İlker Başbuğ'dan Mütalaa Yorumu

İlker Başbuğ'dan Mütalaa Yorumu
Ergenekon savcısının mütalaasını değerlendiren İlker Başbuğ, "Bir hukuk devletinde olması gereken savcıların beraat istemesidir" dedi.Ergenekon davasında savcının verdiği esas hakkındaki mütalaa ile ağırlaştırılmış...

Ergenekon savcısının mütalaasını değerlendiren İlker Başbuğ, "Bir hukuk devletinde olması gereken savcıların beraat istemesidir" dedi.

Ergenekon davasında savcının verdiği esas hakkındaki mütalaa ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi talep edilen eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, mütalaayı değerlendirdi. Başbuğ, görüş ve tepkilerini avukatı İlkay Sezer aracılığıyla "Türk Milletine savunma" başlıklı yazılı bir açıklamayla duyurdu.

"Örgüt yöneticiliği suçlamasından beraat istenmeliydi"

Başbuğ mütalaaya ilişkin şu görüşlerini açıkladı:

"Cumhuriyetin savcılarının hazırladığı mütalaaya göre; 26.Genelkurmay Başkanı, Ergenekon Terör Örgütü yöneticisidir. Aslında, bir hukuk devletinde olması gereken, örgüt yöneticiliğine ilişkin ortada hiçbir somut delilin olmaması neticesinde, savcıların örgüt yöneticiliği suçlamasından beraat istemesidir.

Savcılara göre örgüt yöneticiliği iddiasının dayanakları arasında; 3 Mart 2004 tarihinde Ankara'da yapılan 'Hilafetin İlgası ve Tevhidi Tedrisat Paneli'ne katılmak; Sn. Mustafa Balbay ile 2004 yılında Genelkurmay Karargahında görüşmek, 2009 yılındaHırvatistan'da resmi bir gezide bulunurken, Genelkurmay 2. Başkanı tarafından aranarak bir konu hakkında bilgi verilip görüşünün sorulması ve iki kişi arasında geçen bir telefon konuşmasında, diğer birçok ismin yanında isminin de geçmesidir. Savcılara göre, en güçlü somut delil ise, İnternet Andıcı davası nedeniyle halen yargılanması devam eden sanıkların, Genelkurmay Başkanı'nın liderliğinde; Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hukuk dışı bir yapılanma içinde örgütlenmesidir. İşte bu somut delillere (!) dayanılarak, örgüt yöneticiliğine ilişkin suçlamada ısrar edilmiştir."

"İstenmeyen durum" değerlendirmesi yaptı

İlker Başbuğ açıklamasına şöyle devam etti

"Örgüt yöneticiliği suçlamasından vazgeçilmesi, diğer bir ifade ile bu suçtan dolayı beraat istenmesi durumunda, kamuoyunda 'İnternet Andıcı Davası' olarak bilinen ve bu davaya benzer durumda olan diğer dava dosyalarının da; Ergenekon Davası olarak bilinen dosyadan ayrılması gibi bir durum ortaya çıkar. Böyle bir sonuçta ise; iddia edilen suçların vasıf ve mahiyeti de değişikliğe uğrayabilir. Böyle bir durum istenmemektedir."

Prof. Özgenç'in değerlendirmesini hatırlattı

"Terör örgütü yöneticisi olarak suçlanılması, salt hukuk açısından ne kadar doğrudur?" sorularını yönelten Başbuğ, açıklamasında, Türk Ceza Kanunu'nun hazırlanmasında görev alan Prof. İzzet Özgenç'in, "Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı görevini yapmış ve bu görevden yaş haddinden emekli olarak ayrılmış olan bir kişinin görevi başında iken terör örgütünün yöneticisi olarak faaliyet icra ettiğini iddia etmek, bir akıl tutulmasının yansımasıdır" değerlendirmesine yer verdi.

"Başbakan ne söylerse söylesin..."

Başbakan Erdoğan'ın da konuya ilişkin değerlendirmesini ve "Generallerimiz emekli olsun, muvazzaf olsun yani hiç birisine bir defa kalkıp da, yani alışılmış anlamda bir terör örgütü mensubu demek çok ciddi yanlıştır, affedilemez. Yani şu anda kendileri bulundukları makam itibarıyla, yani kendilerini sağlamda görseler bile, tarih onları affetmez" sözünü hatırlaltan Başbuğ, "Sayın Başbakan ve değerli hukukçu Sn. Prof. Özgenç ne söylerse söylesin; 'bulundukları makam itibarıyla, kendilerini sağlamda görenler'in düşüncelerinde bir değişiklik görülmemektedir. Eğer bu yaklaşım tarihin bile affedemeyeceği boyutta ciddi ise, ortada bir görev vardır. Görevde, öncelikle sözlerinin arkasında durması gereken, yetkili siyasi makamlara düşmektedir" dedi.

"Savcılığın iddiası temelden yoksundur"

Cumhuriyet Savcılarının hazırladıkları mütalaada ileri sürdükleri asıl suçlamayı; “darbe ortamı oluşturmak amacıyla belirtilen internet siteleri ve bu siteleri meşrulaştırmak amacıyla düzenlenen andıç vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerinin icra ve organize edilmesi" iddiasının oluşturduğunu belirten Başbuğ, "Bu iddia temelden yoksundur. Defalarca anlatılmasına rağmen de maalesef anlaşılmak istenilmemektedir" ifadelerine yer verdi.

"2 sayfalık andıç, yasal, tamamlanmamış karargah çalışmasıdır"

Başbuğ yazılı açıklamasında şunlara yer verdi:

"İlk önce, 'İnternet Andıcı' internet sitelerini konu alan, metin kısmı iki sayfadan ibaret yasal, ancak tamamlanmamış bir karargah çalışmasıdır. İnternet Andıcında, kesinlikle suç teşkil edecek bir husus yoktur. Mütalaada; söz konusu Andıç'da suç unsuru teşkil eden hangi hususların olduğunu ortaya konulmamıştır. Andıç'da suç teşkil eden hangi somut fiiller vardır?

İnternet Ancının, daha önce açılmış olan sitelerle bir ilişkisi yoktur. Ağustos 2008'den önce açılmış olan siteler Şubat 2009 kapatılmıştır. İnternet andıcı ile açılması planlanan sitelere yönelik çalışma ise; siteler hiçbir zaman aktif hale getirilmeden, yayına geçirilmeden, görülen lüzum üzerine 19 Haziran 2009'da sona erdirilmiştir. Dolayısıyla; Şubat 2009'dan Ağustos 2010'a kadar olan süreçte Genelkurmay Başkanlığının bu amaçla kullanabileceği internet sitesi yoktur.

Bu durumda, mütalaayı hazırlayan savcılar, internet siteleri vasıtasıyla nasıl kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerinin icra edildiğini ileri sürebilirler? Ortada öyle bir iddia varsa, somut olarak Ağustos 2008 - Ağustos 2010 arasında kara propagandayı içeren hangi haberlerin internet sitelerine konulduğunu ortaya koymaları gerekmez mi? Aslında internet sitelerinin olmadığı bir dönemde, böyle bir iddianın ortaya konulması dayanaktan yoksundur."

İlker Başbuğ'un açıklaması "Türk milletine savunmamız devam edecektir." cümlesiyle sonlandırıldı.