseyi ise kuruluş biçimi üyeleri ve işleyişi açısından gerçekten demokratik bir yapıya sahip. Kahramanmaraş Kent Konseyi başkanını seçimle belirlemiş ve tüm kenti temsil edebilecek, her türlü siyasi görüşten, etnik kökenden ve tarafsız üyelerden teşekkül etmektedir. Yerel halk ve sivil toplumun katılımcı olduğu her karar ve uygulamanın tek bir şahsın tasarrufunda olmadığı bir kurum demokratik özellik taşır. Bizde hem yerel yönetim hem de Kent Konseyi olarak bunu Kahramanmaraş’ta başardığımızı düşünüyorum. Nüfusun yüzde ellisini kadınların oluşturduğundan da bahsettik. Benim şehrimde de kadınlar sivil toplum kuruluşlarında etkin bir şekilde yer almakta. Lâkin uzaktan farklı algılanan şehrimde, kadınların sivil toplum hayatında ne kadar etkin olduğunun ve Kahramanmaraş’ta yerel demokrasinin gerçekten gelişmiş olduğunun bir göstergesi olarak da naçizane kendimden örnek vermek istiyorum. Şu anda sizlerin karşısında Türkiye Kent Konseyleri Birliği Dönem Başkanı olarak bulunuyorsam ve Kent Konseyleri Birliği’nin il bazında tek kadın konsey başkanı olarak yer almışsam, bunu da şehrim adına bir gurur vesilesi olarak görüyorum ve Kahramanmaraş’ın yerel demokrasi anlayışının da tüm illere örnek olmasını diliyorum. Kahramanmaraş Kent Konseyi olarak çalışmalarımızın bu derece başarılı olmasını kentimizde oluşan demokrasi kültürüne, katılımcı anlayışa ve belediyemizin imkanlarının bütünüyle istifademize sunulmasına bağlayabiliriz.Ben bu vesileyle Kent Konseyleri’nin yaşaması için destek veren tüm Belediye Başkanlarına ve hususen Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Poyraz’a da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.“ dedi.
Kurultaya AK Parti Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin, CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, Ordu Valisi Kenan Çiftçi, Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun, TDF Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, Erbaa Belediye Başkanı Ahmet Yenihan, Mesudiye Belediye Başkanı İsa Gül, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Akdeniz, ilçe ve belde belediye başkanları ile Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve ilçe halkı katıldı.