Şair ve edebiyat şehri bu toprağın soluğu, ufkudur Mavera.  Ülkedeki edebi akımlar kadar tek başına akımlar barındırır bu şehir.  Büyük Doğu, Diriliş adı konulmamış Ekinözü- Karakoç ekolü ve Yedi güzel adamın şaheseri Mavera.

Mavera’yı yedi güzel adamla özdeşleştirmekte haksızlık olur aslında. Çünkü kaç yedi güzellerin yürek teridir Mavera. Lakin yedi güzel adam ismini Cahit Zarifoğlu’nun aynı başlığı taşıyan şiirinden alır.  Şiir ve edebiyat deyince kaç  yedi güzeller barındırır bu topraklar, bilen bilir.

Lakin her şeye rağmen “yedi güzel adam” dizisinin yapılmış ve çekimlerinin şehrimizde olmasını çok anlamlı ve takdire şayan buluyorum. Emeği geçenlere bir okur-yazar ve Kahramanmaraş’lı olarak müteşekkirim.  Hele o, hazır öğrencilerimizin ahlakını bozan, “hayat bilgisi”, pis yedili gibi “necis”  ve “ahlaksız” dizilerin aksine, şiiri, dostluğu, okumayı, yazmayı özendiren bir okul dizisi yönüyle çok başarılı. Yine de daha iyi adına, “yapıcı” eleştirilerimizi sıralamaz isek sorumluluk altında kalacağımızı düşürüm.

Önce anlamsız eleştirileri sıralayayım. Maraş ağzı şairlere yansımamış eleştirisine katılmıyorum. Çünkü filme konu olan kişilerde entelektüel yapısıyla zaten fazlaca Maraş ağzı göremezsiniz. Başka dizilerde bu tür yöresel ağız tam yapılamadığı taktirde absürt duruyor.

Bana göre yanlışlık,  her biri bir dev olan yedi güzel adam, bir adama indirgenmiş. Erdem Beyazıt nasıl muhteşem ise Rasim- Aleadiin Özdenören, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, M.Akif İnan, Nuri Pakdil, Ali Kutlay, Ersin Gürdoğan,  Hasan Seyithanoğlu  öyle bir devdir.

“Bu insanlar dev midir

Yatak görmemiş gövde midir

bir yara açar boyunlarında

Kolkola durup bağırdıklarında

– Yar kurbanın olam

Dağlar önüme durmuş

Ki dağlanam

Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden

Durdular ite çakala karşı yârin kapısında”

Bunlar “YÂR” bildikleri davalarına adanmış mavera adamı. Davaları kuru bir edebiyatçı olmak davası değil, İslam davasıdır. Yer yer yatak görmemiş gövdelerini, etlerinden eriterek elde ettikleri mavzer misali, kalemlerinin ucundan akıttıkları “aşkları”, arı duru dava, sade ve yalın “maveradır”. Mavera, bir ufuk ötesi bakış, ötelere hazırlıktır. Maverada yani bir yönüyle mahşer yerinde, güneşin yaklaştırıldığı, beyinlerin fokur fokur kaynadığı bir günde Livaül hamd Sancağı altında toplanmış Yedi sınıf insandan alır adını: Yedi Güzel Adam.

Dizideki daha büyük yanlışlık veya  eksiklik ise, Üstad  Necip Fazıl’ın ifadesiyle “beni bir sen anladın, sende yanlış anladın” desek belki sert olur. Ama ”adanmış” bir dava adamı olan bu güzel insanların dizisinde,  Başörtülü bir büyücü, bir de fazlaca ön planda kambur emine var mesela. Onlar da kötü karakterler.  İslam bu dizide bile bir kenar mahalle çocuğu gibi merkezde değil.

 

“Dünyanın ağırlığına eklesek yıldızları ayı güneşi

Gene de ağır basarsın ey kalbim ey kalbimin güneşi”  Sözündeki kalbin güneşini iyi anlamalı.

Fakat kravatını sarkıtan, eteğini kıvıran öğrenci yerine, artık Erdem Beyazıt’ın şiirini okuyan,  şiir yazan, fedakârlığı,  samimiyeti örnek alan öğrenciler görmek bir değişimin ve duruşun ayak sesleri denebilir.

Diğer yandan şehrin tanıtımı adına, bu şehri en farklı kılan güçlü coğrafyası ve tabiat güzelliği daha fazla filmde yer alabilir. Bir şiir veya sohbet için neden Başkonuş’a, savruk şelalesine, Çokran’a, Döngel’e, Ayşepınarı’na,  Ashab-ı  Kehf’e vb. güzel coğrafyalara gidilmez.  Sonra illa o yılları yansıtmak adına Ulu Camii, Kale, Sütçü İmam türbesi saklanır. Mesela, Sütçü imam’ın kabrinde hiç Fatiha okunmamış mıdır? Yazacak çok şey var, lakin kıvamında bırakmak “şimdilik” iyi olacak. Zira çapına bile arşın sallamayacağımız gayr-ı ahlakı dizilerin yanında hiç olmazsa “çaplı” bir dizi başladı. Kutluyorum.

 İsmail ÇELİK

19.05.2014

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ş