Valla ister kabul edin ister etmeyin, bakıyorum herkes hayatından memnun, herkes rahat, keyifler keka!

 

Dokunmayın kekoma!

 Üst düzey birisi mi atandı, götür yaz günleri Ahırdağı’ndaki bağ evine, zaten bu şehrin kaderi üç zenginin elinde; yedir içir, sonra da işin görülsün!

 Hele bir de özel günlerde hediye falan verdin miydi, senden iyisi yok!

 Birkaç göstermelik etkinlik, konferans, bir-iki ziyaret, vay be memlekette neler oluyormuş da haberimiz yokmuş! Vay canına!

 Zaten ruhumuza işlemiş, belleğimize kazanmış, karışma, görüşme konuşma!

 Sus, ben konuşacağım, sen otur dinle!

 Bunu yap, ciğerimi ye, o vakit senden iyisi Şam’da kayısı…

 Ne dayısı, kayısı dedik, kayısı…

 Bir de diyorlar ki, Başbakan Kahramanmaraşlıları çok seviyor. Biz de sayın başbakanı seviyoruz. Ne diye sevmesin, bir şey istemezsen, bir talebin olmazsa, bir proje koyup da önüne, “Sayın başbakanım bize şunlar şunlar lazım, hadi gözünün yağını yiyim, hallediver!” demezsen, senden iyi kim var bu memlekette!

 Eh, nasıl olsa her seçimde bol keseden oy da veriyoruz, daha niye bakanlık versin, niye hizmet getirsin sana! Gurup Başkanvekilliğini beğenmiyor musun!

 Otur olanla idare et!

 Çok isteme, çok konuşma, çok karışma!

 Sen oy ver, onlar koyversinler!

 Siyasetçisi rahat, bürokratının rahatlığına diyecek yok, sivil toplum kuruluş kanaat önderlerinin koltukları ceylan derisi, sen diken üstündesin, kimin umurunda!

 Gaziantep halıcılıkta marka olmuş, ihracat kaleminin en büyüğü halıdan, biz sanayide yatırım çeşitliliğinden söz ediyoruz güya.

 Niye! Aklımızla değil, gözümüzle hareket ediyoruz da ondan!

 Keçi etini çok yersen, olacağın bu. Koyun yesen ne olur, yumak oluştursan, düşünsen ve üretsen. Kıskanmasan, aykırı hareket etmesen, üç-beş kuruş kazanıyor diye komşunun bitişiğine aynı işten dükkan açmasan, ortağına kazık atmasan, dükkanına gelen müşteriye, “Almayacaksan raftan indirmeyeyim!” demesen, ne olur, kıyamet mi kopar!

 Sonra da millet alış-veriş için Antep’e gidiyor diye şikâyete hakkın yok! Önce kendine bak!

 KSÜ kavşağına üst geçit yapılıyor. Sevindik sözüm ona! Çalışmalar durdu, göstermelik birkaç işçi. Niye? İddiaya göre mahkemelik olunmuş, kiminle, neden, bilen, konuşan yok! Zaten oradaki geliş-gidiş tam bir işkence, rezalet!

 Antep’te olsa 2 ayda bitirirlerdi. Sonra da Antep’i örnek gösterdiğinde, “Bizim kafamız kel mi, bizim onlardan neyimiz eksik!” diye afra tafra yapıyorsunuz!

 Üniversite kavşağındaki üst geçit Antep’te 1-2 ayda bitmesin, müteahhidi yamuk yapsın, karayolları kenarda kıs kıs gülsün, müdahale etmesin, siyaset sesini çıkartmasın, bürokrasi yaz ayında kış uykusuna çekilsin, adamı baldırcan gibi oyarlar valla!

 Bu şehrin kaderi üç – beş zenginin, baron’un elinde olduğu müddetçe, aklımızla değil, gözümüzle hareket ettiğimiz müddetçe, bu şehre hizmet için gelenler Ahırdağı’nda bir – iki şiş kebaba mahkûm olduğu ve esir alındığı sürece, bizden bir halt olmaz!

 Burası Maraş azizim. Buradan çıkış yok!

 Bura çıkmaz sokak çünkü!

 İşinize gelirse!

Mehmet FİSKECİ