“GÜNAHSIZ DİLLE”[1] YAPILAN DUÂLARDA BULUŞMAK NİYÂZIYLA                                                               HAYIRLI CUMALAR DİLİYORUM.

Duâ, kulun; hâlini Allah(c.c.)’a arzetmesi; acziyetini, günâhlarını, isyanlarını ve pişmanlıklarını Kâdir-i Mutlak Olan Âlemlerin Rabb’ine “korku ve ümit”[2]  içinde îtiraf edip, yalnız O’ndan yardım dilemesi ve yalnızca O’ndan medet beklediğini gönülden yakarışlarla ifâde etmesidir.

Duâ, kulun; Allah(c.c.)’ın irâde ve kudretine inanç ve teslîmiyet içinde boyun eğmesidir.

Duâ; İlâhî aşkla coşan kalpteki çağlayanların, göz pınarlarından damla damla dökülüp gelmesidir.

Duâ; rahmet yağmurlarıyla yıkanmış düşüncelerin verâlarda yankılanan sesidir.

Duâ; kanadı kırık sevdâlarımızın buz tutmuş düşlerine hayat veren bir mânâ nefesidir.

Duâ; “Yücelerin En Yücesi”ne ihlâs ile takdîm edilen bir sevdâ nâmesidir.

Duâ; hazanı ilkbahara çeviren semâvî soluklu bir mânâ iklimde rahmet çiçeklerinin goncaya durmasıdır.

Duâ; “Allah’a îman”ın bir tezâhürü olarak tebellür eden duyguların en soylusu, en hasıdır.

Duâ; kutlu bir tebessüme açılan kapıdan; kendimizle, âit olduğumuz yer arasında irtibat kurulmasıdır.

Duâ; bir ubûdiyet ifâdesi olarak; dilin, kalbin ve rûhun hep birlikte Allah(c.c.)’a yönelmesi ve yalvarmasıdır.

Duâ; aşkın akla nezâret ederken, yaratılanın Yaradan’la buluşmasıdır…

Duâ; abdin Rabb’e sığınırken, “Kalbin Allah (c.c) ile konuşmasıdır…”

Duâ; insanın bütün benliğiyle Allah(c.c.)’a yönelmesi, kulun en kalbî duygularla “Sonsuzluğun Sâhibi”ne[3] ilticâ etmesi ve “..Hasbünallâhü ve ni’me’l-vekîl..”[4] diyerek “En Güzel Vekîl”e teslim olmasıdır.

Duâ, gönlün hayat iksiridir.

Duâ, kelâmın mukaddimesidir.

Duâ, sözün hüsn-ü hâtimesidir.

Duâ, duyguların, muhabbetin ve aşkın dil ile en içten ifâdesidir.

Duâ, isteklerin en âlâ bir makama arz-ı hâl edilmesidir.

Duâ; mü’minlerin sâhipsizliğine sâhip, çâresizliğine çâredir.

Duâ, Allah(c.c.)’ın irâde ve kudretinin ispâtıdır.

Duâ, beşerin kendi hiçliğini îtirâfıdır.

Duâ; derûnî tefekkürden akseden niyâz ve temenniler otağıdır.

Duâ, Müslüman’ın ilk ve son sığınağıdır.

Duâ; yetim kalmış gönüllere semâvî sevdâlar bölüştürendir.

Duâ, her türlü belâ ve musîbeti savuşturandır.

Duâ; ruhları huzur iklime kavuşturandır.

Duâ; kulları Rabb’iyle konuşturandır.

Duâ; dünya gurbetindeki yürekleri aslî vatanımıza götürürken, mâverâ aşkıyla ruhlarda nûrânî nâmeler oluşturandır.

Duâ; mü’minin, rûhâniyet âlemiyle irtibatını dile getiren ve Allah(c.c.)’a arz edilen semâvî dilekçenin bir diğer adıdır. “Duâ, mü’minin silâhıdır.”[5], “Duâ, rahmetin anahtarıdır.”[6]

Hâsıl-ı kelâm; vahiy, Allah(c.c.)’ın kula hitâbı; duâ, kulun Allah(c.c.)’a arzı ve istimdâdıdır. Duâ; abd’den Rabb’e yükselen kulluk nişânı, Rab’den abd’e inen rahmet ihsânıdır. Duâ, kulun bir başka mi’râcı ve murâdıdır. Duâ; kulun, Cenâb-ı Hakk’a yazdığı bir güzîde mektuptur.

Ve akıl kalemine yüreğindeki îman mürekkebini çekip, gözyaşlarıyla yıkayarak arz ettiği her “Beyaz Dilekçe”[7]; kulun Allah(c.c.)’a olan ilticâsının, istidâsının ve râbıtasının en vecîz ifâdesidir.

İbâdetlerimizin makbul, duâlarınızın kabul, seyyiatımızın mağfur olması niyâzı ve bâkî selâm ile…

                                                                                     Dr. Mehmet GÜNEŞ

[1] Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Sâhâbî Efendilerimizle sohbet ederken onlara; “Allah’a günahsız dillerle duâ edin” diye buyurdu.
Bu sözünü işiten sahâbîler; “Ey Allah’ın Resulü, bu nasıl mümkün olabilir?” diye sordular. Bunun üzerine Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm şöyle buyurdu: “Birbirinize duâ edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir.”

[2] Secde, 32/16

[3] Muhsin Yazıcıoğlu

[4] Âl-i İmrân, 3/173

[5] Rûdânî, Cem’u’l-fevâid, III, 9219

[6] İbrahim Cânan, Kütüb-i Sitte, VI, 510

[7] Bahaeddin Karakoç